15 yılı aşkın süredir özel kurs ve dershanelerde, son 10 yıldır endüstriyel fırın sektöründe makina imalatı yapan fabrikalarda çalışmış ve halen çalışmaya devam etmekte olan biri olarak, çalışanlara, yöneticilere ve genç kuşaklara tavsiyelerimi ve tecrübelerimi sade, akıcı bir dil ve tüm samimiyetimle, amatör ruhla aktarmaya devam edeceğim.
TÜRKİYE’DE ENDÜSTRİYEL FIRINLAR & ISIL İŞLEM FIRINLARI VE DÖKÜM OCAKLARI SEKTÖRÜNE GENEL BAKIŞ
Demir-Çelik&Alüminyum
Ülkemizde demir-çelik ve alüminyum sektörü son yıllarda güzel bir ivme yakaladı. Deyim yerindeyse aldı başını gidiyor. Özellikle pandemi süreciyle birlikte üretim kapasitelerini ikiye, üçe, ona katlayan demir-çelik ve alüminyum fabrikalarının taleplerine yetişmek için o zorlu dönemde endüstryiel fırın sektörü hiç ara vermeden çalışmaya ve üretmeye devam eden tek sektördür. Artan üretimle birlikte üretimin artmasını sağlayan en önemli etkenlerden biri de üretim aşamalarındaki tüm fırınların, ocakların, dökümhanelerin, ekstrüzyon hatlarının yerli ve milli sermaye kullanılarak üretilmesidir.
Endüstriyel Fırınların üretilmesini ülkemizde başlatan sektörün vefat etmiş ve yaşayan tüm isimlerini saygıyla anarken rahmetli ve duayen Orhan Obalı, Ali Çivici başta olmak üzere Mehmet Özdeşlik, Kazım Serindağ, Tamer Eryılmaz, İbrahim Çivici gibi adını burada zikredemediğim tüm üreticilerimizi anmadan geçemeyeceğim.
Bugün birbirinden koparak çoğalan yüzlerce firma fırın üretimini büyük bir coşkuyla sürdürmekte ve ülkemize döviz kazandırmakta ve içeride binlerce kişiden oluşan istihdam sağlamaktadır. Bu alanda dışarıya bağımlılığımız ve özellikle Çin’den olan ithalatımız azalmıştır. Artık Amerika ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tün Dünya ülkelerinden fırın taleplerine nerdeyse yetişilememektedir. Sektördeki bazı firmalar ilk 500 firma arasına girerken, aralarından vergi şampiyonları ve ihracat birincileri çıkmaktadır.
Üretimin nerdeyse tamamı yerli&milli imkanlar ve kaynaklarla sağlanırken aynı zamanda yetişmiş insan gücü ve beyinler katkı vermektedir. Tornacısından frezecisine, makasçıdan prescisine, kaynakçıdan montajcısına, deposucusundan satınalmacısına, mühendisinden çizimcisine, şantiye şefinden ustabaşına, boyacısından doğalgaz tesisatçısına, elektrikçisinden otomasyoncusuna, yazılımcısından devreye alana kadar tüm ekip el birliği ile çok güzel işler çıkarmaktadır.
Tüm üretim süreci daha proje aşamasından test aşamasına kadar titizlikle ve toplam kalite yönetimi ilkeleri doğrultusunda ilerlemektedir. Sürekli bir inovasyon ve ar-ge çalışmaları yapılmakta ve nerdeyse aynı yıl içinde yapılan benzer fırınlar bile teknoloji ve verimlilik yönünden birbiri ile farklılık arz etmektedir. Bu süreçte Efsiad, Misad, Talsad, Galsiad gibi derneklerin ve Prestij Yayıncılık gibi sektörel yayınların katkıları da yadsınamaz. Yurtiçi ve yurtdışı fuarlarda boy gösteren Türk firmalarının sayısının da hızla arttığını ve geliştirip sergiledikleri makinaları görmek insana gurur vermektedir.
Otomotiv, tekstil ve inşaat gibi lokomotif sektörlerden biri olan endüstriyel fırın firmalarının daha kat edeceği çok yol vardır. Sektör peşinden sürüklediği yan sanayi oluşturmuş ve birçok işkolunu canlı tutmaya başlamıştır. Özellikle çelik ve paslanmaz çelik, refrakter ve izolasyon, hırdavat ve cıvata, kaynak, döküm, fittings, boya, elektrik ve otomasyon, hidrolik ve pnömatik motor ve redüktör, talaşlı imalat, rulman, sanayi makinaları, gaz ekipmanları, fan ve vantilatör gibi ana işkollarından malzeme tedarik ederek, teknik destek alarak bunu sağlamaktadır.
Bu sektöründe bazı problemleri ve sıkıntıları var elbette. Bunlardan en önemlisi çoğu firmanın aile şirketi olması diyebiliriz. Umarım aile şirketleri kurumsallaşarak ikinci, üçüncü kuşaklara fabrikalarını devredebilirler. Onlara bu konuda başarılar dilerken kurumsal olarak yoluna devam eden bazılarının da üretimleri artırarak yollarına devam etmeleri tek arzumuz.
İmalat sektörünün en önemli sorunlarında biri olan ara eleman ihtiyacının fırın sektörü yöneticilerinin temel sorunu olduğunu söylemeden geçmek olmaz. Maalesef çıraklıktan ustalığa doğru giden yolun tükenmesi sonucu gençlerimizin imalat sektörüne ve fabrikalara ilgi duymaması sonucu ara eleman sıkıntısı had safhaya ulaşmıştır. Bu konuda devletimizin gerekli önlemleri alması ve “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” projesini yeniden ve daha güçlü desteklemesi şarttır.
Fırın sektöründe tüm imal edilen makinalar tamamen yazılım destekli çalışmakta ve tam otomasyona dayanmaktadır. Ancak özellikle paslanmaz çelik, gaz malzemeleri, elektronik ve otomasyon ürünleri %90 ithale dayanmaktadır. Bu da maliyetin yükselmesine ve tedarik sıkıntılarına yol açmaktadır. Rulman, Motor&redüktör, fan&vanlitatör, refrakter&izolasyon malzemelerinde nispeten yerli üretimle karşılanabilmektedir.
Seri üretim yapmayan, müşterinin istediği kapasiteye göre fırın üreten endüstryiel fırın üreticileri proje bazlı çalıştıkları için her projenin bitmesi 3-6 ay gibi sürelere yayılmakta ve teslim aşamasına kadar geçen süreçte finansman desteğine ihtiyacı duymaktadırlar. Bu konuda tedarikçilerin faydası inkar edilemez. Ancak Devletimizin de kredi imkanlarını sonuna kadar açması yerinde olacaktır.
Özellikle pandemi ile birlikte başlayan ve son bir yılda yaşanan Rusya Ukrayna savaşı ile ivme kazanan ve en sonunda yeni ekonomik programla iyice tırmanan fiyat dengesizlikleri, kurların oynaklığı, geç terminler, tedarik sıkıntıları, yüksek enflasyon, artan mazot ve nakliye gibi sorunlar yüzünden maliyetlerde artışlar olmuşsa da fırın sektörü bu sıkıntıları büyük oranda aşmaya gayret göstermektedir. Dediğim gibi son yılların en canlı sektörü fırın sektörüdür. Devletimizin bu durumu geç de olsa fark edip gerekli destekleri vermesi, özellikle fabrikalara doğalgaz, elektrik, eğitim, makine ve techizat alımı, vergi, sgk destekleri beklentilerimiz arasındadır. Ayrıca son günlerde sıkıntı yaşanan vize konusunda da kolaylık diliyoruz. Zira yurtdışına fırın montajı ve teslimine giden arkadaşlarımız bu konuda yardım beklemektedir. Tekrar üzerine basarak ısrarla söylüyorum ki inşaat, otomotiv ve diğer sektörlerdeki durgunluğu endüstryiel fırın&ısıl işlem sektörüne vereceğimiz destekle aşabiliriz. Ancak hükümetimiz Rusya'dan gelen taleplerin karşılanması ve baskı ile engellenmemesi noktasında firmalarımızın arkasında durması gerekmektedir. Özellikle para akışlarının kesintiye uğramaması ve ödeme kanallarının açık kalması önemlidir.
Son olarak gençlere tavsiyelerde bulunmak istiyorum. Fırın sektöründe çalışmak ve kariyer başmaklarını tırmanmak hedeflerinizi arasında bulunmalı. İster torna ustası, ister CNC operatörü olun, ister mühendis veya makine ressamı ne olarak çalışmak isterseniz sizlere kapılarımız açık…. Kendinizi mesleğinizde iyi yetiştirirseniz, tecrübe kazanmak için sabırlı davranırsanız geleceğiniz garanti olur. Yurtdışı projeleri son yıllarda yurtiçine göre daha fazlalaştığından özellikle mühendis kökenli arkadaşlarımızın yabancı dil bilgilerini geliştirmeleri iyi olur.
TEKNİK/MESLEK LİSELİ ÖĞRENCİ PROFİLİ
Bir teknik/meslek lisesi öğrencisi nasıl olmalı? Kişisel özellikleri, karakteri, eğitimi, bilgisi, tecrübesi, fiziki görünümü, kıyafeti, elbise ve takım dolabı ve ekstra donanımları açısından masaya yatırmak ve ideali yakalamak istedim. Diğer yandan meslek liseleri nasıl olmalı? Eğitim kalitesi, vizyonu, misyonu….
Meslek lisesi öğrencisi deyince hem sürekli öğrenen, kendini geliştiren hem de çalışan ve uygulayan bir kişi aklıma gelir. Öğrendiklerini pratiğe dökendir meslek liseli benim gözümde.
Sakin ve vakarlı duruşuyla örnek bir öğrenci profili çizer. Temizliği, düzeni, çevresiyle uyumu, okuluna ve mesleğine odaklanmış, mesleğini seven ve sanatına saygılı bir profil. Okuldan ve stajdan gelen müthiş bir bilgi ve tecrübe birikimi, işi ile ilgili sertifika ve belgelere sahip, öğretmenlerinden ve ustalarından gördüğü edep ve iş ahlakını devam ettirmekte azimli… Bilgiye aç ve hırslı, sürekli kendini yenileyen bir yapıda, giyimiyle, konuşmasıyla ve haliyle örnek, teknoloji ile barışık.
Çelik burunlu ayakkabısından baretine, elbisesinden maskesine, eldiveninden çapak gözlüğüne, kulak tıkacından emniyet kemerine, önlüğünden kolluğuna hem derslikte hem de atölyede şık ve temiz bir görünüme sahip. Çekicinden pensesine, anahtar takımından metresine, pensesinden yan keskisine, kitaplarından voltmetresine, kumpasından kontrol kalemine, bilgisayarından ampermetresine, fırçasından tornavidasına tam tekmil bir takım ve malzeme dolabı veya çantası sürekli yanında.
Mesleğinin gerektirdiği alet ve makineleri kullanmasını bilen, makineleri özenli kullanan ve bakımlarını zamanında yapan, ölçüm yapabilen, proje okuyabilen, makine parçalarını birleştirebilen ve test yapabilen bir usta, teknisyen, tekniker ve mühendis adayı.
Sorunları çözebilen, idareci ve öğretmenlerine karşı sorumluluklarını bilen, işbirliği ve ekip çalışmasına yatkın, detaycı ve titiz bir insan. İşinin en iyisini yapmaya çalışan, olası terslikleri öngörebilen, üstlerini uyaran, aksaklıklar hakkındaki bildiklerini ve yeni fikirlerini toplantılarda aktarabilen.
İş sağlığı ve güvenliği konularına hâkim, tüm tedbirlerini almış, günlük beslenmesine dikkat eden, hakkını vererek çalışan ve karşılığını alan, hayal gücünü iyi kullanan ve sürekli geliştiren ve çok kitap okuyan bir karakter. Ailesine düşkün, vatanını seven, arkadaşlarıyla uyumlu, sosyal çevresinde sayılan ve sevilen, ben bilirim demeyecek kadar da mütevazi bir kişilik.
Gelelim meslek liselerine… Meslek liseleri sanayinin ve hizmet sektörünün ara eleman ihtiyacını karşılamak amacına hizmet etmeli. Bilgi, yetenek ve ilgi alanının ölçüldüğü bir sınavla, rehber öğretmenlerin yönlendirmeleriyle okula seçilmeli ve başlamalı. Mühendislik ve teknik öğretmenlik alanında ilerlemek istediklerinde ek puan desteği alabilmeliler. (Temel mesleki eğitim almış öğrencilerin daha iyi mühendis olacaklarına kesin gözü ile bakıyorum, fen ve matematik derslerini de almak kaydıyla)
Meslek liseleri sanayi ve işyerleriyle ile içiçe, omuz omuza, işbirliği içinde olmalı. Alanında uzman mühendislerin ve yetişmiş ustaların destekleri olmalı arkalarında. Daha öğrenciyken belirli iyi bir ücret alabilmeliler çalışmalarının karşılığında.
Proje geliştirmeli ve projelerine destek bulabilmeliler. Laboratuvar imkanları geniş olmalı. Temel düzeyde teknik yabancı dil öğretebilmeli. Teknik Lise müfredatına pedagojik formasyon dersleri eklenip mezunları teknisyenlik belgesinin yanı sıra Usta Öğretici belgesi de almalı.
Okulda üniversite kampüsleri tarzında ortam oluşturulmalı, kıyafet serbestisi getirilmeli, çeşitli etkinliklerin yapıldığı konferans, spor ve toplantı salonları da olmalı. Öğrencilerin fuar (özellikle kariyer ve makine-teknoloji fuarları) ve seminerlere katılımları sağlanmalı. Atölyedeki makine ve ekipmanlar yeterli ve son teknoloji olmalı. Öğrencilere her türlü alet desteği sağlanmalı. Yabancı ülkelerle öğrenci değişim programı uygulanmalı.
Meslek liseleri fabrika gibi, öğrencilerin de emeklerinin karşılığını alabilecekleri kazanç karşılığı iş alabilmeli, piyasanın ihtiyaç duyduğu gerçek şartlarda üretim ve montaj yapabilmelidir. Piyasa ile paralel şekilde makine parkına sahip olmalı, teknolojik gelişmeleri yakından takip edebilmelidir. Devletin ihtiyaç duyduğu tüm malzemeler (devlet araçlarının tamir ve bakımları dahil olmak üzere) okullarca karşılanabilmelidir. Ayrıca meslek lisesi öğrencileri eğitim hayatları boyunca da sigortalı sayılmalıdır.
Birçok firma meslek liselerine stajyer öğrenci için başvurmaktadır. Stajyer öğrenciler kendi meslek alanlarında çalıştırılmalı, usta ve usta öğretici eşliğinde mesleklerini öğrenmeli, ucuz iş gücü olarak görülmemelidir. İşyerlerinin stajyer öğrencileri verimli bir şekilde kullanıp kullanmadıkları kontrol edilmelidir.
Bazı firmalar da meslek lisesi öğrencilerine maddi destek olmak amacıyla burs vermekte veya okulların atölyelerine teçhizat bağışı yapmaktadırlar. Hatta okul yaptırıp devlete bağlayanlar veya kendi adlarına özel meslek lisesi açan çok değerli iş insanlarımızın varlığı da sevindiricidir. Faydasıçok Holding bu şirketlerimizden biri mesela… Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederiz.
Değerli öğrencilerimiz! Günümüzde ara eleman ve usta sıkıntısı sanayimizde had safhadadır. Birçok iş alanında nitelikli eleman ihtiyacı vardır ve meslek lisesi mezunları çok önemli hale gelmiştir. Çalışma şartları eskiye nazaran bir hayli iyi durumda ve kullanacağınız makinalar da otomatikleşmiştir. Teknoloji oldukça ön plandadır ve sizler için gelecek kaygısı minimum düzeydedir. Bunun farkında olduğunuzu umuyorum.
Meslek liselerindeki değerli yönetici ve öğretmenlerimiz! Sizler ülkemizin geleceğinde çok kilit bir rol oynuyorsunuz. Gelecek sizin ellerinizle ve emeğinizle şekillenecek. Öğrencilerinizi maksimum faydayı sağlayacak şekilde bilgi birikimlerinizi ve tecrübenizi artırınız. Öğrencilerin işyerleriyle ve sanayiyle iletişiminde destek olunuz. Onları hem teknik donanım hem de insani değerler açısından vatanına ve milletine faydalı birer fert olarak yetişmeleri konusunda elinizden gelen gayreti göstereceğinize eminim. Yolunuz açık olsun.
Bu yazımda teknik/meslek lisesinde okumuş biri olarak meslek liselerinin öğrenci ve öğretmen profiline katkıda bulunmaya çalıştım. Benim ve arkadaşlarımın üzerinde emeği olan tüm idareci ve öğretmenlerimi saygıyla anıyorum.
ERP YE GEÇİŞ SÜRECİNDE YAŞANILAN SIKINTILAR
Gezdiğim fuarlarda veya firma ziyaretlerimde ERP konusu mutlaka gündeme geliyor. Son yıllarda birçok firma dijital altyapısını güçlendirmek adına ERP programlarından birini alıp geçiş yapmak istiyor. Ancak çoğunun sancılı ve sıkıntılı bir süreçten geçtiğini, geçiş sürecini tamamlayamamaktan korktuğunu ve hatta süreçten kısmen veya tamamen vazgeçenlerin olduğunu da biliyorum. Bazı firmalar ise çözümü kullandığı programı değiştirmekte buluyor.
Sonuç olarak ERP ile ilgili ülkemizde hala eksikliklerin olduğu, programların veya eğiticilerinin yetersiz kaldığı, geçiş sürecini iyi yönetemedikleri, öte yandan alan firmaların da iyice araştırmadan, yetersiz personelle, kurumsallıklarını tamamlayıp organize şemalarını tam oturtmadan sürece dahil olmak istedikleri görülmektedir. Zaten çoğu firmaya son zamanlardaki termin ve üretimle ilgili aksaklıkların sebebini sorduğunuzda “ERP ye geçmeye çalışıyoruz” cevabını sizler de alıyorsunuzdur.
ERP programına geçen firmaların genelde karşılaştıkları bir diğer sorun da kullandıkları programın sanki ilk defa kendileri tarafından alınmış olması hissini uyandırması. Alınan ERP programları öyle temel hatalar ve zorlukları içeriyor ki; sanıyorsunuz daha önce kimse kullanmamış. “Daha önce bu program başkaları tarafından kullanılmış olsaydı, benim gördüğüm aksaklıklar mutlaka giderilir, iyileştirme ve güncellemeler yapılırdı” hissine kapılmanızı sağlayan bu durum maalesef çoğu kullanıcının temel şikayetidir. Halbuki birçok üretim yapan işletme hep aynı durumları yaşamasına rağmen sanki program size ilk yazılıp kodlandığı haliyle gelmekte izlenimi vermektedir. Hatta bazen gelen eğitimci ve program satıcıları ısrarla sizin sunduğunuz yeniliklere direnç göstermekte ve gerekli iyileştirmeleri yapmaktan imtina etmektedirler.
Peki oldukça maliyetli ve bir o kadar da uzun süren bu süreç nasıl doğru yönetilebilir?
Program Seçimi ve Altyapı:
ERP ye geçmeye karar verdikten sonra kullanacağınız programı çok iyi inceleyip öyle seçmelisiniz. Bu konuda daha önce tecrübe etmiş, özellikle sizinle aynı üretim programına ve işleyişe sahip referanslarına sormalısınız. Farklı sektörlerdeki başarılı sonuçlar sizde aynı neticeyi vermeyebilir. Bünyenizde ERP uzmanı bir eleman istihdam edip öyle yola çıkmanız çok iyi olacaktır. Maliyet & verimlilik analizini iyi yapmalısınız. Unutmayın geriye dönme imkânınız olmayabilir ve eğer başarılı olmazsanız eski klasik yöntem ve programlarınızı da terk ettiğiniz için çok kötü durumlarla karşılaşabilirsiniz.
Bilgisayar alt yapınızı ERP ye uygun hale getirmelisiniz. Yeterince bilgi depolama alanları, gerekli donanımda bilgisayarlar ve ekipmanları ve bilgi güvenliği gibi sorunları çözümleyerek alt yapınızı güçlendirmelisiniz. Ayrıca uzaktan erişimle ilgili yapılandırmayı da tamamlamalısınız.
Organizasyon Şeması:
ERP aynı zamanda kurumsallaşma için de iyi bir adım ve başlangıçtır. Ya kurumsallaşıp geçin ya da geçtikten sonra kurumsallaşın. Kurumsallaşmadan başkaca bir alternatif yoktur ERP ye geçişte. Organizasyon şemasını oluşturduktan sonra öncelikle her bir departmanın yöneticisini ve yardımcılarını belirlemelisiniz.
Personel Eğitimi ve Eğitilmiş Personeli Elde Tutma, Geçiş Süreci Planlama:
ERP ye geçmek için programı seçtikten sonra kısa süreli eğitimler aldırtarak personelinizi ERP ye mental olarak hazırlamalısınız. Bence çok fazla uzun süreler kâğıt üzerinde, sunumlarla veya demo ile vakit kaybetmeyiniz. Hata yapma riskini göze alarak gerçek programa geçmelisiniz. Yani “canlı” ve gerçek uygulamalarla devam etmelisiniz. Çünkü ne kadar çabalarsanız çabalayın kesinlikle canlıya geçmeden öğrenilmiyor bence. En iyi neticeleri ve deneyimi canlıda kazanıyorsunuz. Programı kullanırken hatalarla canlıda karşılaşıp çözüm yöntemleri buluyorsunuz. Kısaca demek istediğim gerçekçi senaryolar üzerinden ilerlenilmesi ve geçiş süresinin en kısa sürede tamamlanmasıdır.
Ancak canlıya geçerken aşama aşama geçmekte fayda var. Tüm birimler aynı anda geçerseniz bocalarsınız. Depo, satın alma ve satış geçtikten sonra peşinden muhasebe, proje departmanı ve üretim sırayla geçebilir.
Bu kısımda firmaların karşılaştığı en büyük sorun; eğitilmiş personelin ayrılması veya firmanın yollarını ayırmasıdır. Organizasyon şeması bozulacağı ve öğrenen personel gittiği için tekrar devam etmeniz zaman alacaktır.
ERP ye geçiş sürecine direnen personeliz de olacaktır. Daha önce kullanmış ve alışılmış programların verdiği hız ve rahatlık onları ikilemde bırakacaktır. Bunun için radikal karar verip belirli bir süre zorlansalar da eski alışkanlıklarını bırakmaları sağlanmalıdır. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; ERP programını öğrendikten ve kendinizi geliştirdikten sonra mutlaka eski programlardan aldığınız her şeyi fazlasıyla alırsınız.
Raporlar Üzerinde Yoğunlaşma:
ERP de en önemli konu raporların alınabilmesidir. O da en baştan beri girilen verilerin güvenilirliği ve sorunsuz girilmesinden geçer. Ne verirseniz programdan onu alırsınız. O yüzden girilen her türlü veri yetkili kişilerce ve titizlikle incelenerek girilmelidir. Ayrıca belirli periyodlarla stok sayımları ve kontrollerle ilerlemelidir. Her şey kontrol altına alındığından ve izlenebilirlik sağlandığı için ERP size çok faydalı olacaktır.
Üretim-İmalat-Montaj:
Zannımca ERP nin en zor kısmı üretim, imalat ve montaj kısmının oturtulmasıdır. Yani üretilen makinanın projesinin ne kadarının tamamlandığını görebilmek. En zor senaryolar bu kısımda döner ve takibi oldukça zordur. Alınan malzemelerin kesim, büküm, kaynak ve montaj işleri, hem iç üretim hem de dışarıya yaptırılan fason işlerin takibi ekibimizi zorlayabilir.
ÖZETLERSEK;
Kısaca değinmek ve sancının şiddetini azaltmak gerekirse İlk öncelikle ERP sistemleri sihirli bir değnek değildir. Sihri;
Ortak bir çalışma ve istikrarla sizler sağlarsınız, Sürecin aksamaması adına veri işlemesi gereken kullanıcıların bir biriyle iletişimi kaybetmemesi gerekir ve sistemin düzgün işleyebilmesi için gerekli iş planlamaların sistemde yapılması gerekir.
Organizasyon şemasının ve görev tanımlarının belirlenmesi, Kullanıcılara, görev tanımlarına uygun ekranlar ve yetkilerin tahsis edilebilmesi için hazır ve işleme konulması gerekmektedir.
Yönetimin kararlılığı ve desteği(maddi-manevi yatırım), evet bir yatırım yapıyorsunuz ve bu tek seferlik bir durum değildir. Danışman maliyetleri, ek maliyetlerin planlaması yapılmalı. Manevi destekte ise sözel ifadelerle, küçük kutlamalarla, tebrik ve destek mesajları kullanıcının daha motive olmasını sağlamaktadır.
Departman bazlı proje liderlerinin yetkinlikleri, süreci anlatıp sisteme modellemesinin yapılabilmesi için deneyim ve tecrübesi yüksek kişiler seçilmeli. Direnç göstermeyecek, geliştirmeye açık olmalılar.
İş süreçlerinin durumu, Her departmanın bir iş kuralı ve buna bağlı yürüteceği iş süreci olmak zorundadır.
Erp sisteminin seçilmesi, sektörünüze uygun ve daha önce seçeceğiniz sistemi deneyimlemiş, sizle benzer işleri yapan referans taramasının yapılması gerekmektedir. Danışman firmaların destek konusundaki geri dönüşleri sorgulanmalı. Alacağınız sistemin donanımsal alt yapı gereklilikleri sorgulanmalı, danışmansız ilerleyebilme durumları gözden geçirilmeli.
Erp sistemini yönetecek kişinin yetkinliği, ERP sistemi yönetimi ve sistemsel analiz yeteneği, daha önce ERP Sistemleriyle alakalı tecrübesi olması, kullanıcılara atanan maddeleri yaptırtabilmesi ve takibi, danışmanlarla olan işlerin yönetilmesi, şirketi hedeflerine ulaştıracak projelerin hayata geçirilmesinin sağlanması, iletişim vs. yetkinliklerine sahip olması.
Değerli katkılarından dolayı ERP Proje Yöneticisi Fatma Atila Hanım’a teşekkür ederim.
ANKİROS FUARINA ÇOK FARKLI BAKIŞ
Fuarlar; üretici, imalatçı, satıcı ve müşterileri bir araya getiren, üretici ve imalatçıların ürünlerini sergiledikleri, kendilerini ve firmalarını tanıttıkları, rakiplerin çalışmalarından haberdar oldukları, müşterilerin de yeni ürünleri ve firmaları gözlemledikleri yerler olarak ön plana çıkmaktadır.
Fuar bir şölendir, mutluluktur, gurur, onur, imaj, prestij, huzur ve sevinçtir, tebessümdür, samimiyettir, tatlı bir telaş ve koşuşturmacadır, gövde gösterisidir, moraldir ve tatlı bir yorgunluktur. Yeni müşteriler, yeni ürünler, yeni ufuklar, teknolojik gelişmelerdir. Dünya’ya açılmak, satış yapmak, el sıkışmak, yeni dostlar edinmek, yol almak, ufkunu geliştirmektir. Dünya’dan haberdar olmak, ürünler geliştirmek, var olan dostlukları ilerletmek, yabancı müşteriler edinmek, kahve eşliğinde kırk yıl hatırı olan koyu sohbetler etmektir. Çekilen fotoğraflarla hatıralar oluşturmak, konferanslara ve seminerlere katılmak, güven duygusunu pekiştirmek, ikili ilişkiler üzerinden yeni sözleşmeler imzalamaktır.
Fuar markanızı tanıtmak, geniş bir hedef kitleye ulaşmak, reklam ve tanıtım faaliyeti yapmak, pazarlama faaliyetlerini genişletmek, promosyonlar dağıtmaktır.
Fuar toprağa tohum saçmaktır. Fuar hayaldir, hayal ise en büyük duadır. Fuar dilek dilemek, Yaratan’ın dikkatini çekmektir. Fuar kış uykusundan uyanmak çiçek açmaktır, her bahar yeniden açacak, meyveye dönüşecek, bala dönüşecek çiçekler gibi. Fuar gözünü yükseklere dikmek, ellerini semaya açmak, yağmur duasına çıkmaktır. Fuar hedefe nişan almaktır, emekleme döneminden yürümeye geçmektir. Fuar candır, moraldir, nefes almaktır, değişimdir, yukarıya çıkan basamaktır, sıçramaktır, başka kulvarlara geçmektir. Yerli ve milli üretimi desteklemek, uluslararası arenaya açılmak, okyanuslara yelken açmaktır.
Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?
Bence hem gezen hem okuyan hem de gözlemleyip dinleyen çok bilir. Fuar; tam da bu fırsatı verir insana. Gezme, okuma, gözlemleme ve dinleme…
Fuarlarda nokta atış yapmak ve kitlenize ulaşmak istiyorsanız en kestirme yol hedef kitlenizin olduğu fuara katılmaktır.
Bir de kariyer fuarları vardır. Katılan firmalar çok akıllı bir hamle yapmış olurlar... Gençlere yani geleceğe hitap ederler. Gençlere kendini anlatan firmanın vizyonu geleceğe dönüktür. Hem de kaynağına otağ kurmuşlardır. Ağzını dayayıp musluğa su içer gibi.
Fuarlar içinde Ankiros’un yeri bir başkadır. ANKIROS Uluslararası Demir-Çelik, Döküm, Demirdışı Metalürji Teknolojileri, Makina ve Ürünleri İhtisas Fuarıdır. Geniş bir katılımcı ve ziyaretçi kitlesine sahiptir.
KATILIMCI GRUPLARI
1.1 Ergitme tesisi ve ekipmanları
1.2 Refrakter teknolojileri
1.3 Döküm Ekipmanları
1.4 Ergitme malzemeleri ve sarf Malzemeleri
1.5 Kalıplama ve maça malzemeleri
1.6 Kalıp malzemesi hazırlama, kum reklamasyon sistemleri
1.7 Döküm makineleri, ekipmanları
1.8 Basınçlı döküm teknolojileri
1.9 Kalıp bozma, döküm temizleme ve tamamlama işlemleri
1.10 Isıl İşlem, kurutma, soğutma tesisleri
1.11 Isı mühendisliği
1.12 Model ve kalıp yapım makineleri
1.13 Model kalıp, maça kalıpları
1.14 Kalıp malzemeleri
1.15 Isıl işlemler
1.16 Yüzey işlemler için teçhizat ve sarf ürünleri
1.17 Dövme teknolojileri ekipman ve donanımlar
1.18 Dövme için metalik hammaddeler
1.19 İleri teknoloji metal prosesleri
1.20 Malzeme yükleme, kaldırma, taşıma ve depolama
1.21 Döküm tesisleri; anahtar teslim kurulum, planlama, inşa ve mühendislik hizmetleri
1.22 Temsilciler, tüccarlar
2. DEMİR & ÇELİK
2.1 Hammadde ve şarj malzemeleri işleme tesisler, ekipmanları
2.2 Metalik şarj malzemeleri
2.3 Demir üretimi için tesisler ve ekipmanlar
2.4 Çelik üretimi için tesisler ve ekipmanlar
2.5 Ergimiş çelik dökümü için tesisler, ekipmanlar
2.6 Refrakterler, İzolasyon malzemeleri
2.7 Isı Mühendisliği
2.8 Çeliklerin şekillendirilmesi için tesisler ve ekipmanlar
2.9 Çevre koruma, Atık bertaraf, Gaz temizleme sistemleri
2.10 Endüstriyel yağlar
2.11 Hurda İşleme Proses ve Ekipmanları
2.12 Proses kontrol ve bilgi işlem
2.13 Kontrol sistemleri, ölçme, test ve analiz
2.14 Malzeme Yükleme Kaldırma Taşıma Depolama
2.15 Metalürji tesisleri ve haddehaneler için çeşitli ekipmanlar
2.16 Yardımcı sistemler
2.17 Demir ve Çelik Ürünleri
2.18 Temsilciler ve tüccarlar
2.19 Demir Çelik tesisleri anahtar teslim kurulum, planlama, inşaat ve mühendisliği
2.20-Araştırma, danışmanlık, planlama, finans ve diğer servisler
3.4-Ergimiş metal dökümü için tesisler, ekipmanlar
3.5-Refrakterler, izolasyon malzemeleri
3.6-Isı Mühendisliği
3.7-Demirdışı metallerin şekillendirilmesi için sistemler ve tesisler
3.8-Çevre koruma, Atık bertaraf, Gaz temizleme sistemleri
3.9-Endüstriyel yağlar
3.10-Hurda İşleme Proses ve Ekipmanları
3.11-Elektrik mühendisliği, Proses kontrol, Bilgi işlem
3.12-Kontrol sistemleri, ölçme, test ve analiz
3.13-Demir dışı metalürji tesisleri için çeşitli ekipmanlar
3.14-Malzeme Yükleme Kaldırma Taşıma Depolama
3.15-Yardımcı sistemler
3.16-Metalik Hammaddeler
3.17-Temsilciler ve tüccarlar
3.18-Demirdışı Metalurji tesisleri; anahtar teslim kurulum, planlama, inşaat ve mühendislik
3.19-Araştırma, danışmanlık, planlama, finans ve diğer servisler
4. DEMİR & ÇELİK
4.1-Döküm Teknikleri
4.2-Döküm Metal Türleri
4.3-Dökümhanelerde Katma Değerli Prosesler
Bir fincan kahve, bir bardak çay, biraz muhabbet, bir tutam samimiyet, birlikte bir hatıra fotoğrafı, küçük bir hediye...
"Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş"
Tüm katılımcılara başarılı fuarlar, ziyaretçilere ise keyifli ve verimli geçmesini dilerim.
BU SABAH NE OKUSAM?
Sabahları personelin topluca bir araya gelmesi güzel bir uygulama oldu. Kimin fikriyse öncelikle tebrik etmek isterim. Düşünce güzel ancak içini doldurmak ve verimli hale getirmek lazım diye düşündüm ve aklıma gelenleri sizlerle paylaşmak istedim.
Şirketlerde ve fabrikalarda sabahları personele yönelik olarak değişik uygulamalar var. Kimi sadece günaydın deyip geçerken kimisi ise tokalaşma, selamlaşma, ufak bir güne başlangıç toplantısı, hatta birlikte kahvaltı, sabah sporu yapan bile var. Tabii personelin kendi arasındaki birliktelikten bahsetmiyorum. Burada esas olması gereken yönetici ve işverenlerle personelin birlikteliği ve kaynaşması…
Bir araya gelmelerde eğer personel sayısı kalabalıksa departmanlar veya beyaz ve mavi yaka kendi arasında bir araya gelebilir. Önemli olan bir yöneticinin onlara hitaben ufak bir konuşma yapması, iyi günler ve kolaylık dilemesi. Bir araya gelindiğinde; kimlerin o gün gelmediği, kimin doğum günü, izinli veya raporlu olduğu, izinden dönenler, müşteri ziyaretlerine veya şantiyelere gidecek olanlar, yapılacak işlerle ilgili özet bir değinme, bir yöneticinin yapacağı kısa bir konuşma, bir çalışanın anlatacağı bir olay, çalışanların sıkıntıları ve istekleri konuşulup değerlendirilebilir. Bu vesile ile herkes birbirinin durumundan haber olmuş olur.
İnsan kaynakları yönetimi de motivasyon uygulamaları içinde bu konuyu iyi değerlendirip fırsata çevirebilir. İstenirse ve dilenirse hafif klasik bir müzik te sabahtan başlayarak gün boyu eşlik edebilir. Günün en az sekiz saatini işyerinde birlikte geçirdiğimiz iş arkadaşlarımıza sabah görüşmeleri aynı zamanda iletişimi de artırır. İlerleyen zamanlarda her çalışandan sırayla ertesi gün için kısa bir konuşma yapması istenebilir. En sonunda bu buluşmalar şirket kültürü içine yerleşir ve alışkanlık haline gelir.
Özellikle yeni gelen arkadaşların kaynaşmaları ve çekinden olanların çekingenliklerini üzerlerinden atmaları ve söyleyip isteyip te bir türlü ortamını bulup dile getiremeyenlerin kendini ifade etmelerini ve dışa vurmaları sağlanabilir. Öte yandan her gün bir kişi küçük atıştırmalıklarla, bir şiirle, fıkrayla, hikâyeyle buluşmayı renklendirebilir. Böylece üzerimizdeki sabah mahmurluğunu atmış ve güne zinde bir şekilde başlamış oluruz.
Sabah buluşmalarında gün içerisinde karşılaşmayı umduğumuz durumlarla ilgili ilgili kişilerin fikirleri de alınabilir. Küçük bir istişare ortamına dönüştürebiliriz. Veya ihtiyaç ve talepler alınıp gün içerisinde yerine getirilebilir. Hatta birinin önemli bir günüyse küçük sürprizler de yapılabilir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta; söze teşekkürle ve iyi niyetlerle başlanılması, kısa ve samimi bir havayla konuşulması, söz verilip dinlenilmesi, ayrıca yöneticilerin konuşma fırsatını asla çalışanları eleştiri için kullanmaması, çalışanlara ise serbestçe fikirlerini dile getirebilecekleri, gerektiğinde yönetimi eleştirebilecekleri ortamın sağlanmasıdır. Yani deşarj olmalarına fırsat verilmelidir.
YERİME KİMİ BIRAKSAM?
İyi yetişmiş insan gücü, kalifiye personel ve işinin ehli tecrübeli çalışanlar eminim tüm firmalar için çok önemlidir. Bunların içinde kolaylıkla vazgeçebilecekleriniz olacağı gibi asla bırakmam veya bırakmasını istemem dedikleriniz de vardır. Nitelikli eleman her ne kadar kendi imkânları ve çalışkanlığıyla bulunduğu mertebeye ulaştığını düşünse de işin aslı hiç de öyle değildir. Firmanın kendisine sağladığı imkânlar, sunduğu eğitim ve araştırma&geliştirme olanakları yadsınamayacak kadar önemlidir. Firmalar genelde personelini tutmak ve yetiştirmek için ellerinden geleni yapmaya çalışırlar. Çünkü onlar için kaliteli insan gücü geleceklerine yatırım yapmaktır.
Çalışanlar için çalıştıkları firma tercihleri ne kadar önemli ve değerli ise, firmalar için de çalıştıkları ve işlerini ve işyerlerini emanet ettikleri personelleri bir o kadar önemlidir.
Firmalar departmanlarında ihtiyaca göre bir veya birkaç eleman istihdam ederler. Çoğu yöneticinin yanında yardımcısı veya eşdeğerinde iş arkadaşı da vardır. İzin, rapor, işten ayrılma gibi olası durumlara karşı hazırlıklı olmak isterler. Bazı bölümler ve ekipler ise ikiden fazla kişiyle ancak devam ettirilir. Bir personel işten ayrıldığında, izne çıktığında veya rapor aldığında yerine bakabilecek, en asgari düzeyde bile olsa işlerin aksamadan yürümesini sağlayacak birikime ve tecrübeye sahip personel bulundurulması gerekir.
Örneğin satış ekibinizden bir bölgeye bakan elemanınız izne çıktı. Ne yapacaksınız? O gelene kadar satış ve pazarlama faaliyetlerinin durmasına göz mü yumacaksınız? Veya muhasebe elemanınız rapor aldı. Bu durumda ödeme ve tahsilatların durduğunu biz düşünsenize. İnsan kaynakları yıllık izne çıktı diye maaş hesaplamalarını ve ödemelerini geciktirdiniz diyelim. Ne kadar feci bir durum. Aynı şekilde satınalma, depo, tasarım ve proje, mavi yaka gibi diğer bölümlerde aynı durum söz konusudur.
İşyeri saat gibidir, hiç durmadan çalışması gerekir. Aksi durum firmalar için handikaptır. Eğer gerekli tedbirler alınmaz ve zamanında yeterli personel istihdam edilip yetiştirilmezse çok zor durumda kalınabilir. E-postalar, telefonlar, sürekli durmadan gelen mesajlara geri dönüş yapmak gereklidir ve kurumsal olmanın şartı personel açığını veya yokluğunu karşı tarafa hissettirmemektir.
İşyerlerinde herkesin alternatifi veya yedeği, kimin yerini doldurabileceği veya geçici olarak kimi ikame edebileceği toplantılarla belirlenmeli, organizasyon şemasında yer verilmelidir. Çalışanlara da kimin yerine hangi personelin yerine bakacağı tebliğ edilmelidir. Her an oluşabilecek beklenmedik gelişmeler karşısında işyerinin hiçbir birimi boş ve atıl kalmamalıdır. Depodan, imalata, satın almadan satışa, muhasebeden insan kaynaklarına, tasarımcıdan mühendise, kaynakçıdan tornacıya, sekreterden temizlikçiye, danışmadan çaycıya, şoförden ustabaşına, genel müdürden meydancıya kadar her birim çok çok önemli ve hayatidir.
Personelin izin, istifa ve rapor gibi durumlar sırasında asgari ve acil durumlarda ulaşılabilir, geri dönüş yapabilir durumda kalması için her türlü destek sağlanmalı, gerekli teşvik uygulamaları devreye sokulmalıdır. Çalışanlar da asgari düzeyde kalmak şartıyla ve acil durumlarda kendi vazifesiyle ilgili geri bildirim yapma konusunda çekimser davranmamalıdır. Sonuçta çalıştığımız yer aynı zamanda bizim ailemizden sonra gelen ikinci yuvamızdır. (Zaman açısından aileden daha çok zaman geçirdiğimiz yerdir) Olaya sadece kanuni yönden bakmak vicdani ve insani değildir. Karşılıklı empati kurmak en iyisidir.
Fabrikalarda izin ve raporun dışında, şantiyeye gitme, fuar ve seminerlere gitme, il dışı göreve gönderilme gibi ekstra durumlar da söz konusu olabilir. Ve bazı fabrikalarda üretim çarkları 7/24, 365 gün esasına göre döner.
TUBİTAK DESTEKLERİ
Devletimiz sanayicimizi, esnafımızı, çiftçimizi, üreticileri, araştırmacıları, yazılımcılarımızı desteklemeli. Ancak bu destekler il veya bölge bazlı değil, proje bazlı olmalı. Her zaman yenilikçi projeler desteklenmeli. Desteklerin tam hedefine ulaşabilmesi için sıkı denetimlerden geçmeli, öncesi ve sonrasında kontrol edilmelidir. Belirli kişi ve kurumlar değil, faydalı projesi olan herkes desteklenmelidir. Bu düşünceden yola çıkarak desteğin alınabilmesi için neler yapılması gerektiğini işin uzmanına sordum ve İLTEM Mühendislik Eğitim ve Danışmanlık LTD. ŞTİ. ‘den Ahmet Yavuz Bey konuyu özetledi. Ben de faydalı olur diyerek sizinle paylaşmak istedim.
1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı
ve
1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), ülkemizin teknoloji ve inovasyon alanında gelişmesini teşvik etmek amacıyla çeşitli destek programları sunmaktadır. Bu programlar arasında yer alan 1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı ve 1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı, KOBİ'lerin (Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler) ve büyük ölçekli firmaların Ar-Ge faaliyetlerini desteklemeyi amaçlamaktadır. Bu makalede, her iki programın güncel durumu, başvuru süreçleri ve destek miktarları hakkında bilgi verilecektir.
1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı
1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı, KOBİ'lerin Ar-Ge ve yenilik kapasitelerini artırmak amacıyla tasarlanmış bir programdır. Program, ilk defa Ar-Ge projesi geliştiren veya geliştirmeyi planlayan KOBİ'lere maddi destek sağlayarak, onların inovasyon süreçlerine katılımını teşvik etmektedir.
1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı
1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı, Türkiye'deki büyük ölçekli sanayi kuruluşlarının Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerini desteklemeyi amaçlayan bir programdır. Bu program, firmaların rekabet gücünü artırmak, teknolojik gelişmelerini hızlandırmak ve yenilikçi çözümler üretmelerine katkı sağlamak amacıyla tasarlanmıştır.
Güncel Başvuru Süreçleri ve Değerlendirme Kriterleri
Her iki program için de başvuru süreci, TÜBİTAK’ın Proje Değerlendirme Sistemi (PRODIS) üzerinden çevrimiçi olarak gerçekleştirilmektedir. Başvurular, belirli dönemlerde açılan çağrılar doğrultusunda kabul edilmektedir. Başvuruların değerlendirilmesinde, projelerin Ar-Ge niteliği, yenilikçilik derecesi, uygulanabilirlik, ekonomik katkı potansiyeli ve firmanın projeyi gerçekleştirme kapasitesi gibi kriterler göz önünde bulundurulmaktadır. TÜBİTAK, projelerin değerlendirme sürecini uzman hakemler aracılığıyla gerçekleştirir ve uygun bulunan projeler için destek sözleşmeleri imzalanır. Destek almaya hak kazanan projeler, TÜBİTAK tarafından belirli periyodlarda izlenir ve ilerleme raporları talep edilir.
TÜBİTAK 1507 KOBİ Ar-Ge ve 1501 Sanayi Ar-Ge Proje Desteklerine Başvuru Yaparken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
1. Proje Fikri ve Ar-Ge Niteliği
Proje hazırlığının en önemli aşaması, proje fikrinin doğru tanımlanması ve bu fikrin Ar-Ge niteliği taşıdığından emin olunmasıdır. Projenizin gerçekten yenilikçi, daha önce yapılmamış bir çözüm önerisi sunması, teknik riskler içermesi ve mevcut bilgi birikimine katkı sağlayacak özellikte olması gerekmektedir. Ayrıca, projenin sektörel ihtiyaçlara yanıt vermesi ve uygulanabilir olması da önemlidir. Proje fikrinin yenilikçi olması, piyasada mevcut çözümlerden farklı ve üstün niteliklere sahip olması gereklidir. Proje, çözümlenmesi gereken teknik zorluklar ve belirsizlikler içermelidir. Bu, projenin gerçek bir Ar-Ge projesi olduğunun göstergesidir.
2. Proje Amacı ve Hedefleri
Proje başvurusunda, projenin amacı ve hedefleri açık ve net bir şekilde tanımlanmalıdır. Amaç, projenin neden yapıldığını ve hangi sorunu çözmeyi hedeflediğini belirtirken; hedefler, projenin sonunda elde edilmesi beklenen somut sonuçları içermelidir. Hedeflerin spesifik, ölçülebilir, ulaşılabilir, ilgili ve zamana bağlı (SMART) kriterlere uygun olması beklenir. Projenin sonunda elde edilecek çıktılar somut ve ölçülebilir olmalıdır. Bu, projenin başarısının değerlendirilmesinde önemli bir kriterdir.
3. Proje Planı ve İş Paketleri
Başarılı bir proje için detaylı bir proje planı ve iş paketleri oluşturulmalıdır. İş paketleri, projenin hangi aşamalardan geçeceğini, her aşamada hangi faaliyetlerin gerçekleştirileceğini ve bu faaliyetlerin kim tarafından yürütüleceğini tanımlar. Proje planı, proje süresince karşılaşılabilecek riskleri öngörmeli ve bu risklere karşı alınacak önlemleri içermelidir. Proje sürecinde her iş paketinin başlangıç ve bitiş tarihleri, gerekli kaynaklar ve sorumlu kişiler belirlenmelidir. Projede karşılaşılabilecek riskler ve bu risklerin nasıl yönetileceği üzerine bir strateji geliştirilmelidir.
4. Bütçe Planlaması
Projenin başarılı bir şekilde yürütülmesi için doğru bir bütçe planlaması yapılmalıdır. Bütçenin projenin ihtiyaçlarına uygun olarak hazırlanması, gereksiz harcamalardan kaçınılması ve her bir harcama kaleminin açık bir şekilde tanımlanması gerekmektedir. TÜBİTAK, başvurulan projelerde bütçe kalemlerini detaylı olarak inceler ve gereksiz veya abartılı harcamalara onay vermez. Projede yer alacak her bir harcama kalemi için gerçekçi ve detaylı bir maliyet hesaplaması yapılmalıdır. TÜBİTAK tarafından desteklenen ve desteklenmeyen gider kalemleri dikkatlice incelenmeli ve bütçe buna göre hazırlanmalıdır.
5. Proje Ekibi ve Yeterlilikler
Projenin başarısı büyük ölçüde proje ekibinin yetkinliğine bağlıdır. Projeyi yürütecek ekibin, gerekli teknik bilgi ve deneyime sahip olması, projenin başarılı bir şekilde tamamlanması için kritik öneme sahiptir. Ayrıca, ekip üyelerinin proje kapsamında hangi sorumlulukları üstleneceği net bir şekilde tanımlanmalıdır. Proje ekibi, proje kapsamında gerçekleştirilecek her bir faaliyeti yürütebilecek teknik bilgi ve deneyime sahip olmalıdır. Ekip üyelerinin sorumluluk alanları açıkça belirlenmeli ve her bir iş paketinin sorumlu kişisi netleştirilmelidir.
6. Projenin Ekonomik ve Sosyal Etkisi
TÜBİTAK, desteklediği projelerin ekonomik ve sosyal etkilerini de dikkate alır. Projenin tamamlanmasının ardından yaratacağı istihdam, katma değer, rekabet gücü gibi ekonomik katkılar ile topluma sağlayacağı sosyal faydalar değerlendirilir. Bu nedenle, proje başvurusunda projenin sağlayacağı ekonomik ve sosyal katkılar da net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Projenin ülke ekonomisine katkısı, ihracat potansiyeli, istihdam yaratma kapasitesi gibi unsurlar üzerinde durulmalıdır. Projenin topluma sağlayacağı sosyal faydalar, çevresel etkiler, toplumsal kalkınmaya katkıları gibi hususlar belirtilmelidir.
7. Başvuru Dokümanlarının Hazırlanması
Başvuru sürecinde, TÜBİTAK tarafından istenen tüm belgelerin eksiksiz ve doğru bir şekilde hazırlanması gerekir. Proje önerisi, teknik raporlar, bütçe formları, ekip üyelerinin özgeçmişleri gibi belgeler, başvurunun kabul edilmesi için kritik öneme sahiptir. Bu belgelerin TÜBİTAK’ın belirlediği formatta ve gerekliliklere uygun olarak hazırlanması gerekir. TÜBİTAK’ın istediği tüm belgeler eksiksiz olarak sunulmalıdır. Eksik veya hatalı belgeler, başvurunun reddedilmesine neden olabilir. Belgeler, TÜBİTAK’ın belirlediği format ve yönergelere uygun olarak hazırlanmalıdır.
Sonuç
TÜBİTAK 1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı ve 1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı, Türkiye’deki işletmelerin Ar-Ge ve inovasyon kapasitelerini artırarak, rekabet güçlerini ve teknolojik yetkinliklerini geliştirmelerine olanak tanımaktadır. Bu programlar, firmaların sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmalarında önemli bir rol oynamaktadır ve işletmelerin bu desteklerden azami ölçüde yararlanması, ülke ekonomisine de ciddi katkılar sağlayacaktır. Bu nedenle, hem KOBİ’lerin hem de büyük ölçekli sanayi kuruluşlarının bu programlara aktif katılım göstermesi büyük önem taşımaktadır. TÜBİTAK 1507 KOBİ Ar-Ge ve 1501 Sanayi Ar-Ge destek programlarına başvuru yaparken, yukarıda belirtilen hususlara dikkat edilmesi, başvurunuzun kabul edilme şansını artıracaktır. Proje fikrinizin doğru tanımlanması, bütçe ve iş planlamasının gerçekçi yapılması, ekibinizin yetkinliği ve projenizin yaratacağı ekonomik ve sosyal etkiler, başvurunun başarısını belirleyen kritik faktörlerdir. TÜBİTAK destek programlarından yararlanarak işletmenizin Ar-Ge kapasitesini geliştirebilir ve rekabet gücünüzü artırabilirsiniz.
SATINALMADA KARŞILIKLI
DİYALOG VE GÜVEN
Eğer satın alma; en kaliteli ürün veya hizmeti, en uygun fiyata, en hızlı şekilde ve en uzun vade ile almaksa diyalog her şeyi çözer. Ben bunu gördüm, bunu yaşadım. Diyalog sayesinde muhatabıma kaliteli ürünü, en yüksek indirimle, en uzun vade ile ve en hızlı bir şekilde getirmesini söylerim. O da sağ olsun beni kırmaz ve getirir veya gider alırım. Benimle diyalog kurmayanlardan zorunlu kalmadıkça alım yapmam.
Satın almadan önce tanışma ve iletişim kurma için hem kendime hem muhatabıma sürer veririm. Süre sonunda karşılıklı elektrik alınıyorsa ve iletişim, diyalog ve güven oluşuyorsa alıma başlarım. Ondan sonrası her iki taraf için karşılıklı olarak diyalog ve güveni devam ettirmeye dayanır. Alışveriş daha sağlam esaslara oturtulur. Sözleşmeler yapılır, karşılıklı kazan-kazan esasına göre ilerlenir. Her iki taraf ta diyalog ve güveni sarsıcı davranışlardan uzak durmaya gayret eder.
Satın alma eylemi, aldıktan sonra bitmediği için diyalog ve güven sonrasında da işe yarar. Garanti, değişim, iade, servis ve ileride yeniden alma süreçleri gibi devamındaki hizmetlerde etkili olur.
İlk defa alım yapılacak firmalarla yaşanılan sorunlardan biri ilk alımı peşin yapma yönündeki eğilim veya kesin iradedir. Hâlbuki satan firmanın alım yapan firmaya karşı ilk alışverişte duyduğu güvensizlik alan firma için de geçerlidir. Satıcının parayı peşin aldıktan sonra istenilen ürünü veya hizmeti taahhüt edilen kalite ve sürede getireceğinin garantisi yoktur ki… Kaç defa peşin alımdan sonra istenilen ürünün geç geldiği, istenilen evsafta olmadığı yaşanmış olaylardır. Dolayısı ile ilk alışverişlerde risk karşılıklı paylaşılmalı ve %50 peşinat, kalanı ürün tesliminden sonra olmak üzere ödeme planı oluşturulmalıdır.
İlk defa tanışmalarda ve alımlarda yaşanılan diğer bir sorun ise; alıcı veya satıcının mal ve hizmet alımı karşılığında birbirlerine sundukları etik olmayan teklif ve isteklerdir. Bu durum baştan güveni sarsıcı ve diyaloğu kesici bir davranıştır. Bu durum kesinlikle ortaya çıkmayacak şekilde tarihin tozlu raflarına kaldırılmadığı sürece satın alma mesleği yapanlar ve pazarlamacılar üzerinde oluşan kötü imaj düzelmeyecektir. Tüm satın alma dernekleri bu konu ile ilgili tebligatlar yayımlamakta ve etik kurallara uyulması konusunda titizlikle çalışmaktadırlar.
En nihayetinde karşılıklı diyalog ve güvenin devam ettirilmesi için satıcının fiyat politikasında ve ürün kalitesinde zaman içinde değişiklik olmaması gerekir. Çoğu satıcı firma ilk birkaç alışverişten sonra fiyatlarda çaktırmadan artış yapmakta veya indirim oranını azaltmakta ve bu durum ilk incelemede ortaya çıkınca da zor durumda kalmaktadır. Alıcı firma üzerinde “ bu firmadan her zaman kaliteli ürünü uygun ve fiyata, en iyi vade ile ve zamanında alabilirim” imajı yerleştirilmelidir. Zaten alıcı her teklif aldığında fiyatı yüksek kalan firmaları bir süre sonra teklif alınacaklar listesinden çıkarır.
Satıcıların yaptıkları diğer bir hata ise ister teklifleri kabul edilsin ister edilmesin ilk teklifleri verdikleri sırada yüksek fiyattan başlayıp pazarlık payı bırakmalarıdır. Elbette pazarlık edilebilir ama bir süre sonra bu alışkanlık haline gelmekte ve her seferinde nasıl olsa pazarlık edecek diye yüksek fiyat verilmektedir. Satıcı firma teklifi onaylanmadığında “neden?” diye sormakta ve “aslında bana tekrar sorsaydın ben de o fiyata inebilirdim” demektedir. O zaman sormazlar mı “ madem o fiyata verebilecektin neden baştan yüksek teklif verdin” diye?
Dediğim gibi diyalog ve güven olmadığı sürece bu ve buna benze sorunlar çok yaşanır. Ben tedarikçilerimden hep aynı çizgide devam etmelerini ve gözü kapalı tekliflerini onaylamak isterim. Birçok tedarikçimle yıllardır belirli bir indirim oranı ve vadeyle çalışmaya alıştırmışım. Tedarikçilerim arasında gelen indirimi onaylanmış teklife veya faturaya yansıtanı bile gördüm. Bu da güvenimi boşa çıkarmadığının bir işaretiydi. O yüzden kolay kolay mevcut tedarikçimi değiştirmem.
Ancak kızdığım ve tasdik etmediğim hususlar da yok değil. Mesela satıcıların gerekli indirimleri yapıp bana teklif verdikten sonra patronların devreye girmesinden sonra onlara daha yüksek indirim oranı sunmaları ve beni küçük düşürmeleri. Veya firmaya gelip patronları ziyaret edip bana uğramadan geri dönmeleri. Bunlar satıcılar tarafından kesinlikle yapılmaması gereken davranışlardır. Bunlar arasından üzerini çizdiklerim çok olmuştur.
Bu arada diyalog ve güven sayesinde yaşadığım ilginç olaylar da oldu. Mesela hafta sonu acil bir ürün lazım olduğunda bana dükkânını veya deposunu açıp irsaliyesiz malzeme vereni gördüm. Acil yetişmesi gereken bir işim için gece mesaiye kalıp sabah erkenden ürünü teslim eden de oldu. Kargo ile iki günde gelmesi öngörülen bir ürünü kendi arabasıyla getirene de rastladım. O yüzden her kurumsal firmanın biraz anti-kurumsal yönü veya elemanı olmalı. Yani herkes nerden geldiğini bilmeli. Büyümek ve kurumsal olmak demek; mizacını değiştirmek, asla taviz vermemek demek değildir. Kurumsallık çözüm sunmak, çözüm ortağı olmaktır.
FABRİKADA SATINALMACI SADECE ALIM YAPMAZ Kİ
Fabrikada satın almacı aynı zamanda bir çalışan ve yöneticidir. Dolayısı ile fabrikadaki tüm birimlerle diyalog ve ilişkileri vardır. Bir yandan talep ve ihtiyaçlarına cevap verirken diğer yandan yönlendirir, destekler, öğretir ve yardımcı olur.
Satın alma fabrikanın en önemli birimlerinden biridir. Aktiftir, göz önündedir, pozitif eleştirir, çözüm önerileri sunar, araştırır ve geliştirir. Tüm birimlere destek verir, sürükleyici ve uzlaşmacıdır. Huzurlu ve verimli bir çalışma ortamı oluşması için elinden gelen gayreti gösterir.
Depo satın almacının en çok görüştüğü birimdir. Gelen-giden ürünler ve kargolar, irsaliye kontrolü, ERP girişleri, mal teslimi ve kabulü, stok hareketleri gibi birçok konuda işbirliği içindedir.
Proje ve Arg-ge birimi ile satın almacı arasında sıkı bir diyalog vardır. Satın alma talepleri oradan gelir. Ortak bir teknik dille anlaşıp talepler siparişe dönüştürülüp ürün geldiğinde sorumlusuna bilgi verir.
Ustaların ihtiyaç duydukları tüm alet ve ekipmanları temin eder, iş elbiselerini ve sarf malzemelerini tedarik eder. Ustalardan depoya bildirilen talepleri değerlendirir. Onları proje ile oluşturdukları teknik dili öğrenmeleri ve kullanmaları konusunda uyarır.
Yöneticilere haftalık, aylık, yıllık raporlarını sunar. Proje malzeme maliyetlerini çıkarıp analiz etmeleri için gönderir. Aksayan durumlar için yöneticilere çözüm önerilerini bildirir.
Üretim planlama ile koordineli olarak çalışır. Hangi projenin ne zaman teslim edileceğine göre belirlenen imalat planına uygun bir takvime göre malzemeleri temin edip planlamaya bilgi verir.
Reklam ve halkla ilişkiler departmanına destek olur. Bir firmanın en önde gelen, direkt tedarikçilerle görüşen, fuarlarda boy gösteren bir satın almacı aynı zamanda firmanın reklam yüzüdür. Pazarlama ve satışa da bu şekilde dolaylı olarak yardımcı olmuş olur.
İdari işlerin takip ettiği tüm hizmet alımlarının, tadilat ve tadilatların tekliflerini alan ve onaylayan kişidir satınalmacı. En kaliteli servis, yemek, tamir ve teknik servis hizmetlerini almaya çalışır. Fabrikanın temizliğini, ilaçlanmasını, atıkların bertarafını, güvenlik hizmetlerini satın alır.
Lojistik ve sevkiyat aslında bir yönden satın almaya bağlıdır. Tüm sevkiyat işlemleri satın alma biriminin alımlarıyla birleştirilir. Nakliye, kargo, ambar gibi organizasyonları satın alma organize eder. Şirket araçlarının ve şoförlerinin dış işleri ondan sorulur.
İş sağlığı ve güvenliği ilgili tüm eğitim, malzeme, ekipman, iş elbisesi gibi alımları satın alma yapar. Ustabaşı ve çalışan temsilcisiyle birlikte çözümler üretir. Başı ağrıyanlar için stokta aspirin bulunduran kişidir satın almacı.
İnsan kaynaklarına aradığı personeli bulma konusunda destek olur. Çünkü satın almacının çevresi geniştir. Binlerce tedarikçisi vardır onun.
Mühendislerin araştırma, geliştirme faaliyetlerine piyasa araştırması yaparak destek olur. En uygun ve faydalı ürüne ulaşmaları konusunda tedarikçilerini ve piyasayı sorgular. Yeni tanıştığı müşteri temsilcilerinden öğrendiği ve tanıdığı yeni ürünler hakkında onlara bilgi verir.
Muhasebe ve finansa faturaları kontrol ederek ulaştırır. Ödeme planı yapmasına ve bütçe oluşturmasına destek olur. Gerekirse tedarikçisiyle görüşüp ödemeyi erteleyerek ferahlatır. Çünkü tedarikçileri ile ilişkileri sağlamdır.
Bilgi işlem birimiyle hem bilgi-işlem malzemelerinin tedariki hem de ERP konusunda birlikte çalışır. ERP programının fabrika üretimine entegrasyonu konusunda baştan sona kadar tüm süreçleri yönlendirir.
PROMOSYON ve REKLAM DEDİĞİN ÖYLE DEĞİL, BÖYLE OLUR
Her firma tanıtım ve reklam faaliyetleri çerçevesinde her yıl bütçesinden ciddi rakamlar ayırır. Hitap ettiği sektörlere ve firmalara dağıtmak üzere takvim, çakmak, kalem, defter, anahtarlık, porselen kupa, ajanda, küp kağıt, şapka gibi promosyon ürünler yaptırır. Bunların haricinde gaz lambası, kolonya, parfüm, çukulata gibi çok enteresan promosyon ürünleri tercih edenler de az değildir. Son yıllarda ise usb bellek, şarj cihazları, vip setler, çanta, isimlik, termos, balon, açacak, oto kokusu, duvar saati, mouse ped, powerbank gibi ürünler de popüler promosyon ürünleri arasındadır. Hatta yiyecek, içecek, poşet çay, kahve, tatlı gibi promosyonlar da dağıtanlar firmalar bile olmaktadır.
Satış temsilcileri müşteri ziyaretlerinde veya kargo ile doğrudan müşterilere promosyon ürünleri ulaştırılır. Gönderirken firmalardan isimlere veya birimlere gönderilmesi önemlidir, çünkü firmaya giden promosyon ürünü ortada ve sahipsiz kalır.
Ancak ısrarla ve üstüne basa basa belirtmek isterim ki; çoğu promosyon ürünleri kullanılmadan geri dönüşüme gitmekte, kullanılmamakta, birbirine benzediği ve çokça geldiği için sıradanlaşmakta, içlerinden biri veya birkaç ancak kullanılma fırsatı yakalayabilmektedir.
Promosyon dediğin kişiye veya firmaya özel olmalıdır bence. Vereceğimiz kişinin veya firmanın ihtiyacını gidermeli, kazan&kazan, fayda&fayda esası göz önünde bulundurulmalıdır. Firmanın mutlaka kullanacağı ürün verilmeli, etki bırakmalı ve dikkat çekerek nokta atışı yapılmalıdır. Kalıcı ve firma çalışanlarının ellerinden ve dillerinden düşürmeyeceği türden olmalıdır. Çok pahalı olmasına gerek yok, ancak bir sorunu çözmeli, bir işi kolaylaştırmalı, bir işe yaramalıdır. Firmalarla birebir oturup neye ihtiyaçları olduğu sorulup veya araştırılıp her firmanın ihtiyacına özel promosyon çözümleri üretilebilir. Beyaz ve mavi yakaya ayrı promosyon ürünler verilebilir. Mesela beyaz yakada usb bellek, mavi yakada ise kumpaslı anahtarlık daha iyi bir etki bırakabilir. Kendi ürettiğiniz ürünlerden minyatür şeklinde promosyonlar da yapabilirsiniz. Tanıtım yapmak istediğiniz firma kapılarında yoyolu giriş kartı kullanıyorsa elektronik giriş kartlarını, yoyosunu ve kabını logolu olarak yapmayı üstlenebilirsiniz. Eminim firma da bu kartları uzun yıllar kullanacaktır.
İşte size güzel bir örnek:
Geçenlerde bir firma bir firmadan şirket araçlarının plakalarını istemiş. Bir süre sonra bakmışlar ki, plakalı anahtarlıklar yapıp göndermiş. Çok şaşırmış ve sevinmişler. Çünkü onlar da hangi anahtarlık hangi aracın olduğunu karıştırmaya başlamış ve nasıl çözsek diye düşünmeye başlamışlarmış ki o sırada çözüm onlardan gelmiş.
Bu ve bunun gibi promosyon örnekleri çoğaltılıp klasik yöntemlerin dışına çıkılabilir. Böylece reklam ve promosyon için ayırdığımız bütçe tam yerinde kullanılmış olur.
Ürettiğiniz ürünlerin çerçevenmiş resimli kullanma talimatları da ilgi çekici ve kalıcı olabilir. Torna tezgahının başına firma logolu metrik ölçü tablosu yaptırabilirsiniz mesela. Eminim hemen tezgahın başına asacaktır ustamız.
Reklam ve tanıtımın en önemli yöntemlerinden biri de fuarlardır. Fuarlarda da nokta atışı yapmanın yolu kendi sektörünün fuarına değil de hedef kitlesinin katıldığı fuarlarda yer almaktan geçer. Mesela ölçüm cihazı üretip satıyorsanız ve bu cihazları makine imalatı yapan firmalara satıyorsanız her türlü makine imalatı fuarlarında yer almanız çok doğru olacaktır. Yoksa ölçüm fuarında yer almak size fazlaca yarar sağlamayacaktır.
Diğer bir örnekte de benim yazılarımı kitaplaştırmayı düşündüğüm sırada geldi. AKM Metalurji ilk baskı maliyetini karşılama konusunda destek olabileceğini söyledi. Ben de kitabımın ilk baskısının arka kapağında kendilerine yer vermeye karar verdim. Sembolik fakat bir o kadar da değerli ve ileri görüşlülüğü ifade eden, kalıcılığı hedefleyen bir düşünceydi. Kendilerini tebrik ederim.
Son olarak top 10’da benim için 1 numara olan reklam ve promosyon dağıtım örneğini ele alalım. Direkt hitap, direkt reklam, direkt tanıtım ve hedefe tam 12’den isabet. Satın Alma derneklerinin etkinliklerine ve faaliyetlerine sponsor olup etkinliğe katılan Satın Alma yöneticileri ile etkileşime geçmek. Karşısında 100’lerce satın alma yöneticisi, yani hedef kitleniz. Ziyaret etmeye kalksanız 6 ayınızı alır. Direkt alıcıya ve karar vericiye hitap etmek.. Bence en orijinal reklam, tanıtım ve promosyon dağıtım yeri… Daha ötesi var mı sizce?
ALÜMİNYUM PALET Mİ AHŞAP PALET Mİ?
“Önyargıları kırmak atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur”
Hayaller tesadüfleri, Tesadüfler fırsatları, Fırsatlar hayalleri gerçekleştirir. Hayallerin olmadığı bir zihin yapısı hayal edebilir misiniz? İnsanoğluna verilmiş en büyük donanımın hayal gücü olduğunu düşünüyorum, Kalıplaşmış bir söz vardır “Her
şey hayalle başlar”
Albert Einstein’ın dediği gibi “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Bilgi sınırlıdır. Hayal
gücü dünyayı kuşatır. Zekânın gerçek işareti bilgi değil, hayal gücüdür.” İlk insandan bugüne her yenilik, her icat bir hayalin veya farkındalığı olan birinin tesadüfü fark etmesiyle bulunmuştur. Tekerleğin icadı, elektriğin icadı, telefonun icadı gibi birçok örnek verilebilir.
Hayal gücü yalnız olmayan bir şeyi keşfetmek için değil aynı zamanda var olan Bir şeyi geliştirmek içinde en büyük güçtür. İcatlar bulunduktan sonra her geçen gün geliştirilerek günümüze kadar gelmiştir, 1752 senesinde Benjamin Franklin yapmış olduğu deney sonucunda keşfedilmiş elektrik ile günümüzde kullanılan elektrik arasındaki fark veya 1876'da Alexander Graham Bell tarafından icat edilen telefon ile günümüzde kullanılan telefon arasında fark sürekli düşünen ve geliştiren zihinlerin eseridir. İnsanlık tarihi varlığını hayalleri olan insanlara borçludur, Her yenilik bir hayal ürünüdür.
Peki, yeniliklerin önündeki en büyük engel nedir? Yeniliklerin önündeki en büyük engel tabii ki önyargılardır. Yine Albert Einstein’ın dediği gibi
“Önyargıları kırmak atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur”
Buluşların ve yeniliklerin başarısı mucitlerinin başarısı olduğu kadar inanan, anlayan, mukayese ve kabul eden kurum ve kişilerinden de başarısıdır. Hayatımızın her evresinde heves kaçıran önyargılı insanlarla karşılaşırız, Kimi zaman bu kişi ebeveyn, kimi zaman eşimiz, kimi zaman amirlerimiz, kimi zaman ise en samimi arkadaşımız olabilir. Önyargılı insanlar yeniliklerin önündeki en büyük barikatlardır, Önyargıları yıkın, hayallerinize odaklanın, vazgeçmeyin ve en önemlisi sizi keşfedecek kitleye sesinizi duyurun.
Şimdi size başımdan geçen ve hâlâ devam eden yenilikçi bir girişimimden bahsetmek istiyorum. Yaklaşık 20 yıllık endüstri geçmişimin olmasının vermiş olduğu tecrübe ile farkındalığın etkisi aynı zamanda sürekli düşünen ve yeniliğe açık bir yapım olmasından dolayı, Endüstride kullanılan gereçlerin eksiklerini analiz etmeye, geliştirmeye veya ihtiyaçlara cevap verecek yeni ürünler tasarlamaya çalışıyorum.
Bulunduğum şehir endüstrinin kalbi niteliğinde sayılan birçok büyük kuruluş ve organize sanayi bölgelerinin bulunduğu bir sanayi şehri, Yaklaşık 1 yıl önce bir durum dikkatimi çekti. Dikkatimi çeken şey ahşap palet dağlarıydı, Dağları diyorum çünkü gerçekten her yerde dağ gibi çürümeyi bekleyen ahşap palet yığınları görmeye başladım, Odaklanınca bu ahşap palet dağlarını her yerde gözüme batmaya başladı. Bu benim için artık bir çözülmesi gereken sorun olmaya başladı. Kendime bununla ilgili sorular yöneltmeye başladım.
Soru: Neden ahşap palet kullanımı bu kadar yaygın?
Cevap: Kolay ulaşılabilen ve ekonomik bir ürün olması.
Peki, bu fayda bu sorunu kabul etmek için yeterli mi? Absürt bir örnek vermek gerekirse, ilk yapılan tekerlek taştan yapılmıştı ve taşta kolay ulaşılabilen ve ekonomik bir üründü ama kullanışlı değildi, geliştirildi ve şimdiki formuna ulaştı hatta daha da geliştirilecek.
Sorun hâlâ aynı sıcaklığında zihnimde duruyor. Çünkü ahşap paletlerin avantajından çok dezavantajları var,
Gelin birkaç dezavantajını sıralayalım.
1) Ahşap paletler tek kaynağı ağaçlardır,1 ahşap palet yaklaşık 45,234 dm3 keresteden meydana geliyor ve bir çam ağacından ortalama 1,2717 metreküp kereste çıkıyor, Yani bir çam ağacından yaklaşık 28 ahşap palet üretilmekte, bunu doğaya verilen ciddi bir zarar olarak değerlendiriyorum. Çünkü günün sonunda ağaç paletlerin tek kaynağı ağaçlar ve ahşap paletler sonsuz bir geri dönüşüm içinde olamazlar.
2) Ahşap paletlerin açık alanlarda stoklanması hava koşullarından dolayı pek mümkün değil, Ahşap paletler için ekstra depolama alanları inşa ediliyor, Bu da tesis kurulum maliyetlerini yükseltirken aynı zamanda üretim alanlarının kaybına sebep oluyor.
3) Ahşap paletler kırılgan yapıda olmalarından dolayı iş kazalarına ve ürünlerin zarar görmesine sebep olmaktadır.
4) Ahşap paletler yanıcı bir yapıda olmalarından dolayı depolarda ekstradan risk oluşturmaktadır.
5) Ahşap paletler talaş çıkararak raf aralarında ve ürün üzerinde istenmeyen talaş ve kıymıkların varlığına yol açmaktadır.
6) Kontaminasyona bulaşmış ahşap paletler yıkanamaz ve temizlenemezler bu sebepten bertaraf edilmeleri gerekmektedir.
Eminim en az 3 dezavantajda siz bulursunuz.
Durum böyleyken daha avantajlı bir materyalden palet yapmak gerekmez mi?
Plastik olarak yapılmış paletler hâlihazırda yaygın olarak kullanılıyor fakat plastik paletlerinde yanıcı ve kırılgan bir yapısı var ve tamiri mümkün değil. Ben bir metal imalatçısı olarak neden metalden yapılmasın diye düşündüm, Daha önce metalden
yapılmış paletler görmüştüm fakat onlarda günü kurtarmak amaçlı yapılmış piyasada bulunan standart profillerden üretilmiş paletlerdi, Bu metal paletler ahşap paletlerden çok daha ağır ve maliyetli paletler olduğu için tercih piyasada rağbet görmemişlerdi.
Bu palet işi üzerinde ciddi çalışmalar yaparak alüminyum malzemeden farklı tasarımlar ve özel profil kesitleri geliştirerek ahşap paletlerden daha hafif, daha dirençli ve sonsuz geri dönüşüm döngüsüne uygun paletler üretmeyi başardım.
Birazda Alüminyum Paleti inceleyelim. Avantaj ve dezavantajlarıyla.
Alüminyum diğer metallerden daha hafif, esnek ve işlenmesi kolay olduğu için endüstride birçok alanda kullanılmaktadır, Bu özeliklere sahip bir materyalden neden palet yapılmasın ki. Bu materyalin tek dezavantajı ahşaptan daha maliyetli olması ama döngüde kısa süre içinde kendini amorti edecek olması bu dezavantajı oltadan kaldırıyor.
1 alüminyum palet 6 ahşap palet maliyetinde ama geri dönüşümde 1 alüminyum palet hurdası 2 ahşap palet satın almakta, Bu maliyet hesabını herkes yapabilir. Günün sonunda 1 alüminyum palet kullanımı 4 ahşap palet maliyetine denk gelmektedir. Kullanım ömrü olarak 1 alüminyum palet yaklaşık 60 yüklemede geri dönüşüme giderken, Ahşap paletler ortalama 5 kullanımda geri dönüşüme gidiyor.
Alüminyum paletin avantajlarına bakalım.
1) Her türlü hava koşullarına uygundur, Sıcak fırın önü, soğuk hava deposu, Islak alan vb.
2) Kontaminasyona uğramış palet buhar veya tazyikli su ile yıkanabilir, Bakteri üretmez, Dezenfekte edilebilir.
3) Hafif dara ağırlığı ile araçlılarda ekstra yük yükleme olanağı sunar.
4) Yangın riski yoktur, kıvılcım çıkartmaz.
5) %100 geri dönüşümlüdür.
6) Kırılgan bir yapıda olmadığı için iş kazalarına yol açmaz ve ürünlere zarar vermez.
Alüminyum paletler hangi sektörler için uygun?
1) İlaç sektörü; Hijyenin ön planda tutulduğu ilaç üretiminde, pürüzsüz ve gözeneksiz yapısı itibarı ile Alüminyum paletler ilaç sektörünün beklentilerini tam anlamıyla karşılamaktadır.
2) Otomotiv sektörü; Ağır ve sıcak işlerin yoğun olduğu, Üretim hatları arasında ürün trafiğinin paletlerle sağlandığı otomotiv sektöründe hafif ve güçlü yapısı ile üretime destek olurken aynı zamanda teker donanımı, kafesli palet gibi ilaveler yapılarak üretim hatları arasında verimliliği artırır. Depolamada sıfır kontaminasyon ve güvenli istif imkânı ile istenilen düzene yardımcı olur.
3) Tekstil sektörü; Üretim hatları arasında tekerlekli ve kafes donanımlı arabalı paletler ile üretimi destekler aynı zamanda Ağır kumaş toplarının depolarda istiflenmesi için ruloların kaymasını engelleyecek donanım ilave edilerek kumaşlar yıllarca güvenli bir şekilde muhafaza edilebilir, Bakteri, böcek ve koku üretmediği için tekstil sektöründe beklentileri karşılar.
4) Soğuk hava depoları; Alüminyumun sıcak ve soğuk geçişlerine olan direnci, koku üretmemesi, yıkanabilir olması ve güçlü yapısı nedeni ile soğuk hava depolarında beklentileri tam anlamı ile karşılar.
5) Palet kiralama ve tedarik zincirleri; Büyük palet stokları ile çalışan palet kiralama firmaları sürekli sirkülasyon halindeki ahşap paletleri uzun süre kullanamazlar, Ahşap paletler birkaç kullanımda kırılırlar bu durum hem taşıdıkları ürünlere zarar verir hem de sürekli yeni palet ihtiyacına yol açar. Uzun amortisman ömrüne sahip ve kare kod ile markalanmış alüminyum paletler, palet kiralama firmaları ve müşterilerinin beklentilerini kârlılıkla karşılar.
Durum böyle iken alüminyum paletler neden kullanılmasın?
İşte tamda bu noktada önyargılardan kurtulmak ve kalıplaşmış alışkanlıkları bir kenara bırakmak gerekiyor.
Önyargılarınızı yıkmaya hazır mısınız? Sizlerde bu yeniliğe bir destek vererek çevreye ve endüstriye katkıda bulunabilirsiniz.
Yukarıdaki fikirlerin sahibi Şener KILIÇ Beye düşüncelerinden ve katkılarından dolayı teşekkür ederim.
Oldum olası işini severek yapan, düşünen, geliştiren, fikir ortaya koyup üretime dönüştüren insanlara hayran kalmışımdır.
SATIN ALMA DERNEKLERİ ARASI
İŞBİRLİĞİ İMKÂNLARI
Satın alma mesleği ile ilgili çeşitli dernekler eliyle yapılan çok güzel, verimli, değerli ve faydalı çalışmaları, eğitim faaliyetlerini ilgiyle ve takdirle takip ediyorum.
Bu çalışmalar ve faaliyetler sayesinde son yıllarda satın alma mesleğine olan ilgi çoğaldı, mesleğin değeri arttı, dikkatler mesleğimiz üzerine odaklandı ve hak ettiği değeri ve saygıyı görmeye başladı.
Şirketlerin satın alma birimine olan bakış açıları değişti, mesleği icra edenlerin gelirlerinde ve itibarlarında iyileşmeler görüldü.
Mesleğin kuralları ve ilkeleri yeniden yazıldı. Etik kodları belirlendi ve mesleğin en tepesine oturtuldu. Stratejik satın alma, adil, sorumlu, hesap verebilir ve şeffaf satın alma kavramları ortaya atıldı.
Yapılan faaliyetler sonucunda meslektaşların bir araya gelip tanışmaları, kaynaşmaları ve fikir alışverişinde bulunmalarının önü açıldı.
Satın alma ve tedarik zinciri alanında faaliyet gösteren tüm derneklerimize yaptıkları çalışmalar nedeniyle teşekkürü bir borç bilirim. Onların sayesinde mesleğe bakış açımızda önemli değişiklikler oldu. Mesleğimizi daha profesyonel, daha bilgili ve daha kararlı bir şekilde icra etmeye başladık. Artık daha hızlı ve güçlü adımlar atıyoruz, ayaklarımızın üstünde daha sağlam duruyoruz. Yayınladıkları bildiriler, yayınlar, istatistikler ve endeksler sayesinde ülkemizde ve Dünya’daki gelişmeleri daha yakından takip ediyoruz. Kendi fikirlerimizi başkalarıyla paylaşma, yeni ve orijinal düşünceleri öğrenme ve uygulama fırsatı yakalıyoruz.
Derneklerimiz sayesinde tecrübeli ve değerli bilim adamlarıyla, akademisyenlerle, sanatçılarla, gazetecilerle, iş insanları ve mesleğimizin duayenleriyle tanışıp, sohbet edip, tecrübelerinden yararlanıyoruz. Bu bilgiler ışığında elde ettiğimiz kazanımları çalıştığımız şirketlerde uygulayarak daha başarılı ve verimli hale geliyoruz.
Kurulan sosyal platformlar ve gruplar sayesinde bilgi alışverişinde bulunarak ulaşamadığımız pazarlara ve tedarikçilere ulaşıyoruz. Tedarikçi ağımızı genişletiyor, daha önce diğer meslektaşlarımız tarafından güvenilirliği test edilen ve puan verilen güvenilir tedarikçilerle tanışıyoruz. Piyasada nerde, nasıl, kaça, hangi kalite ve markalarda satıldığını bilmediğimiz, daha önce hiç alım yapmadığımız ve hakkında hiç teknik bilgiye sahip olmadığımız ürün ve hizmetleri bile tedarik edebileceğimiz yerleri öğreniyoruz.
Öte yandan yeni iş fırsatları yakalıyor, kendimizi yalnız hissetmiyoruz. Bu sebeplerden dolayı üzerimizde emeği geçen herkese minnettarız.
Üstelik derneklerimiz bütün bu faaliyetleri ve yüzlerce kişilik dev organizasyonları kısıtlı bütçelerle, sponsor destekleriyle, gönüllülük esasına dayanan çalışanlarla gerçekleştiriyorlar. Toplanan aidatların çok sembolik kaldığı gün gibi ortada… Derneklerimizin bu faaliyetlerine he zamankinden daha heyecanla ve özveriyle devam edeceklerine olan inancımız tam ve onları yürekten destekliyoruz.
Ancak; tüm meslektaşlarımızın ve derneklerimizin bireysel veya derneksel faaliyetleri dışında bir takım konular var ki; bu konuları ancak devletimizin ve hükümetimizin imkânlarını ve desteğini yanımıza alarak halledilebiliriz. Bu konular; üniversitelerimizde satın alma bölümlerinin açılması ve bir meslek odası kurulması.
Bu noktada hepimizin ortak ve birlikte hareket etmesi şart. Yani dernekler üstü bir çaba gerekli. Gerek üniversitede bölüm açılması gerekse bir meslek odası kurulması konusunda tüm derneklerimizin çalışmalar yaptıklarını, gerekli yerlere müracaatta bulunduklarını, çalışmalarını bakanlıklara sunduklarını biliyorum. Tek ihtiyaç duydukları şey meslektaşlardan ve üyelerinden görecekleri destek ve çaba.
Herkese yürüdükleri bu yolda başarılar diliyorum.
ENDÜSTRİYEL FIRIN İMALATINDA KULLANILAN ZİNCİRLERİN ÜRETİM HİKÂYESİ
Dişliler ve zincirler endüstriyel fırın imalatında sıklıkla kullandığımız ürünler arasındadır. Zincir, makine parçaları arasında dönme hareketini iletmede önemli bir görev üstlenir.
Endüstriyel Zincirler Nedir?
Endüstriyel zincirler, makine ve ekipmanların çeşitli işlevlerini yerine getirmek için tasarlanmış, yüksek dayanıklılığa sahip zincirlerdir. Genellikle yük taşıma, güç aktarımı ve hareketi kontrol etme gibi amaçlarla kullanılırlar. Zincirler, özel ihtiyaçlara göre özelleştirilebilir ve farklı sektörlerde kullanım için uygun çeşitlilikte sunulur. Bu zincirler, özel tasarımı sayesinde, müşterilere tek bir tedarikçiden komple çözüm alma imkânı sunarak, maliyet ve zaman tasarrufu sağlar.
Bu zincirlerin üretiminde yüksek kaliteli çelik gibi malzemeler kullanılarak, uzun ömürlü ve dayanıklı olmaları sağlanır. Tarım, madencilik, inşaat ve otomotiv gibi farklı sektörlerde kullanılan bu zincirler, müşterilerin iş süreçlerinde verimliliği artırır ve olası arızalara karşı hızlı müdahale avantajı sunar.
Endüstriyel Zincirler Ne İşe Yarar?
Güç Aktarımı: Özellikle transmisyon sistemlerinde kullanılan zincirler, motor gücünü diğer makine parçalarına aktarır. Bu zincirler sayesinde, motorun dönüş hareketi, zincir vasıtasıyla diğer dişlilere veya mekanizmalara iletilir. Örneğin, motosikletlerde ve bisikletlerde zincirler, pedal veya motor gücünü tekerleklere aktarmak için kullanılır.
Malzeme Taşıma: Konveyör sistemlerinde kullanılan endüstriyel zincirler, fabrikalar, paketleme tesisleri ve montaj hatlarında malzemeleri bir noktadan diğerine taşımak için kullanılır. Bu zincirler, özellikle ağır veya hacimli malzemelerin efektif bir şekilde taşınması gereken durumlarda tercih edilir.
Yük Kaldırma ve Hareket Kontrolü: İnşaat sektöründe ve ağır sanayide kullanılan yük kaldırma zincirleri, kaldırma ekipmanlarında yükleri güvenli bir şekilde kaldırmak ve indirmek için kullanılır. Bu zincirler, yüksek mukavemetleri sayesinde ağır yükleri taşıyabilme kapasitesine sahiptir.
Özel Uygulamalar: Özel zincirler, belirli bir uygulama için özel olarak tasarlanmış ve üretilmiş olup, standart zincirlerin karşılayamadığı ihtiyaçlara yöneliktir. Örneğin, asitli veya aşındırıcı ortamlar için paslanmaz çelikten yapılmış korozyona dayanıklı zincirler, gıda endüstrisi için hijyen gereksinimlerini karşılayan zincirler bu kategoriye girer.
Endüstriyel zincirler, işlevselliği, mukavemeti ve adaptasyon kabiliyeti nedeniyle birçok endüstriyel sektörde vazgeçilmez bileşenlerdir. Makine ve ekipmanların verimli, güvenli ve etkin bir şekilde çalışmasını sağlarlar.
Endüstriyel Zincirlerin Kullanım Alanları Nelerdir?
Üretim Hatları ve Konveyör Sistemleri, Tarım Makineleri, Otomotiv Sanayi, Madencilik Ekipmanları, Gıda İşleme, Asansör ve Yük Kaldırma Sistemleri, Denizcilik ve Liman İşletmeciliği, Orman Ürünleri ve Kereste İşleme, Havaalanı Bagaj Sistemleri, Eğlence ve Tema Parkları
Endüstriyel zincirlerin kullanımı, sağladıkları güvenilirlik, dayanıklılık ve verimlilik nedeniyle, modern endüstrinin hemen her alanında hayati öneme sahiptir.
Endüstriyel Zincirler ve Özellikleri
Endüstriyel zincirler, ağır sanayiden gıda işlemeye kadar geniş bir yelpazede uygulamalar için tasarlanmıştır. Bunların özellikleri ve yapıları, kullanıldıkları spesifik ihtiyaçları karşılamak üzere dikkatlice seçilir. İşte endüstriyel zincirlerin bazı önemli özellikleri ve çeşitleri:
Dayanıklılık: Endüstriyel zincirler, yüksek mukavemetli malzemelerden üretilir, bu da onları aşırı yük, darbe ve aşınma koşullarına karşı dayanıklı hale getirir.
Isıl İşlem Görmüş: Birçok endüstriyel zincir, artırılmış mukavemet ve dayanıklılık için ısıl işlem görür.
Korozyon Direnci: Paslanmaz çelik veya galvanizli çelik gibi malzemeler, korozyon direnci sağlamak için kullanılır, özellikle kimyasal maddelere veya hava koşullarına maruz kalan uygulamalarda önemlidir.
Esneklik: Zincirler, farklı boyut ve tasarımlarda mevcuttur, bu da onların çok çeşitli mekanik sistemlere uyum sağlamasına olanak tanır.
Yüksek Sıcaklık Performansı: Bazı endüstriyel zincirler, yüksek sıcaklık koşullarında bile performansını koruyacak şekilde tasarlanmıştır.
Taşıma Zincirleri
Tahrik Zincirleri
Konveyör Zincirleri
Yük Kaldırma Zincirleri.
Özel Zincirler
Endüstriyel zincirlerin seçimi, kullanılacakları uygulamanın özel gereksinimlerine göre yapılmalıdır. Mukavemet, esneklik, aşınma direnci ve işletme ortamı gibi faktörler, doğru zincir tipinin seçiminde önemli rol oynar.
Endüstriyel Zincir Çeşitleri
Üretim Aşamaları
Hammadde analizi:
Üretilecek ürüne göre çelik mil, çelik kangal, sac, lama gibi birçok metal girdi kullanılır. Doğru hammadde seçimi ve hammaddelerin analiz ve testlerini malzeme tedarik aşamasında yapılır.
Kalıp Hazırlığı:
Kalıp üretimi işin en önemli ve hassas bölümünü oluşturur. Kalıplar CNC torna, freze, tel erozyonda işledikten sonra ısıl işleme tabi tutulur ve kullanıma hazır hale getirip kalıphanede stoklanır. Kalıp üretiminde temel amaç operasyon süresini ve adımı mümkün olan en kısa hale getirmektir. Bu nedenle kalıp iyileştirme prosesi sürekli olarak devam eder.
Üretime hazırlık:
Çalışma koşulları, taşınan malzeme gibi özellikler dikkate alınarak teknik resim ya da numuneye göre zincir ve dişlinin teknik çizimlerini yapılır. Teknik resimlerin onaylanmasından sonra üretime geçilir.
Üretim:
Onaylanan ürüne bağlı olarak burç, makara, pim ve bakla kesimleri yapılır. Özel üretimlerde istenen ataşmanları da en hassas toleransları bile karşılayabilmek adına lazer kesim yapılır.
Isıl İşlem:
Kesilen parçalar ürün özelliklerine göre istenen sertlik değerlerine getirebilmek için ısıl işleme tabi tutulur. Döner tip, sürekli sertleştirme, meneviş fırını gibi çeşitli fırınlarda farklı proseslerden geçirilir ve istenen sertlik derecesine göre sertleştirilir, ardından da meneviş yapılır.
Montaj:
Isıl işlemi tamamlanan makara, burç, pim, baklaları montaj hattına alınır ve zincirin montajı yapılır. Bu aşamada yapılan perçinleme işleminden sonra zincir sevkiyata hazır hale gelmiş olur.
Kalite Kontrol:
Zincir bakımı ve sağlıklı çalışma
“Ama her zincir ancak en güçsüz halkası kadar güçlüdür.” Arthur C.Doyle
Katkılarından dolayı Makelsan Zincir’e teşekkürlerimi sunarım.
TECRÜBE VE KURUMSAL HAFIZA
Tecrübeyi dinlemek, yararlanmak ve ona saygı duymak gerekir. Tecrübe yıllar içinde nice gayretler ve mücadeleler sonucunda oluşan bir olgudur. Engelleri aşa aşa, problemleri çöze çöze, badireleri atlata atlata, zorluklara katlanarak, okuyarak, deneyerek, geliştirerek ve sınayarak elde edilir. Tecrübe aynı zamanda kendinden daha tecrübeli olanları dinlemek, onlara saygı duymak, onlardan çok şey öğrenmek, dinlemek ve gözlemlemektir. Değerini hiçbir şeyle ölçemediğimiz gibi, sadece teoride kalarak ta geliştiremeyiz ve artıramayız. Pratikte yaşanmışlıktır, yaşanmışlıktan ders almaktır tecrübe…..
Tecrübeli insan, cümlenin sonunun nereye varacağını bilir, tartışmanın hangi noktaya gideceğini kestirir, bin düşünüp bir konuşur. Yıllar içinde insanların neye, nasıl tepki vereceğini öğrenmiştir. Riske girmekten ve insiyatif almaktan korkmaz. Her problemin üstüne üstüne gider. Fikirlerini ve tecrübelerini aktarmaktan çekinmez, bilgisini saklamaz, paylaşıldıkça ve tartıştıkça artacağını bilir. Eleştirilere açıktır, ancak saygı sınırları çerçevesinde. Samimiyetinin ve dürüstlüğünün sorgulanmasına müsaade etmez, kendinden emindir. Tecrübe dağın zirvesidir. Çıkması zor ve meşakkatli, ancak “ben oldum” denilirse inmesi kolaydır.
Tecrübe sayesinde insan pratiklik, hız, sıfır hata, kapsamlı ve her yönden bakabilme, olası aksilikleri öngörme, sonuçları önden görüp hesaplayabilme gibi yetenekler kazanır. Bunlar parayla satın alınamayacak kadar değerli vasıflardır. Öte yandan yine tecrübesine dayanarak hiçbir zaman “ben oldum” denilmez. Yeni kuşağın yeni ve orijinal fikirlerine açıktır.. “Ben de öğrenmek istiyorum” diyerek aralarına katılmaktan zevk alır.
Tecrübeli insan en başta kendinden daha bilgili ve tecrübeli insanlara saygı duymayı öğrenmiştir. Bükemediğin eli öpmediğin, gururunu kıramadığın, akil insanlara danışmadığın sürece hiçbir zaman tecrübe kazanamazsın. Akil insan çözüme odaklanan, kolaylaştırıcı rol oynayan, dinlemesini bilen ve yol gösterendir. Haklı olmaktan ziyade gerçeğin ortaya çıkması peşindedir.
20. yüzyıl sanatının önemli isimlerinden ünlü ressam Pablo Picasso’nun “40 artı 5 dakika” sözü çok meşhurdur... İspanyol ressam ve heykeltıraş olan Pablo Picasso’nun bir anısı çok konuşulur ve bu konuda çok çeşitli uyarlamalar vardır... Tecrübeyi, çok çalışmayı ve emeği vurgulamak için anlatılan hikâyesi farklı şekillerde anlatılır. Picasso bir lokantada otururken garson onu tanır... Ve ona bir kâğıt uzatıp üzerine bir resim çizmesini ister.
Picasso kırmaz ve hemen bir resim çizer. 5 dakika içinde kâğıdı garsona verir ve bin dolar ister. Garson çok para istediğini vurgulayarak “Ama 5 dakikada çizdiniz. Bunun için bin dolar mı istiyorsunuz” diye tepki gösterir.
Picasso’nun cevabı: Sadece 5 dakika değil, 40 yıl artı 5 dakika
Kaynak: https://picassonun-kirk-yil-arti-bes-dakika-hikâyesi-nasildir.nedir.org/
Şirketlerde yıllar içinde edinilen tecrübe ve bu tecrübeye sahip insanların birikimleriyle kurumsal hafıza oluşur. Yani geçmişle gelecek arasında köprü vazifesi görür. Tecrübe ve bilgi birikimleri saklanır, depolanır ve günü geldiğinde tekrar gün yüzüne çıkarılır. Kişilere bağlı olduğu kadar, kişilerden bağımsız da kurumsal hafıza ve şirket kültürü oluşturulabilir ve sürdürülebilir.
Kurumsal hafıza için öncelikle tecrübeli kişileri kuruma katma veya yeni kişileri uzun yıllar tutabilme becerisi gerekir. Eskilerin yenilere ortak aklı aşılaması ile geliştirilir. Şirketin veya üretim yapılan fabrikanın her birimin kendine has tecrübeleri, kültürü ve hafızası olabilir. Her birim kendi içinde nesilden nesile birikimlerini aktararak yol alır.
Kurumsal hafızayı güçlendirmek için dikkat edilecek hususlar:
Ayrıca okumanızı tavsiye edeceğim güzel bir çalışma ve yazı daha var.
https://hrdergi.com/bir-tehdit-kaynagi-olarak-tecrube-1186
TERCİH MESELESİ
En baştan beri birçok şey isteğimiz, irademiz ve tercihimizin dışında gelişti. Dünya’ya gelmeyi, zamanını, yerini, cinsiyetimizi, tipimizi, burcumuzu, göz rengimizi, ten rengimizi biz tercih etmedik. Ama artık yaşadığımız sürece, bilgimiz, tecrübemiz, aklımız, hislerimiz ve irademizle birçok şeyi seçebiliriz. Hatta birçok kişinin kaderine, birçok olayın gidişatına yön verebiliriz. Daha da ötesi içinde bulunduğumuz topluma yol gösterebilir, herhangi bir konuda yeni bir çığır bile açabiliriz. Ardımızdan binlerce kişiyi sürükleyebilir, birçok kişiyi mutlu edebileceğimiz gibi hüzne de boğabiliriz.
Çalışmak, başarılı olmak, kazanmak ve mutlu olmak bizim elimizde. Tercihlerimiz bizi yönlendirip sağlığımıza ve huzurumuza katkıda bulunabilir.
Doğru söyleyip vicdanı rahat olmak bir tercihtir, yalan söyleyip bir girdaba sürüklenmek te ayrı bir tercih. Tartışmayı sonlandırmak ta elimizde, devam ettirmek te. Karşımızdakine saygı da duyabiliriz, nankörlük te edebiliriz. Karşılaştığımızda yüzüne gülümseyip selam vermek te bizim tercihimiz olur, bakışımızı kaçırıp yolumuza devam etmek te.
Kazandıkça bizim için çalışanlara daha da fazla verebiliriz veya zaten fazla verdiğimiz için kazanıyoruzdur. Karşımızdakine güven de verebiliriz, güvendiği dağları yıkabilir, hayal kırıklığına da sebep olabiliriz. Öldükten sonra hesap vereceğimize inanarak ve düşünerek te yaşayabiliriz, hesap korkusu olmadan rahat da hareket edebiliriz. İnanmak ta sonuçta bir tercihin sonucu kalbe doğan bir ışık ve nur değil midir?
Bir idealimiz olur ve uğrunda hayat boyu mücadele de edebiliriz, günlük ve anlık da yaşayabiliriz. Sabırlı olup altın yumurtlayan tavuğumuzu besleyebilir veya çabuk kazanma hırsıyla kesebiliriz de. Olduğumuz gibi görünmek te bir tercihtir, kendimizi olduğumuzdan farklı göstermek te bir tercih. Doğal, samimi ve içten olmak ta elimizdedir, ikiyüzlü ve sahtekâr olmak ta.
Eleştiriye ve öğrenmeye açık olmak, mesleğini ve işini sevmek, vefalı ve yardımsever olmak, planlı ve düzenli çalışıp sonuca odaklanmak, pozitif ve enerji dolu olmak, kendimize ve işimize ait hedefler belirlemek hep tercih etmemiz gerekenler arasındadır.
Takdir etmek, hoşgörülü ve adaletli olmak tercihtir, sürekli eleştirmek, kınamak ve adam kayırmak ta ayrı bir tercih. Hakkını vererek çalışmak, verimli olmak, sahiplenmek ve alın teri dökmek te güzel tercihlerdendir.
Eğer bir işyerinde, bir partide, bir ülkede yönetici isek, yetki ve sorumlulukları iyi paylaştırmak, işi ehline vermek, şeffaf ve denetlenebilir ekip çalışması planlamak tercihlerimizin arasında mutlaka bulunabilir.
Tabi hayatımızda yanlış tercihlerimiz de olacaktır. Hatalı tercihler bizi duraksatabilir, geriye götürebilir, zarar verebilir ama asla yıkıcı olmamalıdır. Her hatadan ders alarak, bir çıkış yolu tercih ederek kurtulmalı ve kendimize yön vermeliyiz. Hayatımızın köşe başlarında, önemli dönemeçlerinde, tercih zamanlarında referanslarımız ve kılavuzlarımız mutlaka olmalı. Düşünerek, araştırarak, sorarak, öğrenerek, deneyerek, sonuçlarını öngörerek tercih yapmak en doğru yol gibi geliyor bana. Özellikle genç yaşlardaki iş ve eş seçimi, arkadaş ve okul seçimi konularında ebeveynlere, öğretmenlere büyük görevler düşer.
Bazı tercihlerimiz bizi geri dönülmez bir yere götürebilir, bazı tercihlerimizden sonra düzeltmek için fırsat verilmeyebilir, bazı durumlarda üç yanlış tercih bir doğru tercihi götürebilir. Bazı tercihlerimizi o anda düşünmeden, aniden yapmak zorunda kalabiliriz. Bazen de hatalı bir tercihimizin sonucuna ömür boyu katlanmak zorundayızdır. İçimizden gelen sese kulak vermek te tercih edilebilir bazı durumlarda. Bunların hepsi hayat boyu karşılaşabileceğimiz olası durumlardır.
Top yekûn insanlık olarak, ülke veya toplum olarak, cemiyet veya dernek olarak, il veya ilçe olarak tercihlerimiz de vardır. Hepimizin hayatını etkileyen tercihler. Gelecek nesilleri de etkileyebilecek tercihler. Savaş ve barış, temiz veya kirli çevre, iyi ve kötü lider veya yönetici, adalet veya adaletsizlik, eşitlik veya eşitsizlik gibi…
Kendi tercihlerimizin bize özel oluşu kadar başkalarının tercihlerine de saygı duymak ta bir tercih meselesidir. Onlara sadece tavsiyelerde bulunup yok gösterebiliriz, alternatif durumları gösterip tecrübelerimizi aktarabiliriz o kadar. Gerisi kendi tercihleridir.
SATIŞ VE SATINALMADA DEĞİŞİK BAKIŞ AÇILARI
Bakmakla görmek farklı şeylerdir. İnsan bir yöne baktığında odaklandığı şeyi görür. Veya gördüğü şeyin detayları sorulduğunda dikkatlice tekrar bakması gerekir. Başka bir şey daha görmek istediğinde yeniden bakması veya bakış açısını değiştirmesi icap eder.
Sadece görerek çözebileceği problemler, dikkatlice odaklandığında yapabileceği işler, bakış açısını değiştirdiğinde ise halledebileceği sorunlar vardır. Mesela geometride bir soruyu çözmenin en kolay yolu verilenleri görebilmekten geçer. Satrançta galip gelmek isterseniz beş hamle sonrasını hayalinizde görüyor olmanız gerekir.
Satınalmada da değişik bakış açıları vardır.
Üç ayrı yerden fiyat alıp en uygun verene sipariş geçmek bir bakış açısıdır. Fiyatın yanı sıra termine, ödeme vadesine ve firmanın sizinle çalışma geçmişine bakarak sipariş geçmek te ayrı bir bakış açısı.
Diğer yeni bir bakış açısını da ben kendimce şöyle buldum: Siparişi vereceğiniz firmanın geleceğine bakmak. Yani on yıl veya yirmi yıl sonra o firmayı nerde görüyorsunuz? Ürettiği malın yedek parçasını veya servisini, gerektiğinde tamir ve revizyonunu on yıl sonra sorun çıktığında yapabilecek mi? Gerek satarken gerekse alırken artık kısa süreli şirket hikâyelerini bir tarafa atıp elli yıl ve daha uzun ömürlü şirketler oluşturmamız ve yaşatmamız lazım diye düşünüyorum.
Satın alırken en baştan fiyatı biraz yüksek te olsa kaliteli malzeme satın alıp unutmak bir bakış açısıdır. Kalitesi malzeme tercih edip her yıl hatırlamak ve malzemeyi değiştirmek için ekstra maliyet ve zaman harcamak da başka bir bakış açısı.
Fiyat odaklı ve gelen fiyatların üzerini çizip hayali indirim istemek bir bakış açısıdır. Ne aldığını öğrenmeye, araştırmaya, kendini geliştirmeye, malzemeyi ve hizmeti tanımaya ve gerçekçi maliyetler çıkarmak suretiyle bilinçli indirim istemek te ayrı bir bakış açısı.
Her alışverişte kısa vadeli düşünüp en uygun fiyatı veren seninle ilk defa çalışma isteği içerisindeki yeni tedarikçilerden satın almak bir bakış açısıdır. Fiyatı biraz fazla da olsa mevcut tedarikçinden almaya devam etmek ve yılsonunda yakaladığın yüksek ciroyu daha büyük indirime dönüştürmek ise ayrı bir bakış açısı.
Tekliflere yeterince dönüş olmuyor diye teklif vermeyi kesmek bir bakış açısıdır. Ümitle ve sabırla teklif vermeye devam etmek ve yıllar sonra bile olsa sipariş almak ta başka bir bakış açısı.
Satıcıların önce yüksek teklif vermesi ve sonucu beklemesi, alıcının başka yerden sipariş geçtiğini öğrendiğinde “keşke benden alsaydın ben de sana indirim yapacaktım zaten” demek bir bakış açısıdır. En baştan verebileceği en uygun teklifi vermek ise başka bir bakış açısı.
Yine satıcılar için; ilk birkaç alışverişte çok uygun fiyatlar verip müşteriyi alıştırdıktan sonra gizlice fiyatları yavaş yavaş artırmak bir bakış açısıdır. Yıllarca hep uygun fiyat çizgisini koruyarak müşteriye güven vermek ise ayrı bir bakış açısı.
İnternet ve sosyal medya üzerinden reklam vererek müşterilere ulaşmak bir bakış açısıdır. Yerinde ve yüz yüze görüşmeler yaparak samimi diyaloglar kurmak ayrı bir bakış açısı.
Müşterisinin sürekli aldığı malzemeler için stok bulundurmak bir bakış açısıdır. Stoklu çalışmamak ta başka bir bakış açısı.
Sadece satış ekibi bulundurmak ve satışa odaklanmak bir bakış açısıdır. Satışın yanı sıra çözüm odaklı teknik eleman istihdam etmek başka bir bakış açısı.
Peşin satıştan asla taviz vermemek ve neler kaçırdığını bilememek bir bakış açısıdır. Sürekli alım yapan müşterisini kazanmak ve otuz, altmış gün vadelerle çalışmak, vade dolduğunda ise artık her hafta ödeme almak ayrı bir bakış açısı. (Kredi kartı mantığı)
Aynı şekilde dövizle satmaktan asla taviz vermemek ve neler kaçırdığını bilememek bir bakış açısıdır. Sürekli alım yapan müşterisini kazanmak ve TL ile çalışmak, biraz riske girerek sürümden kazanmak ise ayrı bir bakış açısı.
İhracat imkânları olduğunda hemen oraya yönelmek, iç piyasadan daha uygun fiyata ihracat yapmak, bu arada iç piyasaya mal arzını tamamen durdurmak ve yokluğa mahkûm etmek, satınalmacıları bir daha asla geri dönmeyecekleri şekilde yeni alternatif tedarikçi arayışına itmek bir bakış açısıdır. İhracatı yaparken iç piyasayı da kaptırmamayı düşünerek hareket etmek ve ihracatta dengeli olmak ayrı bir bakış açısı.
Satış yapmak veya firmaya girmek için direkt patronla muhatap olup satınalmacıyı pas geçmek bir bakış açısıdır, satınalmacı ile temasa geçip iyi ilişkiler geliştirmek ise başka bir bakış açısı.
Şu sıralar ekonomik anlamda zor bir dönemden geçiyoruz. Piyasada bir daralma ve nakit sıkıntısı mevcut. Eminim tüm firmaların satınalmaları alım yaparken fiyata, vadeye, termine daha çok dikkat ediyorlardır. Önceliği stoklarını eritmeye ve stoklu alım yapmamaya, günlük ihtiyaçlara göre alım yapmaya yönelmişlerdir. Emin olun bu dönemde yıllar içinde sürekli çalışılan ve sizi ödeme konusunda çok sıkıştırmamış firmalar tercih edilmektedir. Nihayet zor bir dönem gelmiş ve onlar daha çok tercih edilir hale gelmişlerdir. Yani ektiğini biçen, sabırlarının sonunda meyvelerini toplayan firmalardır bunlar
Anneler Günü’nde Tüm Annelerimize
ve Babalarımıza İthafen….
ÇOCUKLUKTAN YÖNETİCİLİĞE
İleride yönetici olmak isteyen çocuklarımız için yönetici bir arkadaşımın hayat hikâyesi üzerinden sizlere naçizane tavsiyelerde bulunmak istedim. Şu an yöneticilik yapan arkadaşıma, “anlat bakalım nasıl yönetici olduğunu” deyince, “gel birlikte çocukluğuma inelim” diyerek söze başladı ve yöneticiliğe giden yolun kilometre taşlarını bir bir anlattı.
Şimdi onun ağzından dinleyelim bakalım kendisini yöneticiliğe götüren yolda bize ne gibi tavsiyelerde bulunacağını.
Çocuklar anne sütünü mutlaka bol bol almalı ve çocukluklarının en az bir bölümünde mümkünSe doğal kırsal köy hayatını yaşamalı. Özgürlüğün ve sınırsız doğal hayatın tadına varmalı. Doğal ve kaynağından beslenmeli. Dedelerinin, anneannesinin ve babaannesinin yanında torun olmanın sevgisini tatmalı. Hayvanları beslemeli, büyütmeli, ağaç ve çiçek dikmeli. Sebze yetiştirmeli, yağmurda ıslanmalı, çamurda yuvarlanmalı.
Ailede huzuru, mutluluğu, sevgiyi ve saygıyı görmeli. Abisi, ablası veya en az bir kardeşi olmalı. Akrabaları arasındaki dayanışma ve birlikteliği fark etmeli. Bayramlarda tüm ailenin bir araya geldiğini ve kaynaştığını hissetmeli.
Sevgi dolu, bilgili ve donanımlı, fedakâr ve idealist öğretmenler tarafından okutulmalı. Okulda çalışkan ve aktif olmalı. Sınıf başkanlığı görevini üstlenmeli, şiir ve kompozisyon yarışmalarına katılmalı, topluluğun önünde konuşma yapmalı, törenlerde okul flamasını taşımalı, sportif faaliyetlere katılmalı, müzik, tiyatro gibi faaliyetlerde yer almalı.
Çocukluğundan başlayarak çok kitap okumalı. Her şeyi merak etmeli ve araştırmalı. Kütüphaneye gitmeyi alışkanlık haline getirmeli. Şiir ve yazı yazmalı, günlük tutmalı. Fikirlerine değer verildiğini ve her gün büyüdüğünü hissetmeli.
Okul hayatı boyunca tatillerde ya köyde ya da bir iş yerinde bir ustanın yanında çalışmalı, para kazanmalı ve biriktirmeli. Ona üstesinden kolayca gelebileceği görevler vererek sorumluluk duygusu aşılamalı. Paranın önemli olduğunu ancak her şeyi satın alamayacağını bilmeli.
Onun her istediği alınmamalı, bazı şeylere kolay ulaşılamadığını bilmeli. Ancak belirli bir başarıdan sonra ödüllendirilmeli ve verdiğiniz şeyi hak etmeli.
Manevi yönü güçlendirilmeli, kendini yalnız hissetmemeli, hem iyi gününde hem de zor gününde duaya sarılabilmeli, ahlaki ve vicdani yönü geliştirilmeli, eli açık ve yardımsever biri olması için yetiştirilmeli. Hayata daima pozitif bakması telkin edilmeli. Vatan ve bayrak sevgisi aşılanmalı, milli duygu ve heyecan kazandırılmalı.
Hobileri olmalı, satranç oynamayı mutlaka öğrenmeli. Bir veya birkaç hayvan sahiplenmeli. Hayattaki en iyi terapistin kendine yakın hissettiğin bir hayvan olduğunu unutmamalı. El becerilerini geliştirmeli, kendi kendine bir şeyler tamir edebilmeli, tahtadan kafes, telden ızgara, alçıdan ev, çıtalardan uçurtma yapabilmeli. Basit yemekler yapıp kendi kendine yetmesini ve yalnız kaldığında yaşamasını becerebilmeli. Derli toplu ve düzenli olmalı. Temizliğine ve bakımına özen göstermeli.
Arkadaş grubu olmalı, mahalle kültürü ile büyümeli, takım oyunları oynamalı. Arkadaşlarıyla paylaşmayı bilmeli ve arkadaş için fedakârlığı tatmalı.
Sanatın ve sporun en az bir dalıyla amatörce meşgul olmalı. Resim çizmeli, bir müzik aleti çalmalı, şarkı söylemeli. Basketbol, futbol, tenis, bisiklet sürme, yüzme gibi spor müsabakalarına katılmalı.
Dil öğrenmeli, bilgisayar bilgisini geliştirmeli, temel programları kullanabilmeli.
Hayatının tüm saflarında hedefleri ve günlük, aylık, yıllık planları olmalı ve o hedefe ulaşmak için gayret etmeli. Hedefe ulaşırken hata yapmasına müsaade edilmeli, ufak dokunuşlarla destek olunmalı.
İşin en önemli tarafı ise yukarıda sayılan özelliklerin hepsinin çocuğunuzdan önce sizde olması. Yani ona en iyi örnek siz olmalısınız, elinden tutup yönlendirmelisiniz. Çocuğunuzun özgürlüğünü, hareket alanını kısıtlamadan bazı şeyleri siz seçmelisiniz. Geriden ve arka planda kalarak ona belli etmeden gölge gibi takip etmelisiniz. Ona asla yalan söylememeyi kazandırmalısınız. Onun güvenini mutlaka kazanmalısınız.
Gördüğünüz gibi hayatta her şey sanal dünyadan, sosyal medyadan, okuldan ve test çözmeden ibaret değil. Eğitim ve öğretim beşikten mezara kadar hem kendimiz hem de çocuğumuz için hiç bitmeyecek bir olgu.
GENÇ ARKADAŞIM !!!
NEDEN GELECEĞİN İÇİN ALÜMİNYUM SEKTÖRÜNÜ TERCİH ETMELİSİN?
Değerli Genç Arkadaşım,
Biliyorum, geleceğin için kendine en uygun işi arıyorsun. Belki meslek lisesinden, belki de üniversiteden yeni mezun oldun. Veya çekirdekten yetişmiş ustasın, belki de ortaokuldan veya liseden sonra okula gitme imkânın olmadı, iş hayatına atılmak zorunda kaldın, çekirdekten yetişip geleceğin ustası olmak istiyorsun.
Özellikle son yıllarda üretim kapasitelerini ikiye katlayan alüminyum fabrikaları, yurtiçi ve yurtdışı taleplerini yetiştirmek için hiç ara vermeden çalışmaya ve üretmeye devam etmektedir.
Ne gibi iş imkânları mı var bu sektörde?
Üretim yapan bir fabrikada olması gereken aklınıza gelebilecek tüm mavi ve beyaz yaka iş imkânları alüminyum fabrikalarında vardır ve şu anda iş arama siteleri ilanlarla doludur.
Peki alüminyum sektöründe çalışırsan ne kazanırsın, neler öğrenirsin?
Öncelikle sektör canlı bir sektör, işler yoğun ve mesaiye ihtiyaç duyan bir yapısı var. Ödenen ücretler ve sosyal haklar firmadan firmaya değişse de piyasa ortalamaları civarında. Son yıllarda özellikle savunma sanayiine ve güneş enerjisine yönelik üretimler ön planda. Öte yandan yurtdışı ihracatlarda talep, işlenmiş ürüne yani mamule dönmüş vaziyette.
Sektörde yüzlerce firma aktif olarak üretim, satış ve ihracat yaptığından kendinize değerli bir çevre de edinirsiniz. Tüm firmalar samimi olarak takım ve ekip ruhu oluşturmak, ücretleri ve sosyal hakları iyileştirmek, doğru işe doğru insanı seçmek için var güçleriyle uğraşıyorlar. Bu yüzden aynı iş yerinde 10-15-20 ve hatta 25 yıldır çalışanları tanıyorum. Hâlbuki bu çalışanlar daha önceki iş hayatlarında sık sık iş değiştiren, günübirlik işlerde çalışan kişilerdi. Şimdi ise hepsi vazgeçilmez elemanlar.
Teknolojik alt yapılarını geliştirmeye, makine ve ekipmanlarını yenilemeye gayret gösteriyorlar. Kendim bizzat şahidim ki; hepsinde hedef belirlemiş, dirayetli yöneticiler var. Personelini korumaya, kollamaya, motivasyonu üst seviyede tutmaya özen gösteriyorlar. Ayrıca iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini en üst seviyede alıyorlar. Moral ve motivasyonu artırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Gezi, toplantı, seminer, eğitimler, ödüller, doğum günü etkinlikleri, evlenenlere hediyeler, cenazesi olanlara taziyeler mutlaka gerçekleştiriliyor. Çoğunda şirket kültürü oluşmuş durumda. Bu tip etkinlikleri yapmayan firmalara da tavsiyem bir an evvel kendilerine çeki düzen vermeleri yönünde.
Ayrıca özellikle beyaz yaka içinde çok sayıda kadın çalışan ve yöneticiler de mevcut.
Üstelik size rehberlik edecek çok tecrübeli iş arkadaşlarınız ve ustalarınız olacak. İnanın onlardan çok şey öğreneceksiniz. Sizin fikirlerinize değer verdiklerini göreceksiniz çünkü hepsi yeniliklere açık kişiler.
Yukarıda yazdığım avantajlara endüstriyel fırın, demir-çelik, ısıl işlem, otomotiv, döküm, kalıpçılık gibi sektörlere sağlanan yakınlık ve erişim kolaylığını da ilave edebiliriz.
Hepinizin yolu açık olsun.
Sizlere son tavsiyem hakkını vererek çalışın ve ondan sonra hakkınızı istemekten çekinmeyin.
Şu anda kariyer.nette açık iş ilanları
https://www.kariyer.net/is-ilanlari/aluminyum-2?cs=008004001&cp=2
CAD / Cam Operatörü
Mekanik Bakım Teknikeri
Üretim İşçisi / Operatörü
Vardiya Amiri
Elektrik Bakım Teknisyeni
Alüminyum Ekstrüzyon Pres Operatörü
Alüminyum Döküm İşçisi
Yüzey İşlem Üretim Yöneticisi
Enjeksiyon Operatörü
Kalıphane Yöneticisi
Satış Temsilcisi-Yurtdışı-Yurtiçi-Bölge
Satınalma Mühendisi
Kurumsal İletişim Yöneticisi / Yönetmeni
İnsan Kaynakları Uzmanı
Kalite Kontrol Mühendisi
Üretim Planlama Yöneticisi
Satış Destek Uzmanı
Veritabanı Uzmanı
Mali İşler Müdürü
Lojistik Uzmanı
Proje Destek Sorumlusu
AR-GE Uzmanı
Kıdemli SAP PP Danışmanı
Endüstriyel Profiller Satış Temsilcisi
TERZİ
-REVISION-
Millet ve devlet olarak zor zamanlardan geçiyoruz. Etrafımızdaki savaşlar, her geçen gün zorlaşan ekonomik koşullar, nakit sıkışıklığı, yüksek enflasyon ve faizler, artan işsizlik, üretimde ve ihracatta daralma, Rusya’ya uygulanan ambargo, artan vergi oranları, krediye ulaşamama, kredi kartlarında patlamalar, Merkez Bankası’nın hükümete yazdığı mektup ve ücretlerde artış yapmaması tavsiyesi, Ekonomi Bakanı’nın açıkladığı genelgede ödenek ve yeni yatırım yok uyarısı, güven ortamının kaybolması, umutsuzluğun artması, gelecek beklentisinin düşmesi, gelecekten endişe ve kaygı duyma v.s.
Öncelikle tespiti doğru yapmak, teşhisi doğru koymak gerekir ki uygun tedaviye başlayabilelim. Hastalığımızı kabul etmez ve tedaviyi reddedersek bir yere varamayız. Öte yandan geçici pansuman tedbirlerle tedaviye başlarsak ve kalıcı reformlar yapmazsak ta sonuç alamayız. Eğer ilaçlar fayda vermiyorsa ve ameliyat kaçınılmazsa risk almaktan başka çare kalmamış demektir. Geçmişte yapılan yanlış uygulamalardan vazgeçmez isek ve hatalarımızı kabul edip dönmezsek çok geç kalabiliriz. Bu arada tedavi şekli ücret artışlarını kısıtlamak, vergileri olabildiğince artırmaksa bunun için doktor olmaya gerek yok, onu dağdaki çoban da yapar. (Dağdaki çobana saygım sonsuz, ben de çobanlık yaptım, çok büyük sorumluluktur iyi bilirim) Önemli olan hukuk, ekonomi ve devlet yönetimi alanlarında yapısal reformlar yapabilmektir. Önemli olan iç ve dış piyasalara kalıcı güven veren adımlar atabilmektir. Ekonomi yönetiminin bağımsız kararlar alabilmesidir. Vergiyi tavana yayabilmektir yağmur bulutları misali. Tabana demiyorum dikkat ederseniz çünkü taban zaten ücretinden daha eline geçmeden vergisini veren kesimdir. Yoksa bütçe açığını kapatmak için trafik cezalarından medet umar hale gelirsiniz….
Böyle zamanlarda eskiden beri işi artan tek meslek kolu vardır. Terzilik… Yani yeni pantolon alamadığında eski pantolonun söküğünü diktirip bir süre daha giymeye devam etmek. Yani tamir ve revizyon işleri. Gün artık terzilerin günüdür. (Artık terzilerin yeni elbise dikmediğini, tadilat yaptıklarını hepimiz biliyoruz.) Devlet te israfı kesip söküğünü dikmeli, vatandaş ta, sanayici de, esnaf ta. Elimizdeki imkanlarla ne yapabiliriz, stoklarımızdan nasıl yararlanabiliriz, eski makinalarımıza bakım ve revizyon yaptırıp nasıl üretime devam edebiliriz? Bunlar üzerine odaklanmamız gerekir.
Gördüğünüz gibi YENİ kelimesi bir süre hayatımızdan çıkacak. Bundan sonra 2.el lafını daha çok duyar olacağız. Bit pazarına nur yağacak. Bu arada eskicilerin ve hurdacıların biraz işleri azalacak ama yapacak bir şey yok.
Dünya’nın 20. büyük ekonomisini bu hale getirenlerin dedelerimizin ve atalarımızın sahip olduğu UTANMA duygusunu yeniden arayıp bulmaları gerekiyor. Ne hazindir ki, Dünya’nın en yüksek enflasyon, faiz ve işsizlik rakamlarına sahip olmak, kredi notumuzun yerlerde sürünmesi, gri listede olmak utanç verici çünkü. Böyle bir ülkeyi Dünya arenasında takan da olmaz artık. Sözü geçmez, dinlenmez, kaale alınmaz. Bağımsızlığımızdan taviz verir hale düşeriz ki Allah korusun, Cumhuriyetimize yakışmaz.
Gelir dağılımını eşit ve adil dağıtmalıyız tüm vatandaşlarımıza. Zaten kısıtlı olan kaynakları sürekli eş, dost, akrabalara dağıtırsak, hep aynı kişilerin cebini doldurursak huzursuzluk ve sosyal patlama yaşanır. Devletlerin çöküşüne sebep olan lüks ve şatafattan uzaklaşmalı, gereksiz harcamalardan kaçınmalıyız. İtibardan tasarruf olur hem de bal gibi olur. En büyük güçler hep arka planda kalan, görünmeyen güçlerdir. Hani hep dile getirilen ama kendisini görmediğimiz ama hissettiğimiz DIŞ GÜÇLER var ya onun gibi. Güçlünün kendini göstermesine gerek yoktur. Unutmayın aslan uluduğu zaman sesini çok uzaklardan duyan ormandaki tüm hayvanları bir korku alır.
Devlet yönetmek büyük sorumluluktur. Adil olmaktır, tarafsız olmaktır, işi ehline vermektir, yetim hakkı yememektir, herkese eşit mesafede olmaktır, cesaretli ve korkusuz olmaktır, istişaredir, ortak akıldır, demokrasidir, hukuktur, sosyal olmaktır, zayıfın hakkını korumaktır, şefkatli bir eldir, güvendir, güvenliktir, korumaktır, düşünce özgürlüğüdür, fırsat eşitliğidir, denetime açık olmak, hesap verebilmektir.
Çözüm olarak söyleyeceklerim de olacak tabi.. Tüm madenlerimizi kendimiz çıkaralım. Millilik ordan başlamalı bence. Tarım ve hayvancılıkta kendimize yeter hale gelelim. Gerekirse daha pahalıya alalım ama kendi çiftçimiz kazansın. Teşvikler bölgelere değil, projelere verilsin. Paslanmaz çelik üretimine ne pahasına olursa olsun mutlaka geçelim. Kendi üretebildiğimiz hiçbir mamülün ithaline izin veremeyelim. Daha çok ve uygun fiyata üretebilmesi için sanayiciye destek olalım. Hiçbir hammaddenin ihracına izin vermeyelim, ya yarı mamül ya da mamül olarak satalım. Yapay zeka işine geç kalmadan el atalım. Yazılım sektörüne özel önem verelim. Savunma sanayi yatırımlarında her Türk müteşebbisini teşvik edelim. Beyin göçünü durdurmaya çalışalım.
“Son ödenek bittiğinde, son bütçe tükendiğinde, son teşvik kullanıldığında beyaz adam devletin yenmeyen bir şey olduğunu, denizin bittiğini anlayacak.” Atasözü…
İ A D E
Her firma gerçekte hem alıcı hem satıcıdır. Ya alıp satarak ticaretini yapar, ya da aldığı hammaddeyi yarı mamüle veya mamüle dönüştürüp satar. Veya aldıkları sattığı hizmetin bir parçasıdır. Dolayısı ile hem aldıklarından bazılarını iade edebilir hem de sattıklarından bazılarını iade alabilir pozisyondadır.
İade konusu öteden beri tartışmalı bir konu ve yürütülmesi zor bir süreçtir. Bir mal satıldıktan sonra iade edilebilir mi, üretici veya satıcı gerektiğinde iade almalı mıdır, hangi durumlarda iade etmek makul karşılanabilir. İşin yasal tarafı ve tüketici hakları bir yana ben daha çok bu yazımda imalat sanayinin ihtiyaçları ve tedarikçileriyle arasındaki ilişkiler açısından bakacağım konuya. Yoksa “alıcının; mal satışına ilişkin mesafeli sözleşmelerde, malı teslim aldığı tarihten itibaren on dört gün içerisinde hiçbir hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir gerekçe göstermeksizin malı reddederek sözleşmeden cayma hakkına sahip” olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama buna rağmen hiçbir surette iade almak istemeyen firmaların varlığı söz konusu.
İmalat sanayiinde alınan malzemeler hammadde, yarı mamül, sarf veya mamül olabiliyor. Bu malzemeleri aldıktan sonra kesim, büküm, kaynak, montaj gibi değişik iş ve işlemlerden geçirerek nihai satılacak proje ürün ortaya çıkmaktadır. Ancak bu aşamalarda alınan malzemelerden bazılarını iade etme ihtiyacı doğuyor. Bu ihtiyacın doğma sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Bu ve benzer sebeplerden dolayı ürün iadeleri gündeme geldiğinde tedarikçilerden çok farklı tepkilerle karşılaşılabilmektedir.
Bence eğer sipariş edilen ürün bize özel üretilmemişse, yurtdışından özellikle bizim için getirilmemişse, rafındaki stoğundaki ürünü almışsam tedarikçim ürünü iade alabilmeli. Öte yandan ambalajı açılmamış, hiç kullanılmamış veya işlem görmemiş standart ürünler de iade edilmek istendiğinde zorlukla karşılaşılmaması gereken durumlardır.
İade konusu zaten zorunluluktan kaynaklanan bir durumdur. Yoksa hiçbir firma gereksiz yere aldığı malzemeyi iade etmek istemez. Kimse iade etmek için ürün almaz, kullanmak için alınır tüm malzemeler. Bu durumda alıcıya kolaylık göstermek ikili ilişkiler ve alışverişin sürdürülebilirliği açısından önemlidir. Hele de yerine başka bir ürün alma karşılığı iade isteniyorsa tüm kapılar ardına kadar açılmalıdır. Üstelik bir de iade etmek isteyen firma sizinle yıllardır çalışan ve ticari ilişkilerinizin kuvvetli olduğu bir firma ise durumu iyi idare etmeniz gerekir.
Zaten benim tedarikçi profilimin içinde önemli maddelerden biri de iadeye ayrılmış durumda. Bence her şey karşılıklı anlayış ve güven içerisinde halledilebilir.
TEDARİKÇİ PROFİLİM
Bu zamana kadarki çalışma hayatımda iade konusunda çok destek ve yardım gördüğüm firmalar oldu. Müşteri memnuniyetini esas edinmiş yıllardır kendileriyle çalışmaya devam ettiğim tüm bu firmalara teşekkürü bir borç bilirim.
SATINALMACIDAN BEKLENTİLER
Yüksek beklentiler büyük hayaller demektir. Düşük beklentiler ise bizi sınırlar. Sadece kendi beklentilerimiz değil, başkalarının beklentileri de bizim için önemlidir. Diğer insanların yüksek beklentileri bizde iyi performans gösterme eğilimine yol açar.
Tüm satınalma süreçlerini organize eder, denetler ve yönetir.
Şirketin hedefleri doğrultusunda, satınalma stratejilerini oluşturur.
Araştırmacı bir ruhu vardır, talep ve ihtiyaçlar doğrultusunda piyasa araştırması yapar.
Mesleğin etiğine ve iş ahlakına uyar ve dikkat eder.
Şeffaftır, tüm aşamaları kayıt altına alır.
Her an denetime hazırdır.
Çalıştığı firmanın maliyetlerinin azalmasına ve karlılığına direkt etki eder.
İzlenebilir ve sürdürebilir bir satın alma yapar.
Bilgisayar bilgisi tamdır, Office ve ERP programlarını aktif olarak kullanır.
Muhasebe ve satış ekibine destek olur. İrsaliye ve faturaları takip eder.
Güvenilir ve itimat edilen kişidir.
Tedarikçi portföyünü oluşturur, onları performanslarına göre değerlendirir.
Tedarikçileri ile ilişkileri sağlamdır. Yeni tedarikçiler kazanmak için gayret gösterir.
Kendine güveni tamdır, korkmadan ve çekinmeden alım yapar.
En kaliteli ürünü, en kısa zamanda, en uygun fiyata, en iyi şartlarda alır.
Yaptığı işi ve çalıştığı sektörü sever.
Donanımlıdır, gerekli eğitimleri almış ve almaya da devam etmektedir.
İhale, sözleşme ve teklif hazırlama yöntemlerini iyi bilir. Gelen teklifleri en iyi şekilde değerlendirir.
Satın alınan hizmet veya malzemenin uygunluğunu kontrol eder ve teslim alır.
Yabancı dili iyidir, ithalat ve gümrük işlemleri mevzuatına hâkimdir.
Sosyal çevresi geniştir, dernek, fuar, toplantı, seminer gibi etkinliklere katılır.
Her aldığı malzeme ve hizmetler hakkında asgari düzeyde de olsa teknik bilgi ve donanıma sahiptir.
Anlık, saatlik, günlük, haftalık, aylık ve yıllık planları vardır.
Geçmişe dönük sağlam bir arşivi vardır. Periyodik olarak raporlama yapabilir.
Satış, depo, muhasebe, lojistik ve imalat sorumluları ile sıkı irtibattadır.
Kritik stok seviyesini sürekli takip eder.
Yerel ve küresel piyasaları sıkı takip eder, emtia fiyat endeksini iyi okur.
Tüm iletişim kanalları açıktır, kolayca ulaşılabilir konumdadır.
Acil durumlar için her zaman bir alternatifi ve aksiyon planı vardır.
İş takibi ve sonuç alma becerileri gelişmiş, pazarlık, müzakere ve ikna kabiliyeti yüksektir.
Yoğun iş temposuna ayak uydurabilir. Ekip çalışmasına yatkındır.
Tercihen bir sektörde tecrübelidir ama diğer sektörlere kolayca adapte olup geçiş yapabilir.
Aktif sürücüdür. B sınıfı ehliyet sahibidir.
Yurt içi ve dışı seyahatlere çıkabilir.
MARKA DEĞERİ NEDİR?
Markayı değerli kılan nedir, neleri kapsar, nasıl oluşur, ne kadar zaman alır? Marka değerinin parasal değeri ölçülebilir mi?
Markayı değerli kılan firmanın sahip olduğu gayrimenkul ve menkuller, finansal büyüklükler falan değildir. Markayı değerli kılan o ismi marka haline getiren ve emek sarf eden beyin gücüdür, insan kaynağıdır.
Markanın değerli olduğunu gösteren ve onu bir adım öne çıkaran bir takım göstergeler vardır.
Marka değerinin oluşması zor ve zaman alıcıdır. Güven verme, istikrarlı büyüme ve fiyat politikası, sürekli yeni ürünler, kolay ulaşılabilme gibi olgular oluşturmak gerekir.
Marka değeri yüksek firmaları çalışanlar bırakmak istemez, iş arayanlar tercih eder, tedarikçiler süreklilik ister, yatırımcıların aklına ilk gelir.
Hitap ettiğiniz, ürün sattığınız ve hizmet verdiğiniz kişi ve firmaların size atfettikleri değer, firmanın satış temsilcilerinin, ürün veya hizmet aldığınız tedarikçilerin size atfettiği değer ise firmanın satınalma uzmanlarının elini rahatlatır.
Marka değerini korumak için yapmanız gereken en önemli şey ulaşılabilir olmayı sürdürmektir. Kurumsallığı abartmamak, teknolojik gelişmelerin gerisine düşmemek ve gündemden uzak kalmamak ta önemlidir.
Eğer markanız ürünün ismi haline gelmişse veya fiil olarak kullanılmaya başlamışsa markada zirveleştiğinizi ise şu şekilde anlayabilirsiniz. Pimapen, bankamatik, ufo, selpak, nescafe, jilet, hilti, camsil, uhu ve ciflemek gibi.
Markanızı sağlamlaştırdığınızda farklı ürün dallarında da markanızın gücünü kullanabilirsiniz. Hyundai firmasının birçok dalda üretim yapması gibi. Veya CAT markasının dozerle elde ettiği “güçlü ve arazide kullanılır” imajını CAT marka botta kullanması gibi…
Şimdi size markalaşmış, sektöründe tanınmış bir firmanın markalaşma hikâyesini anlatarak konuyu pekiştirmenizi sağlayacağım. Bundan 40-45 yıl önce iki kardeşin küçük bir atölyede kurduğu ve uzun yıllar kıt imkânlarla ve sıkı bir çalışmayla bugünlere getirdiği firma, ancak kuruluşundan 20 yıl sonra büyük bir fabrikaya dönüştü. Artık aile şirketi büyümeye başlamıştı ama daha alınacak çok yol vardı. Önce iki kardeşin çocukları sürece dâhil oldular. İki kardeş çocuklarını çok iyi yetiştirmiş ve gerekli eğitimleri almalarını sağlamıştı. Sonraki süreçte büyük ve karlı projelere imza atmaya ve çalışan sayısını artırmaya başladılar. Üretim ve proje geliştirme kabiliyetleri artmıştı. 40. Yıla vardıklarında artık büyük bir adım atma ve markalaşma zamanı gelmişti. O zaman eski ve yeni nesil birlikte çok önemli bir karar verdiler ve kurumsallaşma yolunda büyük adımlar attılar. Önce logo ve imaj değişikliği yapıldı, peşinden sektörle ilgili tüm yurtiçi ve yurtdışı fuarlara katılım, bina, makine parkuru ve teknolojik altyapı yatırımları izledi. Profesyonel bir ekiple birlikte reklam ve tanıtım faaliyetleri hız kazandı. Çeşitli sektörel derneklerde aktif rol almaya başladılar. Artık marka oluşmuş ve büyümeye başlamıştı. Şimdi onu özenle korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak gerekiyordu. Bu arada bir büyük adım daha atarak başka bir yerde şube açtılar. Peşinden yanlarına yeni ortaklar katarak birkaç şirket daha kurmak suretiyle bazı hizmetleri bünyelerinden ayrı ekiplerce daha verimli yapma kararı verdiler. Bu firma şimdi kendi sektörünün en saygın ve tanınmış firmalarından birisi. Yurtiçi ve yurtdışı satışları ve üretim kapasiteleri en üst seviyede. 150 den fazla personeliyle çok güçlü ve projeden imalata giden yolda dimdik ayakta.
Hikâyemizde de görüldüğü gibi markalaşmak için sabretmek, ilmek ilmek dokumak, uzun ince bir yolda yıllarca yürümek ve kurumsallaşmak gerekiyor.
Tüm firmalarımıza markalaşma yolunda başarılar….
REDÜKTÖR NEDİR VE NERELERDE KULLANILIR?
REDÜKTÖR;
"Elektrik motorlarının yüksek dönüş hızlarını makineler için gerekli olan dönüş hızlarına düşürmek için tasarlanan kapalı dişli düzenektir."
Bu bilgiyi zaten satıcılar yani tedarikçilerim biliyor. Benim amacım Satınalma görevini üstlenen arkadaşlarımı temel olarak bilgilendirmek.
Redüktör motorlar ağır cisimleri hareket ettirebilme özelliğine sahip ürünlerdir. Çok fazla güce ve enerjiye ihtiyaç duyulan alanlarda devreye hemen redüktörler girer. Redüktörler, motorlarda devir-güç ayarını yapmanızı sağlayan dişli sistemlerdir. Redüktörlü motor sayesinde elektrik motorunun yüksek dönüş hızı belli oranlarda düşürülür ve kullanılacağı makineye uyumlu hale getirilir. Az güçle yüksek moment elde etmek için redüktörler iyi bir seçimdir. Redüktörler ile motor gücünü artırabilirsiniz. Bu da düşük maliyet ile yüksek verim elde etmeniz anlamına gelmektedir.
Ülkemizde birçok yerli firma redüktör üretimi yapmakta ve yurtdışına ihracat yaparak ülke ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Bunlardan biri ve en yenisi Dinamik Motor Redüktör firmasıdır.
Redüktör Kullanım alanları;
DP serisi redüktörler, konveyör yürütücü tahrik sistemlerinde yaygın olarak tercih edilmektedir.
DS Serisi, düşük momentlerin, düzenli yüklerin söz konusu olduğu tahrik sistemleri için sunulan sonsuz dişlili tahrik sistemleri, sessiz çalışmalarının yanı sıra, hafif, yüksek mukavemetli modern tasarımlı gövdeleriyle ön plana çıkmaktadır.
Geniş tahvil aralığı ve maksimum 18.000 Nm çıkış momentine ihtiyaç duyulan tahrik sistemlerinde ayaktan bağlantı (DA) ve flanştan bağlantı (DF) opsiyonlarıyla hizmet sunulmaktadır.
DK Serisi, hareketin 90° yönlendirilmesi gereken durumlarda, ağır yük transferinde kullanılan çeşitli konveyörlerde tahrik sistemi olarak çözüm olmaktadır.
Redüktör Türleri Nelerdir? Redüktörler aşama sayısına ve dişli çeşidine göre listelenebilmektedir.
Dişli çeşidine göre :
Aşama sayısına göre ;
|
Katkılarından dolayı Dinamik Motor Redüktör Firmasına ve Serkan Karaman Bey’e teşekkürlerimi sunarım.
RULMAN SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT EDİLİR?
Bir satınalma uzmanı olarak yıllardır ürettiğimiz endüstriyel fırınlar için rulman almaktayım. Rulman fırınlar için kullandığımız önemli enstrümanlardan biri ve seçiminde dikkatli olmak gerekiyor. Burada satınalma uzmanına düşen görev; firmanın ar-ge ve mühendislik biriminden aldığı veriler doğrultusunda alım yapacağı firmaya doğru ürün kodlarını vermek. Diğer bir izlenecek yol ise seçim konusunu tedarikçilerin mühendislik ekiplerine bırakmak. Ancak mühendislik ekiplerine kullanımla ilgili doğru ve yeterli bilgileri vermek gerekiyor.
Satınalma Uzmanı satın aldığı her ürün hakkında detaylı teknik bilgiye sahibi olamaz, bu mümkün değil. Hele de binlerce çeşit teknik malzeme alan endüstriyel fırın imalatı yapan firmada çalışan biri ise. Ancak temel bilgileri öğrenip kendini geliştirebilir. Satın aldığı malzemelerle ilgili bilgilerini artırdıkça teknik satın almaya başlar ki işte o zaman tadından yenmez hale gelir. Yaptığı iş sanata dönüşür...
Bu yazımda rulman seçimi konusuna değinirken konu beni çocukluğuma kadar götürdü. Rulmanı ilk defa dayımın bana yaptığı bilyalı tahta arabada görmüştüm.
Rulman seçimlerinde genel olarak tedarikçiler tarafından sizden aşağıdaki bilgiler istenir:
1-Rulman üzerine gelen yük dağılımları hangi yönde ve hangi kuvvettedir?
(Radyal – Eksenel yük dağılımları)
2-Rulman üzerine gelecek olan ağırlık kaç kg. dır?
3-Rulmanın çalışma sıcaklığı kaç derecedir?
4-Rulmanın çalışma ortamında ki kirlilikler nelerdir? (Toz, su,buhar vb..)
5-Rulmanın çalışma devri ne olacaktır? Burada iki farklı durum var:
a-Statik Devir b-Dinamik devir
Bu devir verileri doğrultusunda seçim yapılmalı. Aynı zamanda statik ve dinamik devir değerlerinde rulmanların yük kapasitesi de değişmekte. Bu yüzden devir ve yük kombin olarak kontrol edilmesi gerekiyor.
6-Rulmanın yağlaması nasıl yapılacak? (Sıvı yağ, gres vb..) Burada yağlayıcı seçimi de oldukça önemli. Rulmanın çalışma şartlarına (yük, devir, çalışma ortamı, uygulanacak gramaj vb.) bağlı olarak seçim yapılmalı. Bu durum rulman ömrünü doğrudan etkiliyor. Gereksiz bir yağlayıcı seçimi rulmanın olması gerektiğinden daha yüksek sıcaklıklarda çalışmasına sebebiyet verebilir.
7-Montaj öncesi mil veya yatak yuvarı ölçülerinin kontrolü sağlanmalı. Ekipmanın çalışma şartlarına bağlı olarak geçme toleransları belirlenmeli.
*** Rulman seçimi ile ilgili olarak diğer dikkat edilecek hususlar da şu şekilde özetlenebilir:
|
Rulmanın monte edileceği hacim
Rulmanın monte edileceği hacim rulman seçiminde önemli bir etkendir. Örneğin tasarımınızı yaparken, eğer seçtiğiniz makaralı rulmanın dış çapı çok büyük geliyor ve yuvanıza oturmuyorsa ya da dizaynınızı çok ağır hale getiriyorsa en yakın performans değerlerindeki iğne makaralı tip rulmanı tercih edebilirsiniz.
Radyal doğrultudaki hacmin kısıtlı olduğu durumlarda, iğneli rulman gibi ince yuvarlanma elemanlarına sahip bir rulman gerekecektir.
Rulmanın Hızı
Bir rulmanın kullanılabileceği maksimum hızı sınırlayan etkenler, rulman malzemesinin maksimum çalışma sıcaklığı ve rulmanda kullanılan yağlayıcılardır. Nispeten büyük rulmanlar daha düşük hız sınırlarına sahiptirler. Yüksek hızda çalışan uygulamalarda, daha düşük sürtünme oluşturan rulmanlara ihtiyaç duyulur. Dolayısıyla, bu tür uygulamalarda genel olarak bilyalı rulmanlar kullanılır. Eğer ortamdaki kirleticiler, vb. sebeplerle keçeli rulman kullanacaksanız da yüksek hıza uygun düşük sürtünmeli ya da temassız keçeli tipleri tercih etmelisiniz.
Rulmanın Taşıyacağı Yük
|
Rulman seçiminde, yükün yönünü ve rulmanın taşımak zorunda kalacağı yük büyüklüğünü hesaba katmak büyük önem taşır. Bir rulman, radyal yük, eksenel yük veya her ikisinin
birleşiminden oluşan yüklerin etkisi altında kalabilir. Tasarımınızı yaparken, rulmana montaj yerinde etki edebilecek kuvvetleri tüm yönlerde iyi analiz etmeniz gerekir.
Rijitlik
Yük altında elastik şekil değişimi oluşur. Genel olarak bu şekil değişimi çok küçüktür ve dolayısıyla ihmal edilebilir. Ancak, bazı uygulamalarda rijitlik önemli bir etkendir. Makaralı rulmanlar bilyalı rulmanlara göre çizgisel temastan dolayı daha rijittirler. Burada ihtiyaçlarınız doğrultusunda, fiyat-performans açısından optimum ürünü seçmelisiniz.
Rulman Ömrü
Bir rulman için ömür tanımı farklı şekillerde yapılabilir. Hasara uğramadan önceki dönme sayısı, hasara uğramadan önceki çalışma süresi, alınan yol (araba ve tırlar için). Bir rulmanın yuvarlanma elemanlarında veya yuvarlanma yolunda ilk yorulma belirtileri görüldüğü zaman veya kafes, keçe parçalarında hasar oluştuğunda rulmanın hasara uğradığı kabul edilir. Anma ömrü %90 güvenilirlikle verilebilecek ömür olarak tanımlanır. Geleneksel olarak L10 şeklinde gösterilir ve birimi milyon devirdir. İşletme ömrü, bir rulmanın değiştirilmeden kullanılabileceği gerçek ömrüdür. İşletme ömrü, yağlama, kirlenme miktarı, kaçıklık, uygun montaj ve çevre koşulları gibi birçok etkene bağlıdır. İşletme ömrü genellikle anma ömründen daha uzundur. Rulmanın çalışma koşullarını hesaba katarak daha hassas ömür hesabı yapabilmek için bir ömür düzeltme katsayısı tanımlanmıştır. Burada da ihtiyaçlarınız doğrultusunda, fiyat-performans açısından optimum ürünü seçmelisiniz.
Eksenel Yer Değiştirme
Bazı uygulamalarda rulmanın, milin rulmana göre olan eksenel hareketine izin vermesi gerekir. Buna eksenel yer değiştirme denir. Birçok durumda mil bir sabit ve bir serbest rulman tarafından desteklenir. Sabit rulman eksenel yer değişimine izin vermez ve mili bulunduğu konumda tutar. Serbest rulman ise mili destekler ve rulman üzerinde gerilme oluşmasını engellemek için eksenel harekete izin verir. Silindirik ve CARB torodial makaralı rulmanlar, rulman içerisinde eksenel yer değişimine izin verir.
Kaçıklık
Eğer bir mil açısal kaçıklığa meyilli ise bu durum için uygun rulman seçimi yapılması gerekir. Örnek olarak, çalışma sırasında oluşan yüklerden dolayı milde eğilme oluşabilir.
Oynak rulmanlar çalışmadan kaynaklanan ufak kaçıklıklara izin verir ve ayrıca
montaj sırasında oluşabilecek kaçıklıkları da tolere eder.
|
Boşluk
Bir rulmanda gerekli olan ilk radyal boşluk miktarı temel olarak geçmelere ve rulmanın içindeki sıcaklık dağılımına bağlıdır. Çalışma esnasındaki radyal boşluk, hemen hemen her zaman ilk boşluktan daha düşüktür. Eğer uygulamanızda yüksek hız, sıcaklık, vibrasyon var ise daha büyük radyal boşluklu bir rulman tercih etmelisiniz.
ÖRNEK BİR YATAK ve RULMAN SEÇİMİ ÇALIŞMASI
Bu örnekte fan pervanesini çeviren 100 mm çapında fan mili ve pervanesi için;
Pervane ağırlığı: 105 kg.
Mil ağırlığı: 97 kg.
Mil uzunluğu: 1720 mm
Fan Devri: 1200 d/dk.
Konik delikli rulman (Manşonlu kullanımda);
SNL 522-619 yatak ve 22222 EK/C3 rulman + H 322 manşon
Her iki kullanım şeklinde de yatakta iki tespit bileziği (FRB 13.5/2000)
Pervane tarafında ise tek tespit bileziği (tahrik tarafına bakan yöne)
Pervane tarafındaki yatakta ise tek tespit bileziği kullanarak mildeki uzamaya izin verilmesi ve serbest olabilmesi için yatağın pervaneye bakan tarafında tespit bileziği konulmaması gerekir.
Katkılarından dolayı Ünlüteknik firmasına, Gökhan Erkuş Bey’e ve değerli dostum Emad Eren’e teşekkür ederim.
ENDÜSTRİYEL FIRIN İMALATINDA MÜHENDİS OLMAK
MÜ-HENDESE
Mühendislik masabaşı bir iş değildir. Sadece hesap yapmak hiç değildir. Mühendis uygulayıcı ve uygulatıcıdır. Ekip ve şantiye şefidir, sahadadır, yol gösterici, geliştirici, danışılan, araştırandır.
Endüstriyel fırın sektöründe ise mühendisin kapsadığı alan oldukça fazladır, ilgilendiği konular oldukça geniştir. O yüzden endüstriyel fırın sektöründe çalışmış ve tecrübeli bir mühendis diğer tüm sektörlerde rahatlıkla çalışabilir.
Neden mi? Çünkü demir-çelik, ısıl işlem ve alüminyum sektöründe kullanılan çok çeşitli fırın tipleri vardır. Hepsinin çalışma prensipleri ve çalışma prosesleri farklıdır. İşte onlardan bazıları:
Atmosfer Kontrollü Bantlı (Kontibu) ve Kutu (Kamara) Tipi Atmosfer Kontrollü Fırınlar
Araba veya Sabit Tabanlı Isıl İşlem Fırınları
Kuyu Tipi Isıl İşlem Fırınları
Konveyörlü Tüp Tav Fırınları
Boya Kürleme Fırınları
Meneviş Fırınları
Endogaz Jeneratörleri
Yürüyen Tabanlı veya Yürüyen Kirişli Tav Fırınları
Alüminyum Biyet Tav Fırınları
Alüminyum Yaşlandırma (Termik) Fırınları
Kalıp Isıtma Fırınları
Alüminyum Ergitme Fırınları
Alüminyum Biyet Homojonize Fırınları
Düşer Tabanlı Çözeltiye Alma Fırınları
Alüminyum Hurda Şarj Arabası
Otomatik Biyet Kesim Testeresi
Ekstrüzyon Presleri
T-6 Sürekli Isıl İşlem Hattı
Fabrikalardaki mühendislerin en önemli yönlerinden birisi hayal güçlerinin iyi olmasıdır. 5-10 adım sonrasını hayal ederek yön verirler projelere. Sıradışı ve analitik düşünürler, fizik ve matematik bilgileri oldukça iyidir, odaklanma ve gözlem yetenekleri üstündür, ters ihtimalleri düşünürler, yani; her zaman normalin dışında olabilecek olaylara karşı önlem alırlar, işlerin her zaman yolunda gitmeyeceğini düşünerek olası terslikleri hayal gücü ile tespit ederler. Kendilerini sürekli yeniler, literatürü takip ederler.
Ben bir satınalma uzmanı olarak imal ettiğimiz fırınlar için tedarikçilerimden motor, redüktör, vantilatör, gaz ekipmanları, pnömatik ve hidrolik malzemeler, rulman, ölçüm aletleri gibi muhtelif ürünler alıyorum. Bütün bu alım yaptığım firmalarda konusunda uzman satış mühendisleri var. Ancak endüstriyel fırın sektöründe çalışan mühendisler bütün bu ürünlerin seçimi konusunda en az tedarikçilerim kadar bilgili olmak zorundalar. Sonuçta bir fırında çelikten pnömatiğe, termokupldan regülatöre, rulmandan refraktere, elektrikten brülöre, hidrolikten bağlantı ekipmanına, redüktörden kontaktöre geniş bir yelpazede ürün kullanılıyor.
Mühendislerimiz mevcut ürün kalitesini iyileştirmek, yeni üretim teknolojileri geliştirmek, maliyet düşürücü yenilikler uygulamak ve sürdürülebilirliği vurgulayarak enerji verimliliğini artırmak için çalışırlar.
Fikrimce her mühendis ilk işinin ilk aylarında imalat sahasına inip sırasıyla tüm imalat aşamalarından geçmeli ve tüm makina ve ekipmanları bizzat kullanarak tecrübe edinmelidir.
Yine benim fikrim; herhangi bir makinanın imalatını işin en sonunda elde edilecek nihai üründen başlayarak başa doğru tasarlamalıdır. Yani en sondan en başa doğru.
Bu yazımı 2014 yılından beri çalıştığım endüstriyel fırın sektöründen tanıdığım, beraber uyumlu bir şekilde çalıştığım, kendilerinden çok şeyler öğrendiğim mühendis arkadaşlarım için kaleme aldım. Başta Semih Sabutay, Ebubekir Karakaya, Batuhan Açıkalın, Hüseyin Baş, Emre Köse, Hasan Düzen olmak üzere sektördeki tüm mühendislere saygılarımla…
SATINALMA & MUHASEBE BİRLİKTELİĞİ
Bir yanda Satınalma, diğer yanda Muhasebe… Bir şirketin en gözde, en önemli, en stratejik iki birimi… Bu iki birimin başına ehil, deneyimli, gizliliğe önem veren ve güvenilir kişileri ve ekipleri göreve getiren firmanın önünde kimse duramaz, söz konusu firmanın gelecek planları gerçekleşir, hedefleri tutar ve rekabet gücü artar.
Satınalma&muhasebe yönetici ve ekipleri arasında ahenkli ve uyumlu bir çalışmanın var olması, ortak dijital platformu kullanmaları, etkili, saygılı ve anlayışlı bir iletişimin varlığı güzel neticelerin alınmasını kolaylaştırır. Her iki ekip te dayanışma ve koordinasyon ruhu içinde hareket etmelidir.
Herkesin birbirinin çalışma, yetki ve sorumluluk alanı sınırlarına dikkat etmesi, tecrübesine, bilgi birikimine, verdikleri kararlara saygı göstermeleri, omuz omuza güç birliği içerisinde çalışmaları son derece önem arz eder. Tabi ki ekiplerin verimli çalışmaları için gerekli ortamı ve desteği sağlayacak olan ve ekipler arası koordinasyonu diri tutacak olan bir üst yöneticilerdir. Şunu unutmamak gerekir ki; huzurlu bir çalışma ortamı gereklidir ve çalışanları motive eder. Ancak çalışanları asıl huzurlu kılan şey, başardıkları, bitirdikleri ve neticeye ulaştırdıkları işler ve yöneticilerine sundukları kusursuz ve eksiksiz raporlar olmalıdır.
Neden satınalma ve muhasebe arasındaki koordinasyonu bu kadar önemle vurguluyorum biliyor musunuz? Çünkü Satın alma ve ödeme işlemleri yüksek işlem hacminin meydana geldiği alanlardır. Dolayısı ile işletme için en riskli konulardan olan satın alma ve ödeme süreçlerinde hata veya hilenin meydana gelme olasılığı oldukça yüksektir. Hata ve hileleri minimize etmenin yolu iç denetim mekanizmasını çalıştırmaktan geçer. Ekipler arası uyumlu çalışma tam da bu işe yarar: Herkes birbirinin hatasını görür ve gerekli uyarıları zamanında yaparak hatasını gidermesine destek olur.
Peki satınalma ve muhasebe birimleri hangi noktalarda ortak hareket etmelidir? Bu konu şirketlerin büyüklüklerine ve yaptıkları işe göre değişiklikler gösterebilir. Benim burada ele almayı düşündüğüm şirketler, üretimden satışa varan, aldığı hammadde, yarı mamül, ve sarf malzemeleri üretime dönüştürüp ortaya koyduğu makinaları satışa sunan fabrikalar olacaktır.
SATINALMA |
MUHASEBE |
Satınalma Talebi |
|
Teklif Toplama (Tedarikçiler) |
|
Siparişe Dönüştürme (Tekliflerin Değerlendirme ve Onayı, Sözleşme) |
|
Termin Süresi |
|
Alım İrsaliyesi-Depo-Kalite ve Sayı Kontrolü |
|
Alım Faturası-Kontrol ve Onay-Teklifle karşılaştırma |
|
Yol İrsaliyesi |
|
|
|
|
|
|
|
|
EKSTRA DURUMLAR |
|
İade, Fiyat Farkı, Kur Farkı gibi… |
Satınalma ve muhasebenin karşılaştığı diğer bir durum da ödeme gecikmelerinde genelde tedarikçilerin muhasebe yerine satınalma birimini muhatap alıp aramaları ve ödeme istemeleridir. Doğru olan aslında tedarikçilerin direkt firma muhasebesini aramaları ve mutabakata varmalarıdır.
Proje maliyetlerinin hesaplanmasında da yine satınalma ve muhasebe birimleri ortak çalışma yaparlar. Projenin malzeme maliyetleri konusunda satınalma birimi muhasebeye gerekli bilgileri ulaştırmalıdır. İşçilik maliyetlerini insan kaynaklarından alan muhasebe birimi, genel giderlerin ve yol maliyetlerinin hesaplanmasından sorumludur.
En önemli hususlardan bir de firmanın nakit akşının yönetilmesidir. Satınalma birimi özellikle de stok ve ödeme meblağı yüksek alımlarını muhasebe biriminin nakit akışı öngörüsüne göre yapmalıdır. Çek verilmesi veya DBS ile alımlarda ödeme vakti geldiğinde yeterli nakit olmazsa muhasebe ödemede zorluk yaşayabilir. Satınalma, muhasebenin öngörüsüne göre alımlarını yapabilir veya öteleyebilir.
Katkılarında dolayı ön muhasebe yöneticisi Elif Duygu Biçen’e teşekkür ederim.
Purchasing & Accounting
ÜRETİMDE VE İMALATTA SIFIR HATA MÜMKÜN MÜ?
Sıfır Hata deyince aklımıza sadece hataları bulmak ve düzeltmek gelmemeli. Onun yerine hataları önlemeyi amaçlayan kalite kontrol süreçleri gelmeli. Üründeki, üretimdeki ve imalattaki hataların önlenmesine önem verilmeli. Bu amacı başarmak için kalite kontrol tekniklerine yatırım yapılmalı. En önemli hedeflerimizden biri, ürün veya hizmetin ilk aşamadan müşteriye teslim edilene kadar geçen süreçte yapılacak tüm işlemlerin hatasız olmasını sağlamak olmalı.
Müşteri ihtiyaçlarını veya isteklerini karşılayacak kaliteli, verimli ve ekonomik ürünü sıfır hata ile üretmek, zamanında sevk etmek ve devreye almak, müşteri memnuniyeti arttırmak, "Sıfır hata” stratejisi geliştirmek, ürünleri, prosesleri ve kalite yönetim sistemini sürekli iyileştirilmek ve kalitede öncü olmak hedeflenmeli.
Peki bunun için ne yapmalıyız?
TEKNİK ÇALIŞMA METODU
Eğer gerçekten sıfır hatada samimi isek TEKNİK ve KALİTE kelimesini ön plana çıkarmamız gerekiyor. Yani her şeyi baştan sona kadar tekniğine uygun yapmayı kastediyorum.
Teknik satış, teknik satınalma, teknik yönetim, teknik çizim, teknik imalat, teknik üretim, teknik montaj, teknik sevkiyat, teknik teslimat, teknik tanıtım, teknik görüşme… İşimiz gücümüz teknik olmalı.
SIFIR HATAYA GİDEN YOLUN KALDIRIM TAŞLARI
*** Teknik ofisten çıkan bir fikir, bir toplantıda iyice tartışılmadan yürürlüğe girmemeli. Yine aynı şekilde teknik ofisten çıkan bir resim ve çizim direkt olarak kesime, büküme, kaynağa, montaja, satınalmaya gitmemeli. Arada en az iki kişinin daha kontrolünden geçtikten sonra gerekli birimlere ulaştırılmalı.
*** Teknik ofisten gelen çizimi son kez de makinanın başındaki usta kontrol etmeli. Tabi eğer bu usta proje başlangıç toplantısına çağrılmış ve üretilecek makinanın bütünü ve detayları kendisine gösterilmiş ise faydalı olur. Eğer usta üreteceği parçanın makinanın neresinde, ne amaçla kullanıldığını bilirse o da fikir yürütebilir ve hatayı fark edebilir.
**** En önemli husus ta hata ve kusurun müşteriye yansımasıdır. Kesinlikle test ve deneme yapılmadan üretilen makine sahaya sevk edilmemelidir.
BİR ARPA BOYU YOL ALMAK LAZIM
Yıllar içinde çalışmak, gayret etmek, tecrübe kazanmak, bilgiyi artırmak, kurumsallaşmak, geliştirmek, araştırmak, denemek, yatırım yapmak, ufku genişletmek, geçmişten dersler çıkarmak, teknik ekiple çalışmak, bilmiyorsa bilene sormak, kontrol etmek; kısacası bir arpa boyu yol alabiliyor olmak gerekir.
Bunu sağlayacak olan şey ise; gösterişli ofis binaları, son model otomobiller, sosyal medyada sürekli bir ajansa yayınlatılan reklamlar, fuar ve toplantılarda boy göstermeler, göstermelik çeşitli birimler oluşturmalar, birçok kişiye usulen müdürlükler tahsis etmeler değildir. Evet bunların eğer gerçekten içi dolu olursa faydası vardır ama benim vurgulamak istediğim bu yazıda tamamen işin özü ve felsefesiydi.
SON SÖZ: Eğer sıfır hataya kısa sürede ulaşılmaz ve daha fazla geç kalınır ise dibe doğru hızla ilerleyiş başlar. Hatalar daha büyük hataları getirir, daha büyük hatalar geri dönülmez durumlara yol açar… Sektörde büyük görünen ama gerçekte giderek küçülen ve müşterilerin terk ettiği bir firma konumuna düşersiniz.
ENDÜSTRİYEL FIRIN İMALATINDA
REFRAKTER & İZOLASYON UYGULAMASI
Son yıllarda enerji maliyetlerinin artması ile enerji verimliliği gibi kavramları daha çok duyar olduk. Özellikle yüksek enerji talebi olan endüstriyel tesisler, maliyetlerini düşürmek adına birçok proses geliştirme ve enerji verimlilik çalışmaları yürütüyor.
Bu süreçte fırın üreticileri olarak bizler, müşterilerimize düşük enerji maliyetleri sunan fırın sistemleri sağlayabilmek adına özellikle ısıtma soğutma ekipmanları ve izolasyon malzemeleri konusundaki yenilikleri yakından takip ediyoruz.
Bugünkü yazımda yüksek sıcaklık izolasyon ve refrakter malzemeler konusunda sektörün öncü firmalarından biri olan AKM Metalurji firması Satış Koordinatörü İlker Arısoy ile görüşmemizde oluşturduğum notları sizlerle paylaşmak istedim.
Enerji, Petrokimya, Demir Çelik, Alüminyum, Cam ve Seramik sektörü başta olmak üzere tüm bacalı endüstriler için gerekli enerjiyi üretmek adına farklı fırın ve kazan tipleri kullanılmaktadır.
Bildiğiniz gibi endüstriyel fırınlar, nihai kullanıcının konusuna göre ısıtma, ergitme veya pişirme gibi işlemlerde kullanılmaktadır. Sistemin hedeflenen sıcaklığa ulaşmasını, ısının istenen süre boyunca muhafaza edilmesini ve hedeflenen prosesin gerçekleşmesini sağlarlar. Refrakter malzemeler, işte tam da bu sürecin sağlıklı gerçekleşmesini sağlayan ana bileşenlerden biridir.
Refrakter malzemeleri kısaca ateşe ve yüksek sıcaklığa dayanıklı malzemeler olarak tanımlayabiliriz. Genel olarak, 538 °C’nin (1000 °F) üzerindeki sıcaklıklarda kimyasal ve fiziksel yapısı bozulmadan kullanılabilen ve metal olmayan her türlü materyal, bu tanımın kapsamına girmektedir. Refrakter malzemeler prosese göre uygun kimyasal kompozisyon ve formlarda üretilip kullanılmalıdır. Doğru refrakter malzeme seçimi ve uygulaması ile proses ve kalite iyileştirmeleri, enerji tasarrufu ve fırın bakım sürelerinin uzaması gibi konularda faydalar sağlayabilir.
Genel olarak sektörde yüksek alüminalı ağır tuğla ve betonlar refrakter malzemeler olarak tanımlanmaktadır. Bu sebeple, cam elyaf & seramik elyaf ürünler, taş yünleri, Ca-Si plakalar ve düşük alüminalı hafif izole tuğlalar yüksek sıcaklık izolasyon ürünleri olarak değerlendirilmektedir.
Endüstriyel fırınlarda, izolasyon ve refrakter malzeme seçimi yapmak için öncelikle prosesin ve fırın içi şartların doğru şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Fırının tipi, ebatları, ısıtma tipi, fırın içi atmosfer, çalışma sıcaklığı, çalışma süreleri gibi ön bilgiler fırının genel izolasyon tipinin belirlenmesi için yeterli olacaktır.
Doğru izolasyon sistemini oluşturmak için fırının her bir bölümünün ayrı değerlendirilmesi ve uygun ürün seçimlerinin yapılması çok önemlidir. Tercih edilen izolasyon sistemlerinin mutlaka ısı hesap programında simüle edilip, sonrasında hedeflenen fırın dış sıcaklığının elde edildiği teyit edilmelidir.
7/24 çalışan, agresif atmosfere sahip fırınlar ve mekanik mukavemet gerektiren proseslerde, arka izolasyonun doğru yapılması kaydı ile daha çok tuğlalı veya betonlu sistemler tercih edilmektedir. Fırın içi sıcaklık değişimleri yüksek olan, devamlı çalışmayan ve termal şok yaşanabilecek fırınlarda ise elyaflı sistemler doğru seçim olacaktır.
Elyaf izolasyon sistemlerinde fırın içi hava akış hızına göre seramik veya çözünebilir elyaf battaniyeler, serme halinde veya modül formlarında uygulanabilir. Elyafların yüzey sertliğini arttırmak ve daha uzun süreli kullanabilmek adına ürün üzerine sertleştirici solüsyonlar uygulanabilmektedir. Aynı şekilde plaka formunda elyaf ürünler diğer bir tercih olarak değerlendirilebilir.
Sıvı veya gaz halinde metal teması olan alanlarda gerekli sınıflandırma sıcaklığına sahip, korozyon direnci yüksek, alkali ataklarına dayanıklı özel refrakter tuğla veya betonlar kullanılmaktadır. Bu tip sistemlerin ısı iletkenliği yüksek olduğu için izolasyon yeteneği sınırlıdır. Farklı arka izolasyon ürünleri ile sistem mutlaka desteklenmelidir.
Beton uygulamalarında betonun içindeki suyu bertaraf ederken kötü bir sürpriz yaşamamak adına kürleme diyagramına harfiyen uyulmalıdır. Aynı şekilde, fırının ısınması ve soğuması sürecinde beton yüzeyde bir deformasyon oluşmaması adına, mutlaka dilatasyon boşluklarına dikkat edilmeli ve beton blokların arasında uygun izolasyon malzemesi kullanılmalıdır.
Prosese uygun malzeme seçimi, izolasyon katmanlarının ve kalınlıklarının belirlenmesi, ankraj yerleşim planı, uygulama detayları gibi konulara önem verilmesi gerekmektedir. Bilinçli izolasyon dizaynı, kaliteli malzeme kullanımı ve doğru işçilik ile ileride yaşanması olası birçok problemin önüne geçilebilmektedir. Sorunsuz çalışan bir fırın, plansız duruşlara neden olmayacağı için üretim kaybı yaşatmayacaktır. Bakım sürelerinin kısa ve daha düşük bütçeli olmasını sağlayacaktır. Aynı zamanda, yüksek enerji verimliliğinin sağlanması ile hedeflenen enerji maliyetleri elde edilecektir. Bu sebeple dizayn çalışmaları, yüksek kaliteli izolasyon ürünleri ve doğru işçilik için yapılacak ek küçük maliyetlerin, bu bedellere kıyasla çok büyük kazançlar sağladığı unutulmamalıdır.
Hedef enerji maliyetlerinin devamını sağlayabilmek adına, belirli aralıklarla fırın dış konstrüksiyonundan termografi çalışmalarının yapılması sağlıklı olacaktır. Basitçe, fırının farklı bölgelerindeki ısı haritası çıkarılmalı ve problemli olan bir alan var ise hızlıca müdahale edilmelidir. Bu tip küçük revizyonlar fırının daha uzun süre hizmet vermesini sağlayacak ve uzun süreli üretim kayıplarının önüne geçecektir.
Endüstriyel İzolasyon Ürünleri Seramik Elyaf Ürünler Superwool (Çözünebilir) Elyaf Ürünler Yüksek Sıcaklık Tekstil Ürünleri Mikroporöz ve Aerogel Ürünler Kalsiyum Silikar Ürünler Kaya Yünleri Yapıştırma, Tamir ve Koruma Ürünleri İzolasyon Tuğlalar ve Harçlar Asbestsiz Plaka ve Contalar Yangından Korunma Ürünleri Fırın Donanım Ürünleri Taşıyıcı Elemanlar Isıtma Elemanları
|
Refrakter Katkı Ürünleri Refrakter Katkı Elemanları Refrakterler Alüminyum Temas Refrakterleri Alüminyum Temas Refrakter Koruyucuları Refrakter Betonlar Makine ve Ekipmanlar Alüminyum Döküm Sistemleri Dökümhane Ürünleri Döküm Yardımcı Ürünleri Alüminyum Döküm Kimyasalları Element Katkı Tabletleri Master Alaşımlar Endüstriyel Diğer Ürünler Seramik-Cam Boyaları
|
Katkılarından dolayı AKM Metalurji firması Satış Koordinatörü İlker Arısoy’a teşekkürlerimi sunarım.
ENDÜSTRİYEL FIRINLARDA FAN SEÇİMİ VE KULLANIMI
Endüstriyel Fırınlarda fan seçimi çok önemlidir. Temel kriterlerin yanı sıra tesisin durumu, çalışacağı ortamın şartları, kullanım yeri ve amacı önem taşır. Buna göre fanın tipi ve yönü seçilir. Her işte olduğu gibi bu işte de bilgi birikimi ve tecrübe ön plana çıkar.
Fanların doğru seçimi için aşağıda belirtilen genel kriterlere dikkat edilmesi gerekir.
1. Hava debisi (m3/h, m3/s veya CFM),
2. Çalışma şartlarında ihtiyaç duyulan statik veya toplam basınç (Pa veya mmSS),
3. Fanın içinden geçen havanın sıcaklığı (oC),
4. Fanın taşıyacağı havanın özellikleri (toz, nem, talaş vb.),
5. Fanın içinden geçen havanın korozif olup olmadığı,
6. İşletmenin sürekli veya kesintili çalışması.
7. Fan çalışma ortamında patlayıcı veya yanıcı gaz olup olmadığı.
Tesis için dikkate alınması gerekenler:
-Fanın ne yapması gerekir?
-Fan ekipmanının yeri neresi olmalıdır; eğer ekipman dış ortama yerleştirilecekse, dış ortam şartları nelerdir (rüzgâr, sıcaklık, nem)?
-Bakım ve tamir için boşluğun yeterliliği.
-Yükseklik, elektrik kapasitesi, ses ve titreşim ile ilgili olarak tesis limitleri.
-Fanın girişe, çıkışa veya her ikisine birden mi bağlanacağı.
-Fanın değişen sistem gereksinimlerini karşılamak için kontrol edilmesine ihtiyaç olup olmadığı.
-Girişteki, çıkıştaki ve gövdeden yayılan sesler için ses limitleri.
-Sistemdeki fan sayısı ve yedek fanın gerekip gerekmediği.
HAVA AKIŞ YÖNÜNE GÖRE SINIFLANDIRMA
1.Eksenel (Aksiyal) fanlar
2.Radyal (Santrifüj) fanlar
3.Karışık akışlı (Aksiyal-santrifüj) fanlar
1. EKSENEL FANLAR
-Akışkan, fan eksenine paralel hareket eder.
-Düşük basınç şartlarında yüksek debi sağlar.
-Hafif, küçük boyutlu ve ucuzdur.
2. RADYAL (SANTRİFÜJ) FANLAR
-Akışkan, fan eksenine dik (radyal) yönde hareket eder.
-Düşük debi koşullarında, yüksek basınç sağlar.
-Endüstride ve klima santrallerinde yaygın kullanılan bir fan tipidir.
SANTRİFÜJ (RADYAL) FAN TİPLERİ
1.Radyal (dik) kanatlı
2.Öne eğimli kanatlı
3.Geriye eğimli kanatlı
4.Aerodinamik kanatlı
Radyal (dik) kanatlı Öne eğimli kanatlı Geriye eğimli kanatlı Aerodinamik kanatlı
3. KARIŞIK AKIŞLI FANLAR
-Akış, eksenel doğrultuyla 30-80 derece açıyla yönlendirilir.
FANLARIN KULLANIMI YERLERİNE GÖRE SINIFLANDIRILMASI
Kanal Tipi Fanlar
-Kanal sistemine doğrudan bağlanarak yer tasarrufu ve montaj kolaylığı sağlar.
-Gövdesi yuvarlak veya dikdörtgen kesitli olabilir.
-Akış yönüne bağlı olarak radyal, aksiyal veya karışık akışlı tipte olabilir.
Çatı Tipi Fanlar
-Gövdesi dış hava şartlarına dayanıklıdır
-Kar ve yağmurun kanal veya bina içerisine girmesine engel olacak şekilde tasarlanmıştır
-Çatı üzerinde olması nedeniyle, bina içinde yer kaybına neden olmaz
-Mekanik gürültüler yaşam mahallinden uzaktır
-Cihaza kolay ulaşılır ve bakım yapılabilir
-Kanal sistemine bağlanmaksızın depo, fabrika gibi geniş alanların havalandırmasında kullanılabilir
-Akış yönüne bağlı olarak radyal, aksiyal veya karışık akışlı tipte olabilir
-Yatay atışlı ve Dikey atışlı modelleri mevcuttur
-Ortamdaki havayı egzoz eden ya da ortama taze hava veren tipleri vardır
Duvar Tipi Fanlar
-Bina duvar veya pencerelerine doğrudan bağlanabilirler.
-Akış yönüne bağlı olarak radyal veya aksiyal veya karışık akışlı tipte olabilir ve montajı kolaydır.
Endüstriyel Fanlar
Fabrikalar, enerji santralleri, maden ocakları ve benzeri üretim alanlarında gerek ortam havalandırması, gerekse imalat aşamasındaki ihtiyaçlar için gerekli olan yüksek debi ve yüksek basınçları sağlayabilen ağır konstrüksiyonlu fanlardır.
Tünel Jet Fanları
Otoyol tünellerinde CO gazının kritik sınırı aşması veya yangın anında oluşacak duman ve ısının ortamdan uzaklaştırılması için özel olarak tasarlanmış her iki yönde de çalışabilen, yüksek itme gücüne sahip aksiyal fanlardır.
Korozyona Dayanıklı Fanlar
Kimyasal üretim yapan tesislerdeki ve laboratuvarlardaki aşındırıcı gazların ortamdan tahliyesi için kullanılırlar. Gövde ve kanatları paslanmaz çelikten, özel plastik malzemelerden (PVC, PE, PP, vb) ya da çelik sac üzerine epoksi, kauçuk, vb. malzemelerin kaplanması ile imal edilmiştir.
Duman Tahliye Fanları
Yangın anında insanların kaçışına imkân sağlamak ve itfaiyenin müdahalesini kolaylaştırmak için belirlenen sıcaklık ve sürede çalışarak yangın dumanının tahliyesini sağlayacak şekilde özel motor, kanat ve gövde tasarımına sahip fanlardır.
HAVANIN SICAKLIĞINA GÖRE FAN SEÇİMİ
Fanlarda standart olarak kullanılan motorların çalışma sıcaklığı genellikle 60-70 °C civarındadır ve bu sıcaklık fanların normal hava şartlarında kullanımı için yeterlidir. Ancak, endüstriyel tesislerde yüksek sıcaklıklarda hava kullanımında, 100°C ile 400°C arasındaki sıcaklıklara dayanıklı fanlara ihtiyaç duyulabilir. Sıcaklığın yüksekliğine göre imalatçılar fanların gövde, kanat, yataklar ve kayış kasnak tertibatlarında özel önlemler alır ve gerekirse taze hava verilerek aşırı ısınan noktaların soğutulması sağlanır. Sürekli olarak yüksek sıcaklıkta çalışacak sistemlerin basınç kayıpları o sıcaklıktaki havanın yoğunluğu dikkate alınarak hesaplanmalıdır. Sistem basınç kaybı, standart hava sıcaklığına göre hesaplanmış ise, hava yoğunluğundaki azalmayla doğru orantılı olarak sistem basıncı düzeltildikten sonra fan seçimi yapılmalıdır. Eğer fanlar yangın duman tahliye fanlarında olduğu gibi belirli bir süre için (60-90-120 dakika gibi) belirli sıcaklıkta (200-250-300-400 °C gibi) çalışacaksa, fanlar bu duruma göre seçilmeli ve sertifikalandırılmalıdır.
AŞINDIRICI VE/VEYA PATLAYICI GAZLARIN VARLIĞINA GÖRE FAN SEÇİMİ
Kimyasal tesisler, laboratuvarlar gibi yerlerden transfer edilen hava içerisinde fan kanatlarını ve gövdesini aşındırıcı nitelikte asidik gazlar olması durumunda, gövdesi ve kanatları PVC, PE. PP, Paslanmaz çelik gibi malzemelerden imal edilmiş fanlar kullanılmalıdır. Motor, hava akımının dışında bırakılmalıdır. Bu tür fanlar radyal, aksiyal, kanal tipi, çatı tipi olarak imal edilebilirler. Aşındırıcı gazın cinsine göre kullanılacak malzeme türü üretici tarafından belirlenir. Hava içerisindeki gazın kolayca tutuşup patlama tehlikesi varsa bu durumda patlamaya karşı korumalı (Exproof, Explosion Proof) tipte fanlar kullanılmalıdır. Patlamaya karşı korumalı fanlar, gaz-toz grubuna, tutuşma sıcaklığına, cihazın gaza karşı izolasyon sınıfına ve cihazın olduğu ortamdaki patlayıcı gazın bulunma olasılığına göre tespit edilmiş standartlara göre gruplandırılırlar. Patlamaya karşı koruma ile ilgili standartlar, Avrupa Birliği'nde ATEX Standartları olarak düzenlenmiştir.
FAN TAHRİK TİPİ SEÇİMİ
Fanların motorlarla tahrik edilmesinde üç değişik sistem kullanılmaktadır.
Direkt tahrik sistemleri:
-Genellikle 100 °C altındaki sıcaklıklarda ve 30 kW altındaki güçlerde kullanılır.
-Kayış-kasnak veya kaplin kayıpları olmadığı için daha yüksek verime sahiptir.
-Bakıma daha az gerek gösterir.
Kaplin sistemleri:
-Genellikle 200 kW üstündeki motor güçlerindeki uygulamadır.
-Kaplinli sistemlerin verimi yüksektir.
-Motor ile fan arasında bir emniyet elemanı olarak işlev görürler.
-Frekans invertörleri (VSD) ile kullanıldığında enerji verimliliği ve kapasite uyumu üst düzeyde sağlanabilir.
-Yüksek sıcaklıkta veya kirlenmiş hava uygulamalarında kullanılabilirler.
-Bakım maliyetleri direkt tahrik sistemine göre daha fazladır.
Kayış- kasnak sistemleri:
-Genellikle 200 kW altındaki motor güçlerindeki uygulamadır.
-Bu sistemlerde herhangi bir devir sayısı elde edilebilir (buna karşın kaplin ve direk tahrikte 3000, 1500, 1000, 750 d/d şeklindeki motor devir sayıları kullanılır). Fakat eğer elektrik motoru frekans invertörleri ile kontrol edilirse kaplin ve direk tahrikli sistemlerin bu dezavantajı azalır.
-Pahalı ve düşük hızlı motorlardan (750 d/d gibi) kaçınma imkânı verir.
-Verimi direk tahrik ve kaplin tahrikli sistemlere göre daha düşüktür.
-Bakım maliyetleri direkt tahrik sistemine göre daha fazladır.
-Fan devir sayısı, motor devir sayısının ±150 d/d uzağında seçilmelidir. Örneğin 1500 d/d motor için 1350 d/d’nin altı ve 1650 d/d’nin üstündeki devir sayıları daha uygun olur. Aksi takdirde kaplinli tahrik daha uygundur.
-Yüksek sıcaklıkta veya kirlenmiş hava uygulamalarında kullanılabilirler.
FAN MOTORLARINDA İLK KALKIŞ (START) PROBLEMİ
Asenkron motorların çalışmaya başladıkları ilk anda şebekeden çektiği akıma demeraj akımı, yol alma akımı veya kalkış akımı denir. Bu akım, motorun gücüne ve kutup sayısına bağlı olmakla birlikte yaklaşık olarak anma akımların 3-6 katı kadardır.
Durmakta olan bir asenkron motora gerilim uygulandığında stator sargılarında meydana gelen manyetik alan kuvvet çizgilerinin tamamı rotor çubuklarını kestiğinden rotorda indüklenen gerilim ve dolayısıyla rotor çubuklarından geçen akım en büyük değerinde olur.
İlk anda rotor dönmediğinden zıt EMK en küçük değerindedir ve bu nedenle motor şebekeden en büyük akımı çeker. Rotor dönmeye başlayınca stator döner alan hızı (ns) ile rotor hızı (nr) arasındaki fark azalmaya başlar. Bunun sonuncu zıt EMK’in değeri yükseleceğinden şebekeden çekilen kalkınma akımı gittikçe azalır.
Yukarıda belirttiğimiz değerlerden dolayı küçük güçlü motorların çektiği kalkınma akımı, gittikçe azalan bir durumda olduğundan sargılar ve şebeke için bir sorun oluşturmaz. Ancak 3 kW’ın üzerindeki büyük güçlü motorların kalkınma akımları hem şebeke için hem de motor sargıları için zararlıdır. Zira bu fazla akım motor sargılarında aşırı ısınmalara, şebekede ise gerilim düşümlerine ve gerilim dalgalanmalarına neden olur. Bunun sonucunda da gerilim düşümü, motoru ve şebekeden beslenen diğer alıcıları etkiler.
Ayrıca kumanda devresindeki anahtarlama elemanlarının çabuk yıpranmasına ve arıza yapmasına yol açar. Bu nedenle büyük güçlü motorların ve çok sık yol alan küçük güçlü motorların, kalkınma akımlarının şebekeyi olumsuz yönde etkilememeleri için değişik yöntemler (emiş klapesi, soft starter, frekans evirici vb..) uygulanır.
İNCİRCİOĞLU Vantilatör firmasına verdiği bilgiler ve katkıları için teşekkürlerimi sunarım.
MAKİNA İMALATINDA
ERP’YE GEÇİŞ
Makina imal ederken yapılan birçok iş ve işlem vardır. Sipariş alındıktan sonra sözleşmede geçen özelliklerde ve verimlilikte makine veya fırın yapmak için öncelikle proje departmanı çalışmaya başlar. Çelik, hidrolik, pnömatik, gaz hattı, rulman ve güç aktarım ürünleri, bağlantı elemanları, fan ve motor&redüktörler, izolasyon ve refrakter, boya, elektrik ve otomasyon projeleri ve tesisatları çizilir, malzeme listeleri ortaya çıkartılır. Öbür taraftan imalat aşamaları, kaynak, talaşlı imalat, kesim, büküm, ısıl işlem gibi iş ve işlemlerin listeleri ve sıraları belirlenerek imalata başlanır. Bu süreç en önemli süreçtir ve mümkün olduğunca uzun tutulmalı, çizimler simule edilerek netleştirilmelidir.
İşte ERP (Enterprise Resource Planning) tam da bu noktada devreye girer. Projenin ERP’ye yüklediği ürün ağacına göre hem imalata hem de satınalmaya talepler düşer. Satınalma, stok kontrolü için depolarını kontrol ettikten sonra talepleri teklife, teklifleri siparişe dönüştürür. Eğer gelen malzeme içeride işlenecek veya işlenmek üzere dışarıya gönderilecekse onu organize eder. Bu arada alınan malzemelerin işlenmesinden sonra artan fire kısımlar değerlendirilmek üzere tekrar fire kartı açılarak stoklanır veya hurdaya verilmek üzere ayrılır.
ERP’ye geçiş süreci iş yoğunluğuna göre firmadan firmaya değişiklik gösterebilir. Genelde yoğun işleyiş sırasında, firma büyüdüğünde ve işler içinden çıkılmaz hale geldiğinde ERP’ye geçiş yapıldığı için doktorun kalbini durdurmadan hastasına narkoz vererek ameliyat etmesi gibi bir süreç yaşanır. 7/24 durmadan çalışmak zorunda olan hastanelerde komple tadilata girmeye de benzetebiliriz bu durumu. Nasıl hastanede bir dakika bile rutin çalışmaya ara vermeden kısım kısım tadilat yapılıyorsa ERP’ye geçişte de kısım kısım ilerlenebilir. Benim düşüncem öncelikle yeni başlayan projelerle geçiş yapmak, mevcut ilerlemiş projeleri ise önceki yöntemle devam ettirmek yönündedir. Bu şekilde bir yıllık süreçte tamamen sorunsuz bir şekilde geçmek mümkün olabilecektir.
Yakıtı azalan uçağın havada tanker uçaktan yakıt almasına da benzetebileceğimiz bu geçiş sürecinde farkındaysanız yakıt alan ve veren uçak aynı hızda belli bir süre gitmek zorundadırlar. Ancak ne olursa olsun geçişi tamamlamak ve her şeyi kontrol altına almak gerekir. Çünkü ERP yalın üretime tam destek olan bir sistemdir. A dan Z ye tüm süreçler; stoktan faturaya, irsaliyeden depolara, satıştan satınalmaya, üretimden projeye, tedarikçilerden muhasebeye tüm hareketler kontrol altına girecek ve sürdürülebilir hale gelecektir.
ERP demek verimlilik demektir, her şeyi kontrol altına almaktır. Fabrika ayarlarına geri dönmek, başarılı olma yoluna girmektir. Tüm verileri her yerden erişebilir hale getirmek, veri güvenliğini ve izlenebilirliğini sağlamaktır. Fabrikada tüm birimler arasında koordinasyonu sağlamak, ortak teknik bir dil kullanmaktır. Belirlenen hedefin neresinde olduğunu bilmek, önünü görmektir.
“Kalite ayrıntıda gizli” derler ya. ERP’de de ayrıntılar ve detaylar oldukça fazladır. Her bilgisayar programında olduğu gibi öncelikle sonuca odaklanırız. Programın bize ne gibi raporlar verme kabiliyeti olduğunu merak ederiz. Analizler, grafikler, yorumlar ve yönlendirmeler önemlidir bizim için. Ancak şunu aklımızdan çıkarmamamız gerekir ki; başlangıçta ve işleyiş esnasında ne veri girişi yaparsanız çıkacak sonuç ve raporlar o derece mükemmel olur. Yani ERP’ye geçerken kurguladığınız sabit verileri ne kadar düzgün hazırlarsanız sonuç o kadar detaylı olur. Altyapıyı çok iyi tasarlamamız ve iyi hayal etmemiz gerekir.
Tüm birimlerin birbirleri ile etkileşim halinde, birlikte çalışmasıdır ERP. Kimdir bu yönetici ve ekipler?
YÖNETİCİLER: Yönetim Kurulu (Genel müdür, Genel Müdür Yardımcıları, Denetçi), Yönetici Asistanı, Muhasebe ve Finansman , Pazarlama ve Satış , Satış Sonrası Hizmetler, Tasarım ve Proje, Üretim ve Planlama, Elektrik Otomasyon, Satın Alma Yönetici ve Uzmanları, İthalat ve İhracat, Depo, İdari İşler, Bilgi İşlem, İnsan Kaynakları, Kalite Kontrol, AR-GE ve İnovasyon Birimi, Yedek Malzeme Satış Birimi…
EKİPLER: Kesim, Büküm, Talaşlı İmalat, Testere, Kaynak, Mekanik Montaj, Hidrolik, Pnömatik ve Doğalgaz Tesisatı, Refrakter ve İzolasyon, Elektrik ve Otomasyon, Boya, Kalite Kontrol, Paketleme ve Sevkiyat, Devreye Alma, Revizyon ve Tamir&Bakım, Lojistik…
ERP’ye geçiş süreci tamamlandığında şu hedeflere ulaşılır:
“Kontrolsüz güç, güç değildir” Pirelli
İMALATTA ALTERNATİF ARAYIŞLAR
Makina imalatının oluşumu proje kısmında başlar. Çelik, elektrik, pnömatik, hidrolik, gaz gibi tüm devre şemaları hazırlanır. Tüm ekipmanlar yerlerine yerleştirilir. Makinadaki tüm kısımların çalışıp çalışmadığı simule edilir. Tamamlanan çizimler ve belirlenen malzeme listeleri ilgili birimlere iletilir ve imalat başlar.
Endüstriyel fırınların imalatında değişik alternatif imalat ve montaj yöntemleri vardır. Bu yazımda bu yöntemleri karşılaştırmaya ve çeşitli alternatif öneriler sunmaya çalışacağım.
ÇELİK KISMI :
Fırının çelik kısmının başlangıcında makina ressamları yer alır. Makina ressamları arge ve kalite kontrol bölümündeki mühendislerle desteklenerek fırın projesinin tamamlanması sağlanır. Tamamlanan projelerin malzeme listeleri satınalma birimine iletilerek temin edilmesi istenir ve imalata aktarılarak üretime başlanır. İmalatta dışarıdan gelen malzemelerin yanı sıra stoktaki malzemeler de kullanılarak öncelikle çelik kısmı tamamlanır. Bu aşamada kesim-büküm, kaynak ve montaj işlemleri uygulanır. Bunlar için gerekli testere, makas, pres, cnc plazma gibi makinalar ve bunları kullanacak ustalar mevcuttur. Talaşlı imalat ta çelik konstrüksiyonu destekler ve paralel olarak yol alır.
ÇELİK KISMININ ALTERNATİFİ :
Çelik konstrüksiyon için çok çeşitli çelik malzeme stoğu tutulmaz. Makas, pres, plazma gibi makinelere yatırım yapılmaz. Dolayısı ile bu makinalar için gerekli olan usta ve enerji maliyeti de olmaz. Projede hazırlanan kesim ve büküm listeleri dışarıdan malzeme dahil kesilmiş ve bükülmüş olarak, firesiz ve hurdasız şekilde temin edilir. Stoklama ve depolama maliyeti ortadan kalkacağı için üretim alanı genişler. Satınalmanın iş yükü hafifler ve proje maliyet hesabı yapması kolaylaşır. Dışarıdan hazır kesilmiş ve bükülmüş gelen malzemeler kullanılarak kaynak ve montaja başlanır. Az makina, az stok ve depolama ile ve daha az personelle çalışarak tüm genel gider kalemlerinin azaldığını göz önünde bulundurmak gerekir. (Elektrik, doğalgaz, su, yemek, servis, iş güvenlik, amortisman, bakım, tamir v.s.) En önemlisi de zamandan tasarruftur.
MONTAJ KISMI :
Çelik kısmının tamamlanmasından sonra sıra gaz, pnömatik ve hidrolik tesisatlarının yapılmasına gelir. Rulman ve güç aktarım ekipmanları yerlerine monte edilir. Fan ve motor&redüktörler yerlerine yerleştirilir. Fırın üzerinde izolasyon ve refrakter uygulamaları yapılır. Bunları yapan ustalardan ve çıraklarından oluşan ekipler vardır.
Elektrik ve otomasyon altyapısı için kablo kanalları döşenir. Nihayetinde fırın boyanmaya hazırdır. Boyacının ardından kablolama yapılarak otomasyon panosunun yerine montajı sağlanır. Fırın teste hazır olduğunda plc yazılım kullanılarak soğuk ve malzemesiz testleri yapılır, devreye alınmak ve sıcak testleri yapılmak üzere kullanılacağı fabrikaya sevk edilir.
MONTAJ KISMININ ALTERNATİFİ :
Çelik montaj ve kaynak, gaz, pnömatik, hidrolik, montaj, izolasyon, boya, elektrik ve otomasyon için ayrı ayrı ekipler vardır. Ekipler sahaya iş sırasına göre sırayla sürülür. Bu ekiplerin her biri için dışarıdan profesyonel firmalardan montaj destek hizmeti de satın alınabilir. Böylece imalatın hızlanması hedeflenir ve bünyede çok fazla sayıda ekip bulundurulmasının önüne geçilmiş olur.
MÜHENDİSLİK HİZMETLERİ VE ALTERNATİF YARARLANMA YÖNTEMLERİ:
Makina imalatının her aşamasında (proje, arge, kalite kontrol, satış, teknik satınalma, imalat takip, devreye alma gibi) mühendisler istihdam edilebilir. Her aşamada mühendislerin sunacağı üretim önerileri dikkate alınarak imalat ilerleyebilir. Çizim, arge, imalat, devreye alma için ayrı ayrı mühendislerden yararlanılabilir.
Ancak burada benim mühendislerden yararlanma önerim şu şekilde olacak:
*** Makinanın projesini çizen mühendis arkadaşımız veya ekibimiz işin başından en sonuna kadar içinde olmalı. Çizdikleri projenin imalat ve montaj aşamalarını da onlar takip etmeliler. Makina hazır olduktan sonra yerinde devreye alınma esnasında da yine ekibin başında onlar olmalı. Yani projesine sahip çıkan, başından en sonuna kadar takip eden, sorumluluğu üzerine alıp tecrübe kazanan, şantiye deneyimi de yaşayan, sahada ustaları yönetme ve yönlendirme becerisine sahip mühendisler.
Makina imalatı sırasında yaşanabilecek olası aksilik ve revizyonları en aza indirmek için de şöyle bir yol izlenebilir:
Normalde ve genelde uyulan süreler ortalama aşağıdaki gibidir.
Proje çizim süresi: 1 ay
İmalat, montaj ve boyama süresi: 6 ay
Elektrik ve Otomasyon: 1 ay
Test ve devreye alma süreci: 2 ay
TOPLAM: 10 ay
Halbuki ilk baştaki proje çizim süresi uzatılsa diğer süreçler otomatikman kısalacak, aynı zamanda olası tüm hata ve revizyonların önüne geçilecektir.
*** Proje çizim süresi: 2 ay
İmalat, montaj ve boyama süresi : 4 ay (proje ve simule etme süresi uzadığı için her şey yolunda gitmiş ve hiçbir aksilik yaşanmadığı için süre kısalmıştır)
Elektrik ve Otomasyon: 1 ay
Test ve devreye alma süreci: 1 ay (sıfır hata ile fırın devreye alınmıştır)
TOPLAM: 8 ay
Hedefimiz her zaman en sürdürülebilir, en verimli, en masrafsız yolları bulmak olmalı. Yani yalın üretim. (En iyi üretim potansiyelinin meydana getirilmesi, israfın ortadan kaldırılması, maliyet ve işçiliğin minimum düzeye indirilip kar marjının artırılması)
ENDÜSTRİYEL FIRINLAR
ANADOLU TEKNİK VE MESLEK LİSESİ
*** KENDİ MESLEK LİSEMİZİ AÇMAMIZ LAZIM ***
Değerli Okuyucularım,
Bu yazımda Meslek Liselerinin itibarını düzeltmek için yapabileceklerimiz üzerinde tavsiyelerde bulunacağım. Teknik Lise çıkışlı birisi olarak bu konuda birkaç kelime yazabileceğimi düşündüm. Daha çok Meslek Liselerinin makine imalatı yapan bölümlerine yönelik tavsiyelerim olacak. Özellikle açılmasını şiddetle tavsiye edeceğim Endüstriyel Fırınlar Meslek Lisesi için yapacağımız çalışmalardan bahsedeceğim. Bu konuda devlet&özel sektör işbirliği ile işin maddi boyunu aşacağımıza inanıyorum. Zaten yetişmiş insan gücü olarak oldukça ileri düzeyde olduğumuzu biliyorum. Sektörde çok tecrübeli mühendislerimiz ve ustalarımız da bu sürece katkı vermekten büyük bir mutluluk duyacaklardır.
Son yıllarda ivme kazanan alüminyum & çelik sektörüne yönelik fırınlar yapan endüstiyel fırın sektörü olarak hem kendi insan kaynakları ihtiyacımıza hem de alüminyum sekötürünün ihtiyacına çözüm olacak şekilde Meslek Liseleri açma zamanımızın geldiğini düşünüyorum. Bu liselerde direkt bir fırının yapılması aşamalarında ihtiyaç duyulan personeli yetiştirmeye yönelik bölümler olmalı. Bu konuda tüm sektör temsilcileri tüm tartışmaları ve rekabeti bir kenara koyup elini taşın altına koymalı.
Boyacılık, Döküm&Isıl İşlem, Kesim&Büküm, Elektrik&Otomasyon, Gaz Tesisatçılığı, Hidrolik, Pnömatik, Refrakter&İzolasyon, Çelik ve Doğalgaz Kaynağı, Motor&Redüktör, Ölçme Teknolojisi, Makine Ressamlığı, Talaşlı İmalat, Fan&Vantilatör, CNC Makine ve Tezgahlar gibi bölümler açılabilir. Yani lisemiz nerdeyse bir fırını veya dökümhaneyi imal edecek kapasitede olmalı, hem yer hem de imkanlar açısından…
Açağımız lise için yol haritamız:
Evet görüldüğü üzere çok zor değil, alüminyum ve endüstriyel fırın sektörü olarak bu işin altından kalkabiliriz. Sektörün geleceğini ve insan kaynağı sorununu da temelden çözmüş oluruz. Gelecek nesillere ve ülkemize katkımız büyük olur. Okullarımız kısa zamanda buluş, patent ve marka üreten okullar haline gelecektir.
ENDÜSTRİYEL FIRIN OTOMASYONU
Endüstriyel fırınlar, farklı sıcaklık aralıklarında çalışabilen makinalardır. Bu fırınlar, çeşitli malzemelerin işlenmesi için uygun sıcaklık aralıklarını sağlarlar. Endüstriyel fırınların birçok özelliği bulunmaktadır. Bunlar arasında;
Çeşitli Otomasyon Sistemleri:
Fırın otomasyonu ve sistemleri modern ısıl işlem fırınlarında giderek yaygınlaşmakta ve endüstriyel uygulamalara birçok fayda sağlamaktadır. Otomasyon sistemleri fırının daha verimli çalışmasını sağlar, ısıl işlem prosesinin doğruluğunu artırır ve işçi güvenliğini iyileştirir.
Otomatik kontroller, ısıl işlem fırınlarında kullanılan en önemli otomasyon sistemlerinden biridir. Fırın içindeki sıcaklık ve atmosferin hassas bir şekilde kontrol edilmesini sağlarlar. Otomatik kontrol arayüzleri fırının istenen sıcaklığı korumasını sağlayarak işlem gören malzemenin gereken süre boyunca doğru sıcaklığa maruz kalmasını sağlar. Bu, eğilme veya çatlama gibi malzeme kusurları olasılığını azaltır ve daha kaliteli bir nihai ürünle sonuçlanır.
Isıl işlem fırınlarında yaygın olarak kullanılan bir diğer otomasyon sistemi de robotiktir. Robotik sistemler fırının yüklenmesi ve boşaltılması, fırın içindeki parçaların hareket ettirilmesi ve fırın içindeki atmosferin kontrol edilmesi gibi çeşitli görevleri yerine getirebilir. Robotik sistemler artan verimlilik, azalan işçilik maliyetleri ve iyileştirilmiş işçi güvenliği gibi çeşitli faydalar sağlar.
Isıl işlem fırınlarında robotik kullanmanın en önemli faydalarından biri, mola veya dinlenme süresi gerektirmeden sürekli çalışabilmeleridir. Bu, fırının günün her saati çalışmasını sağlayarak üretkenliği artırır ve üretim maliyetlerini düşürür. Ayrıca, robotlar görevleri insanlardan daha hızlı ve doğru bir şekilde yerine getirerek hata veya kaza olasılığını azaltır.
Otomatik izleme sistemleri, ısıl işlem fırınlarında kullanılan bir diğer önemli otomasyon sistemidir. Bu sistemler operatörlerin fırın içindeki sıcaklık ve atmosferin yanı sıra gaz akışı ve basınç gibi diğer değişkenleri de izlemelerine olanak tanır. Otomatik izleme sistemleri, fırında ayarlamalar yapmak için kullanılabilecek gerçek zamanlı veriler sağlayarak ısıl işlem sürecinin doğru ve tutarlı kalmasını sağlar.
Otomatik izleme sistemleri veya fırın ekranları, çalışanların manuel kontroller yapmak için fırına girme ihtiyacını azaltarak çalışan güvenliğini de artırır. Bu da yanık veya zararlı gazlara maruz kalma gibi kaza veya yaralanma risklerini en aza indirir.
Son olarak, otomatik veri kayıt sistemleri endüstriyel uygulamalara birçok fayda sağlar. Veri kayıt sistemleri sıcaklık, atmosfer ve işlem süresi dahil olmak üzere ısıl işlem sürecine dahil olan tüm değişkenleri kaydeder. Bu veriler, ısıl işlem sürecini optimize etmek için kullanılabilir ve fırının verimliliğini ve doğruluğunu artırır. Ayrıca, veri kayıt sistemleri, kalite kontrol ve uyumluluk amaçları için kullanılabilecek ısıl işlem sürecinin kalıcı bir kaydını sağlar.
Sonuç olarak, otomasyon sistemleri modern ısıl işlem fırınlarının temel bir bileşeni haline gelmiştir. Otomatik kontroller, robotik, izleme sistemleri ve veri kayıt sistemleri endüstriyel uygulamalara artan verimlilik, gelişmiş doğruluk ve gelişmiş işçi güvenliği dahil olmak üzere çok sayıda fayda sağlar. Bu nedenle, otomasyon sistemlerinin kullanımı ısıl işlem içeren her türlü endüstriyel uygulama için önemli bir husustur.
Otomasyonun Hedefi: Endüstriyel fırının çalışmasını sağlayan gaz, pnömatik, hidrolik, fan, motor, redüktör gibi ekipmanların birbirleri ile bağlantısını kurup yazılımla otomatik olarak güvenli çalışmasını sağlamak. Fırın üzerinden sıcaklık, mesafe gibi ölçümleri almak ve verileri değerlendirmek.
Otomasyon için İş ve İşlem Sırası :
Bu aşamada fırın ile ilgili olarak toplanacak bilgi ve cihazlar;
- Gaz hattı şeması ve cihazların listesi,
- Pnömatik hat şeması ve cihazların listesi,
- Hidrolik hat şeması, valflerin pozisyonları ve cihazların listesi ile motor güçleri,
- Fanların motor güçleri,
- PTC ve sıcaklık sensörü, vibrasyon sensörü, kayış emniyet sensörü (devir bekçisi), PT100 modülü, transmitter, presostat, aktüatörler, mesafe sensörü, kapı kilit sistemi v.s. ekipman listesi,
- Yakıcı sisteminin özellikleri ve gücü
- Uzaktan bağlantı ile ilgili cihazlar, operatör paneli,
PÜF NOKTALARI
Tecrübesiyle değerli katkılar sunan Feo Otomasyon firması’ndan Fatih ASLAN’a teşekkür ederim.
YARARLANILAN KAYNAKLAR:
https://endustriyelkontrol.com/endustriyel-firin-otomasyonu
FABRİKANIN GİZLİ KAHRAMANLARI
-ARKA PLAN-
Fabrika ve işyerlerinde ön planda yer alan yönetim, satış ekibi, sahada görev alan mühendisler, proje, satınalma, idari işler, muhasebe ve finans, sekreterya, bilgi işlem, arge ekipleri ve mavi yaka yani imalatta çalışan ustalar ve çıraklar dışında bir de arka planda kahramanca, fedakarca ve özverili çalışan gizli bir ekip daha vardır. Ben onları askerdeki karargah ve geri hizmetler bölüğüne benzetiyorum. Geri hizmetlerde görev alan, fazla görülmeyen, hatta bazı işyerlerinde değeri pek bilinmeyen ancak yaptıkları görev itibariyle aslında çok önemli vazifesi olan ön plandaki çalışanlarımızdır onlar.
Şunu iyi bilmek gerekir ki; başarı, ekip işidir. En tepeden en aşağıya kadar tüm ekip tam organize olduğu zaman başarı gelir. İyi bir lider ve yönetici bunun bilincinde olarak geri hizmetlerde görev alacak elemanları seçerken bile titiz ve seçici davranır. Fabrikanın bekçisi, danışma ve santral görevlisi, şoförler, depo elemanı, fabrikanın düzen ve temizliğinden sorumlu ortacı dediğimiz kişiler, yemekhanede yemek yapan ve dağıtan aşçılar ve yardımcıları, temizlik ve çaydan sorumlu çalışanlar (genelde ablalarımız), varsa işyeri hekimi ve hemşiresi size sözünü ettiğim karargah bölüğünde ve geri hizmetlerde emek veren personelimizdir.
Fabrika Bekçisi ve Danışma Personeli : Fabrikalarda güvenlik hizmetini üstelenen personel genelde girişte kimlik kontrolü ve yönlendirmeyi yapacağı için giyimine özen gösteren, kime nasıl hitap edeceğini bilen, yönlendirmeleri iyi bilen kişilerden oluşmalıdır. Çalışanlarımızı, ziyaretçileri ve misafirlerimizi ilk karşılayan kişiler olacakları için ilk intiba çok önemlidir. Gelen ziyaretçiler bazen çok önemli firmaların sahipleri veya yatırım danışmanları olabilir. Bazen de yurtdışından misafirleriniz gelebilir. Bu gibi durumlarda danışma personelinin tavır ve tutumu gelen ziyaretçilere fabrikanız hakkında fikir verecektir.
Şoförler : Şirket araçlarını, yük ve servis taşımacılığını üstlenecek sürücülerin tecrübeli ve işini bilen insanlardan seçilmesi çok önemlidir. Çünkü onlar sizin dışarıdaki yüzünüzdür. Kullandıkları araçlarla dışarıya malzeme getirip götürdüklerinde aslında fabrikanızı temsil etmektedirler. Araçlara sahip çıkmaları, dikkatli araç kullanmaları, trafik kurallarına uymaları, giyimlerine ve davranışlarına dikkat etmeleri, taşıdıkları ister malzeme isterse insan olsun, sorumluluklarının bilincinde olmaları çok önemlidir.
Depo Elemanı : Deponun sorumluluğunu verdiğiniz kişi gayet düzenli olmalı, malzemeleri tanımalı ve gelen veya çıkacak malzemeyi iyi takip edip kayıt altına almalıdır.
Ortacı : Fabrikanın genelde imalat kısmında çalışan bu kişiler, fabrikanın düzen ve temizliğinden mesuldürler. İmalat yapılan fabrikalarda sürekli bir şekilde üretim olduğu için düzenli olarak temizlenmeli ve malzemeler düzenli tutulmalıdır. Düzen ve temizliğin iyi olduğu fabrikalarda üretim de güzel ve verimli olur.
Yemekhane Çalışanları : Yemekhane kısmı fabrikanın temizliğe ve düzene en çok dikkat edilmesi gereken bölümüdür. Bu kısımda çalışan aşçı ve yardımcılarının çok temiz ve titiz çalışması gerekir. Ayrıca yemek dağıtan personelin de temizliği önemlidir. Bu kısımda çalışan personelin tümünün sağlık kontrollerinin düzenli yapılması şarttır. Gerek personelinize gerekse misafirlerinize sunulan yemeklerin hijyenik ve lezzetli olması fabrikanın saygınlığı ve prestiji açısından çok önemlidir.
Temizlik Görevlileri ve Çay Sorumluları : Genelde ablalarımız bu kısımda görev alırlar ve onlar bizim için çok değerlidirler. Çay ve içeceklerin hazırlanması, idari kat ve odaların temizlenmesi onların görevidir. Yaptıkları görev hiç de küçümsenmeyecek kadar önemlidir. Hem çalışanlarımızın çalışma ortamlarının hijyenik ve yaşanabilir olması, çay ve içecek ihtiyaçlarının karşılanması, diğer yandan gelen misafirlere yaptıkları hizmetler, tavır ve tutumları herkes için çok iyi bir izlenim oluşmasına yol açar. Unutmayın işletmeler genelde misafirlerinin aklında temizlikleri ve kırk yıl hatırı olan kahve çaylarıyla akılda kalırlar.
Görüldüğü gibi bir fabrikanın ayakta kalması sadece ürettikleri veya üretimde çalışanlarıyla alakalı değildir. Arka planda o kadar önemli işler ve detaylar vardır ki hiçbiri küçümsenemez, önemsiz olduğu düşünülemez. O yüzden en tepeden en alta kadar tüm çalışanlarımıza değer vermeli ve işlerine saygı göstermeliyiz. İşyerinde ve fabrikamızda çok güzel bir aile ortamı oluşturmalıyız.
BENİ BİR TEK SEN ANLADIN, SEN DE YANLIŞ ANLADIN
Fabrikalarda gördüğüm önemli bir eksiklik var. Aynı dili konuşamamak. Mühendisler, satış elemanları, satın alma uzmanları, idareciler, proje çizimcilerimiz ve ustalarımız arasında kopukluklar ve yanlış anlaşılmalar yaşanmakta. Malzeme, alet, makine isimleri her birimde farklı olarak dillendirilmekte. Kurum olarak ortak ve her yerde geçerliliği olan ortak bir teknik dile geçmemiz şart. Artık halk ağzı dilini, işaretle anlatmayı, alet ve malzemeleri bir şeylere benzetmeyi bırakmalıyız.
Ustalarımdan, proje ofisinden, mühendis arkadaşlarımdan veya yöneticilerimden bana satın alma talepleri geliyor. Talepler sırasında malzeme isimleri farklı telaffuz ediliyor. Aynı malzemeye ustam başka, mühendis arkadaşım başka isim vermiş. Bazen her iki isimlendirmenin de yanlış olduğunu fark ediyorum. Teknik terimler, uluslararası normlar bilinmiyor. Zaman zaman tam olarak ne istendiğini anlamakta zorlanıyorum. Yanlış malzeme aldığım bile oluyor. Tedarikçilerimden de malzemelere yanlış isim verenleri görüyorum.
Bilinmeyenler ve yanlış ifade edilen terimler arasında temel matematik bilgi eksikliği ön plana çıkıyor. Ustalarımızdan metre, kumpas gibi ölçüm aletlerini iyi kullanmayı bilmeyen ve basit hesaplamaları yapamayanlar var. Ölçü birimleri, uzunluklar, alan, hacim ve ağırlık hesaplamaları gibi. Temel fizik bilgileri de bilinmeyenler ve yanlış ifade edilenler arasında; hareket, kuvvet, verim, sürtünme, basınç, mukavemet, sertlik, metrik ölçü birimi gibi….
En önemli hususlardan biri de proje ve teknik resim okuyamama. Geometri bilgisi eksikliği, çizgi çeşitleri, kesit, tarama, kaynak noktaları, tolerans, semboller gibi temel şekil ve resimler eksik okunuyor ve anlatılamıyor.
Malzemelerin isimleri ve özellikleri de bilinmeyenler arasında. Çelik sınıfları, türleri, sac, boru, profil, dişli, u demirleri, köşebent, lama gibi temel malzemeler ve soğuk-sıcak çekilmiş çelik, paslanmaz çeliklerin çeşitleri ve özellikleri pek bilinmiyor veya doğru ifade edilemiyor.
Makine elemanlarının isimleri ise oldukça değişik şekillerde seslendirilebiliyor. Vida, cıvata, somun, pul, kamalar, pimler, havşalar, yaylar, yataklar, rulmanlar, kayışlar, kasnaklar, yağlamalar yeterinde tanınmıyor ve bilinmiyor.
Hidrolik, pnömatik, elektrik, devre diyagramları çözülemiyor. Torna, freze, makas, pres, testere, diş açma, cnc plazma ve lazer kesim makinalarının nasıl kullanılacağı ve tam olarak ne işe yaradığı ve neler yapabildiği tam olarak bilinmiyor. Bu da makineleri verimsiz kullanmaya yol açıyor.
Torna ve freze tezgahında çalışan ustalarımız kullandıkları matkap, freze uçlarının ve elmas uçların isimlerini hatırlamakta zorlanıyorlar. Kullandıkları makinaların tam olarak ne işler yapabildiğinin farkında değiller. Sadece kendi öğrendikleri ile yetiniyorlar.
Fabrikalarımızda mutlaka bir kütüphanemiz bulunmalı. Kütüphanede faydalı olabilecek teknik kitaplar, tedarikçilerin sattıkları malzemelerle ilgili hazırladıkları ürün seçim katalogları yer alabilir. Diyagram ve afişler kütüphane duvarlarına asılabilir. Bazı cep kitapçıkları hazırlanıp personelimize dağıtılabilir. Eğitim toplantıları yapıp malzemeler hakkında ortak bil geliştirme yoluna gidebiliriz. Dışarıdan danışmanlar ve teknik elemanları çağırıp ders alabiliriz. Özelikle tedarikçilerimizden mühendislik destek hizmeti alabilir veya eğitim vermelerini talep edebiliriz.
Bu konuda çok faydalı olacağını umduğum bir kitabı da ustalarıma, makine teknik ressamlarına ve mühendis arkadaşlarıma tavsiye edebilirim.
FABRİKA İÇİ DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ
Demokrasi deyince ilk aklımıza gelen seçmek, seçilmek ve seçilmiş temsilciler aracılığı ile yönetilmek aklıma geliyor.
Ayrıca;
Demokrat olmak, fabrika sahibi ve yönetici olarak çalışanlar arasında kültür, dil, ırk, cinsiyet, bölge farklılıkları, mezhepsel, siyasi ve dini düşüncelerinden dolayı ayrım yapmamak.
Çalışanları yaptıkları işe, size ve çalışma arkadaşlarına gösterdikleri saygı ile değerlendirmek.
Adil ve tarafsız bir yönetim sergilemek, herkesin fikrine saygı duymak ve fikirlerine başvurmak, hoşgörülü olmak olarak ta tanımlayabiliriz.
Fabrikamızda demokrasi kültürünü nasıl geliştirir ve uygularız? Bu konuda hamasi nutuklar yerine somut adımlar atabileceğimiz fikirlerimi yazacağım.
Usta başı, usta, kalfa, çırak ve yardımcı elemanlardan oluşan imalat bölümünde yöneticileri seçimle işbaşına getirebilir ve mesela usta başının kim olacağını tüm imalat bölümü çalışanlarının oyuna sunabilirsiniz. Kendiliğinden aday olmalarını isteyebilir veya önerdiğimiz adaylar arasından belirli bir süreliğine seçmelerini isteyebiliriz. Böylece sevdikleri, beğendikleri ve yapabileceğine inandıkları içlerinden bir arkadaşlarını seçmiş olurlar. Bu da onların performansını olumlu yönde etkiler bence. Göreve gelen kişiye de daha güvenli bir çalışma ortamı sunmuş oluruz.
Diğer yandan kalfalar ve çıraklar arasından kimin usta olmaya aday olduğuna, kimin yetiştiğine ve ustalık için yeterlilik kazandığına mevcut ustaların istişare ile karar vermelerini sağlayabiliriz.
Her ustanın yanında yardımcı olarak çalıştıracağı kişiye kendisinin karar verebilmesinin önünü açabiliriz.
Yurtiçi ve yurtdışı şantiyelere giderken ustaların yanlarında götürecekleri ekibi kendilerinin seçmesini önerebiliriz.
Akşam ve hafta sonları mesailere kimlerin kalması gerektiğine usta başı ile birlikte karar verebiliriz.
İş sağlığı ve güvenliği işveren vekili seçimini ve çalışan temsilcisi seçimini kendilerine bırakabiliriz. İş güvenliği ekiplerini de yine kendi aralarında seçerek netleştirebilirler.
Her birim yöneticisine yardımcısını işe alırken başvurular arasından seçme imkanı verebiliriz. İnsan kaynakları departmanıyla birlikte karar verme sürecine onları da dahil edebiliriz. Diyelim ki muhasebe departmanı için müdürünüze yardımcı muhasebe elemanı alacaksınız, yardımcı elemanın kim olacağına insan kaynaklarıyla birlikte CV leri inceleyerek kendisi karar verebilir. Aynı şekilde satınalma müdürü ve proje şefi de yeni personel alım sürecine dahil olabilirler.
Çalışan ile birlikte maaş ve sosyal haklarını belirlemek için toplantı yapabiliriz.
Tüm çalışanlarla belirli aralıklarla toplantılar yapıp gelişmelerden haberdar edebilir, fikirlerini sorabilir, istek ve taleplerini dinleyebiliriz.
Bazı konularda anket yaparak tüm çalışanların görüşlerine başvurabiliriz.
Anketlerden çok değişik ve faydalı sonuçlar çıkabilir. Diyelim ki çalışmasını beğenmediğiniz ve işyerinde huzuru bozan bir çalışanınız var ve kendisini işten çıkarmayı düşünüyorsunuz. Veya çalışanlarınız içlerinin bir arkadaşlarının çalışma ortamını bozduğunu düşünüyorlar. Bu durum ankete yansırsa o çalışanı işten çıkarma kararınıza kimse itiraz edemez, kendisi de bir şey diyemez. Yani bunun gibi birçok kararınızı alırken çalışanların çoğunluğunu yanınıza almanız size avantaj sağlayabilir.
Bunların dışında ayın elemanı seçimi yapılabilir, servis, yemek, çay, çalışma saatleri gibi konularda belirli sürelerde memnuniyet anketi düzenleyebiliriz.
Çalışanlarına açık ve şeffaf davranarak, onlarla şirket bilgilerini, hedeflerini ve gelecek öngörülerini daha çok paylaşarak, gidişat hakkında bilgilendirerek yanımıza çekebiliriz.
Eğer bütün bunları siz idareci, yönetici ve fabrika sahibi olarak yaparsanız çalışanlar haklarını savunmak ve dile getirmek için başka yollara veya kimselere tevessül etmezler, fabrika içine değişik örgütlerin sokulmasını düşünmezler. Zaten mutlu ve demokratik bir ortamda fikirlerini rahatça dile getiriyorlardır. Ayrıca kapalı bir dilek kutusunun içine atılan isimsiz ve imzasız kâğıt parçalarında da kurtulmuş olursunuz. Dedikoduların ve fısıltılaşmaların önüne geçersiniz. Çalışanlarınız ile aranıza kimse giremez. Kimse size “patron yanlısı kişileri başımıza getirdi” diyemez.
Demokrasi kültürü çalışanların kendi arasında da aynı şekilde oluşması lazım. Yani anketlerden ve seçimlerden çıkan sonuçlara saygılı olmaları gerekir. Öte yandan diğer çalışanlara eşit mesafede olmak, fikirlerine saygı duymak, mezhepsel ve dini inancına göre ayrım yapmamak, etnik kökenine göre davranmamak demokrasinin temel taşlarıdır. Demokrasi kültürü bunu gerektirir.
Kişinin özgürlüğü bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter. Robespierre.
HER FABRİKA BİR ÜNİVERSİTEDİR
Fabrikalarda çalışan, üreten, geliştiren birçok lisans mezunu mühendis arkadaşlarım çalışmakta. Birçok fabrikamız ürettikleri malzemeleri ve makineleri sürekli geliştirmekte. Fabrikaların arge ve ürge merkezleri laboratuvarları birçok üniversiteden daha gelişmiş durumda. Yeni ürünler geliştiren veya mevcut makinelerin daha verimli çalışmasını sağlayabilecek özellikler ekleyen arkadaşlarımızı sık sık duyuyoruz. Bu konuda oldukça fazla yeni patent başvuruları yapılmakta. Fabrikaların bu tip faaliyetleri yapması zorunlu çünkü Dünya ile rekabet ediyorlar. O zaman neden fabrika çalışanları akademik kasiyer yapıp unvan sahibi olmasınlar? Bunun önündeki engel nedir? Mühendis arkadaşlarımız yaptıkları çalışmaları yazılı tez haline getirip üniversite hocalarına sunsalar akademik unvan alamazlar mı? Neden doktor, doçent ve hatta profesör unvanlarını almasınlar? Belki her yıl yapılan sınavlara katılarak veya makale ve araştırmalar ortaya koyarak bunu yapabilirler. Tıpta uzmanlık sınavı gibi bir şeyden bahsediyorum. Fabrikada uzmanlık sınavı yani FUS… Öğretmenlerimize bile uzman öğretmen unvanı vermek için sınav açılmışken fabrikada çalışan mühendislerin böyle bir unvan alamaması olacak şey değil.
Fabrikalar fikirlerin, makalelerin, araştırmaların, geliştirmelerin vücut bulmuş halidir. Bütün bilimsel ve akademik çalışmaların ve deneylerin sonuçlandığı ve ortaya neticelerinin çıktığı, son halini aldığı ve insanlığın hizmetini sunulduğu ortamlardır. Ortada artık teoriler ve hipotezler değil pratikte ulaşılmış sonuçlar vardır. Fabrika bütün hipotezlerin, teorilerin, araştırma ve geliştirmelerin son halini aldığı yerdir ama hiçbir ürün üretildiği gibi de kalmaz, sürekli gelişir.
Fabrikalarda ezbere ve kopyalama yöntemi ile mi bir şeyler üretildiğini sanıyorsunuz? Ne toplantılar, ne seminerler, ne eğitimler ve tartışmalar yapılıyor makineler üretilirken bir bilseniz. Laboratuvarlarda, proje ve arge & ürge ofislerinde ne beyin fırtınaları esiyor. Ne şimşekler çakıyor mühendislerimizin beyinlerinde. Üretilen makinenin daha verimli olması ve daha pratik çalışması, üretilen malzemelerin daha iyi olması için ne akademik tartışmalar yaşanıyor. Kalite kontrol mühendislerimiz nasıl kılı kırk yararcasına kontrollerini gerçekleştiriyorlar.
Mesela endüstriyel fırın sektöründe 25 yıldır çalışan Ayla Hanımı ele alalım. Ayla Hanım endüstriyel fırın üretimi konusunda artık tam bir uzman. Bu işe yıllarını vermiş ama henüz akademik bir unvanı yok. Binlerce makine üretiminde bulunmuş, binlerce iyileştirme çalışması yapmış, binlerce genç mühendisimizi yetiştirmiş. Ayla Hanım proje çiziminden başlayarak, tasarım, üretim, montaj, çelik, kaynak, talaşlı imalat, kesim, büküm, hidrolik, pnömatik, elektrik, otomasyon, fan ve havalandırma, ısı ve sıcaklık, refrakter ve izolasyon, rulman, motor, redüktör ve boyasına kadar makinenin tüm üretim aşamalarında yer almış. Makinenin kullanılacağı yerde test aşamasına katılmış. Kalite kontrolünü yapmış ve onay vermiş. Gördüğünüz gibi Ayla Hanım 25 yıl boyunca sürekli kendini geliştirmiş ve bir profesörden daha bilgili hale gelmiş ve belki onlarca mühendis yetiştirmiş durumda. Ayrıca Ayla Hanım’ın Türkiye’de ilk defa ürettiği makineler ve patentini aldığı projeleri ve buluşları bile mevcut..
Sonuç olarak tıpkı öğretmenlerimiz gibi mühendislere de unvan yolu açabiliriz. Bu durum kendileri için moral ve motivasyon sağlar. Çalışmalarının ve emeklerinin karşılığını bir nebze de olsa karşılamış olur. Ayrıca bu unvan iş arayışlarında ve gelirlerinde bir kriter olarak kullanılabilir. Benim önerim sınavla veya mühendisler odasının yapacağı başka bir çalışmasıyla mühendislerimize uzman mühendis, baş mühendis gibi başarısına ve kariyer geçmişine bağlı olarak unvanlar verilebilir. Öte yandan eğer yaptığı çalışmaları, araştırmaları ve hatta bulduğu ve tescil ettirdiği projeleri tez konusu haline getirip üniversite komitesine sunması halinde doktor unvanı almasının da önü açılabilir.
BAŞARILI FABRİKA
Başarılı olmak her insanın, her işletmenin ve fabrikanın hayalidir. Hayatta mucize yoktur, oyunu kuralına göre oynarsanız başarılı olursunuz. Siz şahıs veya işletme olarak yapılması gerekenleri yaptığınızda başarı gelip sizi bulur.
Kurduğumuz fabrikaların başarısını etkileyen hususları bu yazımda tecrübelerime dayanarak ele alacağım. Çeşitli yönleri olan bu konuya amatör bir ruhla yaklaşıp gerekenleri önem sırasına göre sıralayacağım. Anahtar kelimeler üzerinden detaylandıracağım.
Fabrikanın Yeri ve Ortamı
Fabrikanın kuruluş yeri, sanayi bölgesi içinde yer alması, kolay ve hızlı ulaşım imkanı olması,
Kullanım alanı büyüklüğü, kapasite kullanım oranı,
Elektrik, doğalgaz ve su tesisatlarının iyi projelendirilmesi,
İdari ve üretim alanlarının doğru yapılandırılması ve yeterliliği,
Temizlik, tertip ve düzen oluşturulması,
Başarıyı belirleyen faktörlerdir.
Yönetim
Hedef belirlemiş, dirayetli yöneticilerin varlığı,
Piyasa araştırmasının iyi ve etkili yapılması,
Mali yapısının sağlamlığı ve kontrolünün iyi takip edilmesi,
Satış ve pazarlama ekibinin güçlü olması, yurtiçi pazarların yanı sıra ihracata yönelme,
Alırken kazanılması yani iyi bir satın alma departmanının varlığı,
Üretim ve gelecek planlamasını iyi yapan, iletişimi kuvvetli, şeffaf ve denetlenebilir bir yönetimin oluşturulması,
Organizasyon yeteneği kuvvetli, stoklarını iyi yöneten idarecilerin bir araya gelmiş olması,
Fabrika kültürü oluşturulması, kurumsallaşmaya önem verilmesi,
İşletme maliyetlerinin raporlanması, verimlilik esaslarının uygulanması ve karlılık oranının yüksek tutulması,
Reklam ve tanıtım faaliyetlerine yeterince ve rakabetçi bir yaklaşımla yer verilmesi, markalaşmaya gidilmesi,
Yatırım için bütçe ayrılması ve etkili bir şekilde kullanılması,
Başarıyı kaçınılmaz kılan unsurlardır.
İnsan Gücü
Doğru işe doğru insan seçilmesi yani insan kaynakları departmanının tecrübesi,
Tecrübeli çekirdek kadronun muhafaza edilebilmesi,
Organizasyon şeması oluşturulması, görev ve iş dağılımının doğru yapılması,
Eğitim faaliyetlerinin sürekli ve programlı şekilde uygulanması,
İş sağlığı ve güvenliği konularının kanun ve yönetmeliklere uygun olarak uygulanması,
Ücret ve sosyal hakların zamanında ve adil bir şekilde verilmesi ve artırılması, çalışanların motivasyonun sürekli yüksek tutulması,
Çalışanlar arasında takım ve ekip ruhunun oluşturulması,
Başarının anahtarı işte bunlardır.
Makine ve Ekipmanlar
İdari binadaki ve üretim alanındaki her türlü makine, teçhizat ve bilgisayar sisteminin yeterliliği,
Teknolojik gelişmelerin iyi takibi, yeni makinelerin alınması ve güçlendirilip yenilenmesi,
Başarı için vazgeçilmezdir.
Tasarım ve Geliştirme
AR-GE ve inovasyon çalışmaları için yeterli bütçe ayrılması
Bilgi işlem, internet ve yazılım alt yapısının yeterli olması,
Başarı hikayesi yazmak için gereklidir.
Görüldüğü gibi başarılı, karlı ve verimli bir fabrika kurup işletmek kolay değil ama imkansız da sayılmaz.
İşin özü şudur ki ; severek ve inanarak yapılan her işte başarı şansı yüksektir. Bir şey ürettiğinde mutlu olan, hayallerine bağlı, mücadeleci ve tutkulu insanlar her zaman başarılı olurlar.
“Yerinde duran, geriye gidiyor demektir... ileri, daima ileri!” ATATÜRK
ÇALIŞMA HAYATI BANA NELER ÖĞRETTİ?
Endüstriyel fırın sektörüne girmemin üzerinden dokuz yıl geçti. Yıllar boyu özel dershane ve kurslarda yani eğitim sektöründe çalışmış biri olarak tabi ki ilk yıllarda zorlandım. Daha önce hiç fabrikada çalışmamış, üretim aşamalarını görmemiş ve hiçbir malzeme bilgisi yoktu. Bana bur fırsat verildiği andan itibaren kendi kendime bir söz verdim. Çok çalışacak, kendimi sürekli geliştirecek, öğrenecek ve uygulayacak ve ne olursa olsun vazifemin altından kalkacaktım. Başka türlüsünü düşünmeden işe koyuldum ve yıllar içinde çok şeyler öğrendim. Teknik konulara yabancı biri olmamam, bilgisayar bilgimin yeterli oluşu, asgari seviyede İngilizce bilmem, çalışkan ve öğrenmeye açık olmam bana bu konuda yardımcı olan özelliklerim oldu.
Yıllar içinde kaydettiğim mesafeye ve ilerlemeye kendim bile şaşırmıyorum desem yalan olur. Ama azmin ve kararlılığım sayesinde her engeli aşmayı başardım. Sürekli yenilik peşinde koştum, öğrenme konusunda hiç gurur yapmadım. Gerektiğinde ustalarıma, mühendis arkadaşlarıma, makine ressamı dostlarıma ve hatta çıraklara bile soru sorup öğrenmekten çekinmedim. Her şeyi merak ettim, ezbere alım yapmaktan kaçındım, hep sorguladım, neyin, nereden, kaça alındığını öğrendim. Sürekli yeni tedarikçiler bulmaya, yeni dostluklar kurmaya gayret ettim. İkili ilişkilerimde ve görevimi yaparken güven tesis etmeye çalıştım.
Excelde bir çalışma dosyası ve sayfaları açtım. Bu sayfalarda günlük iş planlarım, yaptıklarım, yapacaklarım, maliyet hesapları, mesai takibi, iş güvenlik takibi, araç takibi, personele dağıttıklarımın takibi, çeşitli faydalı ölçü tabloları, sanayi tüpleri tablosu, döviz takip sayfası gibi takip ettiğim tüm konular yer aldı. Geriye dönük baktığımda gün gün, saat saat ne yaptığım, nasıl yaptığım, kaça ve nerden aldığım, he gibi sorularla karşılaştığım, kime ne verdiğim, kimden ne aldığım velhasıl an be an ne yaşadımsa yazdım, kayıt altına aldım. Fotoğraf, belge ne varsa taratıp dosyaladım. Yaptığım her şeyi not almak gibi bir huyum vardır. Bu beni güçlü kıldı. Çünkü bilgi güçtür sözünü düstur edinmiştim. Çoğu kez benim yıllar önceki bir konunun detaylarını nasıl bildiğime şaşırdılar. Bu özelliğim ilk çalıştığım günden beri hep böyle olmuştur.
Kendi masamı kendim sildim, kendi odamı kendim düzenledim, kendi çayımı kendim doldurdum. Özel işlerini hiçbir zaman çalışan arkadaşlarıma yaptırmamaya özen gösterdim. Depomu kendim düzenledim, yük taşımaktan, taşıyana yardım eli uzatmaktan, şoförlük yapmaktan çekinmedim.
Sorunları çok sevdim, inanın öğrendiğim şeylerin çoğunu hep çıkan sorunları çözerken öğrendim. Tabir her zaman sorun çıkmasını beklemedim, bazen sorun çıkma senaryosu oluşturup çözer gibi rol yaptım.
Kırkbeş yaşından sonra öğrendiğim araç kullanma işini çok ilerlettim. SRC ve psikoteknik belgelerini de alarak kamyonet kullandım, işyeri servis minibüsünü çektim.
İşimi, mesleğimi, sektörümü, tedarikçilerimi, müşterilerimi çok sevdim. Bana bu aşamaya gelmemde her türlü desteğini esirmeyen partonlarıma, yöneticilerime, ustalarıma, birlikte çalıştığım tüm iş arkadaşlarıma ve kardeşlerime teşekkür ediyorum.
Sizlere de tavsiyem, bir yandan alışkanlıklar edinirken diğer yandan bu alışkanlıkları ve rutinleri yenileyerek ilerleyin. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” ilkesini benimseyin. Zamanınızı verimli kullanın, çalışırken kendinize ara ara beşer dakikalık boşluklar yaratıp sudoku benzeri küçük ve basit oyunlar oynayıp zihninizi dinlendirin. Eleştirileri dikkate alın ancak sizin elinizi kolunuzu bağlayıp sizi kilitlemesine fırsat vermeyin. Sürekli yazarak, not alarak çalışın, her aşamayı ve detayı mutlaka kaydedin. Çalışırken yaşadığınız sorunları nasıl aştığınızın kaydını alın. Hem bilgisayarda hem de dolabınızdaki klasörler aracılığı ile dosyalamaya ve arşive önem verin. Hiçbir anınızın kaybolmaması için sürekli bilgilerinizi yedekleyin.
Dokuz yıldır çalıştığım endüstriyel fırın sektöründe daha önce hayatım boyunca hiç karşılaşmadığım neleri öğrendim? Şimdi size bunlardan bahsedeceğim. Tek satınalma uzmanı olarak çalıştığım için fabrikaya alınan her malzeme, yapılan her tamir, sevkiyat operasyonları, iş sağlığı ve güvenliği konuları, fabrika araçlarının tamiri ve takibi gibi tüm konularla ilgilenmek durumunda kaldım. Yani idari işlerle de genelde ben ilgilendim. Takdir edersiniz ki tüm öğrendiğim konuların ince detaylarına yer veremedim.
İlk öğrendiğim her şeyin mm cinsinden yazılması ve hesaplanması oldu. Kumpasla doğru ölçmeyi çözdüm.
ENDÜSTRİYEL FIRINLAR
ÇELİK
PASLANMAZ ÇELİKLER
KESİM-BÜKÜM
CİVATA
MOTOR
REDÜKTÖR
VANTİLATÖR
RULMAN
ÖLÇME
GAZ
FİTTİNGS
HİDROLİK
PNÖMATİK
İZOLASYON & REFRAKTER
BOYA
TORNA & FREZE
TALAŞLI İMALAT
DÖKÜM
ELEKTRİK & OTOMASYON
KAYNAK
SANAYİ TÜPLERİ
MUHTELİF KONULAR
Gördüğünüz gibi dokuz yıl önce cıvata çeşitlerini bile tanımazken geldiğim noktada artık birçok konuda yeterli hale geldim. Çalışma arkadaşlarıma desteğim arttıkça, bilgim ve tecrübem çoğaldıkça ve bunu paylaştıkça mutluluğum artıyor. Üretimde katkımın olması beni sevindiriyor. Zamanında, uygun fiyata, uygun vade ile, kaliteli malzemeler aldıkça kendimi iyi hissediyorum. Ancak öğrenmenin sonu gelmez. Çünkü endüstri, teknoloji, malzeme çeşitleri, üretim teknolojileri sürekli gelişiyor ve yenileniyor. Eğer kendimi yenilemezsem yani yerimde sayıyorsam aslında geriye gitmiş olacağımın farkındayım.
“En büyük dua hayal kurmakmış”…. Zannediyorum ben en çok bu duayı yapıyorum.
“BEN NERDE YANLIŞ YAPTIM”
Hayatta bazen durup nefes almak, arkaya dönüp bakmak ve geçmişe dair muhasebe yapmak gerekir. Bu durum imalatçımız ve üreticilerimiz için de geçerlidir. İşler iyi gitmediğinde, daralma ve küçülme başladığında “Ben nerde yanlış yaptım” diyerek kendimizi ve firmamızı hesaba çekmek faydalı olacaktır.
Sondan başa doğru yapılması gereken bu değerlendirme, zirveden aşağıya doğru inilmeye başlandığı hissedildiği anda çok geç olmadan yani en dibe inmeden mutlaka yapılmalıdır. Ben bu noktaya “gözden geçirme noktası” diyorum. İnceleme sırasında şu soruların cevapları aranmalıdır:
“BAZEN FABRİKA AYARLARINA DÖNMEK GEREKİR”
İş dünyasında ve imalat sanayiinde işler her zaman beklendiği gibi gitmeyebilir. Birtakım aksilikler, yolunda gitmeyen durumlar ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarla başa çıkabilmenin yolu fabrika ayarlarına dönmekten geçer. Bazan her şeyi kontrol ettikten sonra gerekli yedeklemeleri yapıp kendimizi ve fabrikamızı formatlamak gerekebilir. Rutine dönüşmüş ve heyecanını kaybetmiş bir süreçten kurtulmanın ve kötüye gidişatı durdurmanın yolu fabrika ayarlarına dönmekten geçer. Moral bozmaya gerek yok, yeter ki içimizdeki amatör ruhu yeniden ortaya çıkaralım, heyecanı yeniden yakalayalım. Kökü derinde, temiz mazisi olan şirketler mutlaka yeniden toparlanırlar.
Küçülme ve daralmanın sebepleri neler olabilir? Ne gibi durumlarla karşılaşabiliriz?
Fabrika ayarlarına dönmek için neler yapabiliriz?
“Ne en zeki olan hayatta kalır, ne en güçlü olan; Hayatta kalan değişime adapte olabilen ve içinde bulunduğu çevredeki değişime en iyi uyum sağlayabilendir”
Charles Darwin
FABRİKA KÜLTÜRÜ
İş, iş, iş….. Mesai, mesai, fazla mesai, proje, acil işler çalış, çalış, çalış….. Nereye kadar? Fabrikanızda bunlardan başka kelime duymuyorsanız zamanla yaptığınız işten zevk alamaz hale gelir ve çalıştığınız ortamdan sıkılmaya başlarsınız. Eğer günümüzün yarısını geçirdiğimiz fabrikamızı evimize dönüştürmez isek sıkıcı bir ortam haline gelir ve nefessiz kalırız. Her sabah ayaklarımız geri geri gider.
O halde yöneticilerin ve iş sahiplerinin fabrikalarında bir kültür oluşması gerekir. İş sahipleri ve çalışanlar üretimin her aşamasında, işyerinde geçirdikleri her zaman diliminde ve her aşamada bu kültürle yaşamalıdır. Kültürü olan bir fabrikada çalışanların veya yöneticilerin değişmesiyle değişmeyen bir şeyler var demektir. Bunun sonucunda da mutlu, başarılı, verimli ve huzurlu bir çalışma ortamı doğar ve bu ortamdan da iyi ürünler çıkar. Değerler, idealler ve hedefler herkesçe benimsenmiştir artık.
Çalışanlar yöneticilerine, amirlerine, şeflerini kolaylıkla ve rahatça ulaşabilmeli, maaş, özlük hakları, izin gibi konuları yöneten birimle sıkı bir diyalog halinde olabilmelidirler. Birimler arası iletişimi kuvvetli, sıcak ve samimi, yemek, çay, ulaşım ve giyim ihtiyaçları fabrika tarafından karşılanan personelin daha verimli çalıştığı araştırmalarla ortaya konulmuştur.
Peki fabrika kültürü nasıl oluşur? Kendimize has etik değerlerimizi, inançlarımızı, hedeflerimizi ve uygulamalarımızı geliştirip işimize ve işyerimize nasıl renk katabiliriz?
Birincil kültür; işyerini diğer işyerlerinden ayıracak olan kural ve işleyişlerdir. Yönetimde, işveren-çalışan ilişkilerinde, işleyişte, işin yürütülmesinde, üretim aşamalarında sadece kendi fabrikamıza has uygulamalar geliştirmektir. En nihayetinde işe yeni başlayan biri çalışmaya başladıktan kısa süre sonra çok farklı bir ortama geldiğini fark edebilmeli, piyasa alıcıları bizim ürettiğimiz makinayı gördüklerinde renginden, yapılış tarzından bize ait bir ürün olduğunu anlayabilmelidir.
Fabrikanın logosundan, internet sitesine, e-postalarından telefon bekletme müziğine, fabrikanın yerleşiminden odaların dizaynına, çevre peyzajından binanın rengine, güvenliğinden soyunma odalarına, mutfağından çay ocağına, makinaların dizilişinden personel kıyafetlerine, proje aşamasından devreye almaya, satın almasından muhasebesine, satışçısından mühendisine, elektrikçisinden yazılımcısına, şoföründen depocusuna, mescidinden toplantı odasına, iş güvenliğinden iş sağlığına, reklamından sosyal medyasına, tedarikçi ilişkilerinden müşteri ilişkilerine, şirket araçlarından personel servisine, insan kaynaklarından ar-ge birimine kadar tüm bölümlerde ortak bir kültür ve ahenk, uyum ve birliktelik göze çarpmalıdır.
İkincil kültür; fabrikadaki tüm çalışma süreçlerinde çalışanı da işin içine katma, belirli periyotlarla ve zaman aralıklarında yapılacak iş dışı uygulamalar ortaya koymaktır. Yani çalışanların ortamını iyileştirici, güzelleştirici, kuruma bağlayıcı, sahiplendirici, neşelendirici ve nefes aldırıcı faaliyetler… Burada önemli bir kıstas yapılan çalışmaların düzenli bir şekilde vakti zamanı geldiğinde yapılması ve geleneksel hale gelmesidir. Gördüğünüz gibi kültür oluşması konusu kanunlarda geçmez, insiyatif alarak işyeri sahiplerince ve çalışanlarca oluşturulur ve çok da maliyetli değildir.
Örnek çalışmalar :
Geziler : Çalışanlarla birlikte yapılacak tarihi ve doğal güzelliklerin bulunduğu yerlere geziler düzenlenebilir. Sektörel toplantı, fuar ve seminerlere katılım sağlanabilir.
Piknikler : Doğal bir ortamda çalışanların ailelerinin de katılacağı ve değişik aksiyonların yapıldığı piknikler düzenlenebilir.
Prim ve ikramiyeler : Çalışanlara belirli periyodlarla veya yaptıkları verimli çalışmalar karşılığında prim ve ikramiye verilebilir.
Ödüller : Çalışanlarımızı başarılarını veya bizimle geçirdikleri yılların karşılığında ödüllendirebiliriz. Takdir ve teşekkür belgeleri verebiliriz.
Kutlamalar : Yeni bir iş alındığında veya bitirildiğinde, doğum günlerinde, yıl dönümlerinde, 1 Mayıs’ta, yılbaşı ve bayramlarda kutlama ve tebrikleşmeler yapılabilir. Doğum ve evlilik yıldönümlerinde çalışana izin verilebilir.
Hediyeler : Çalışanlarımızı önemli günlerinde, yılbaşı ve bayramlarda küçük hediyelerle sevindirebilir, aileleri ile birlikte güzel ve hoş vakit geçirmelerine katkıda bulunabiliriz.
Yemekler : Yılda en az bir kez çalışanlarımızla toplu yemek organizasyonu yapabilir, özellikle Ramazan ayında iftar yemeği düzenleyebiliriz.
Toplantılar : Çalışanların da fikirlerini alabileceğiniz dar veya geniş katılımlı toplantılar yapabiliriz.
Eğitim : Çalışanları branşlarıyla ilgili gelişmelerden haberdar etmek için eğitimler organize edilebilir.
Sosyal Sorumluluk Projeleri : Çeşitli sanatsal, kültürel, sprotif ve topluma yararlı faaliyetler yapmak, gönüllülük esasına dayalı çalışmalara destek olmak. Fabrikaya bağlı vakıf aracılığı ile öğrenci bursları vermek, hatıra ormanı için ağaç dikmek, kardeş atölye seçip destek olmak, okullardaki bir odayı donatmak gibi organizasyonlar oluşturulabilir.
Ücretsiz&Maliyetsiz Kültür Örnekleri : Çalışanlara zaman hediye etmek, her sabah ellerini sıkıp günaydın demek, kolaylıklar dilemek, bir işi başardıklarında teşekkür edip övmek, iş güvencesi hissettirmek, önemli olduklarını hatırlatmak, yanlış yaptıklarında dert etmemelerini sağlamak, üzerlerinde fazla gittiğinizde özür dilemesini bilmek, tebessümü eksik etmemek….
Bütün bunların sonucunda çalışanlar kendilerini daha rahat, desteklenmiş, değerli ve bir bütünün parçası gibi hissederler, fabrikaya bağlılıkları artar.
FABRİKALARDA GÜVENLİK
- GENİŞ PERSPEKTİFTEN BAKIŞ -
İşyeri ve fabrikalarda güvenlik deyince ilk aklımıza gelen klasik olarak bekçi, hırsızlık, kamera, alarm sistemi konularıdır. Ancak bunların çok ötesinde yapmamız ve almamız gereken önlemler vardır. Genel güvenlik, veri güvenliği, elektrik, manyetik, araç ve oto, servis ve personel taşımacılığı, nakliye ve lojistik, insan kaynakları ve işgücü, yangın ve doğal afetler, çevre, atıklar ve iş güvenliği gibi çok yönlü güvenlik konuları vardır. Güvenlikle ilgili almadığımız her önlem işyerimizin ve şahsımızın itibar güvenliğini de zedeler ve yok eder. Güvenliğin verimliliğe, karlılığa, sürdürülebilirliğe ve imajımıza katkıları yadsınamaz.
Genel güvenlik hırsızlık konusunu kapsar ve danışma, ziyaretçiler için turnike geçiş sistemi, bekçi ve bekçi köpeği bulundurarak, alarm sistemi devreye alarak, kamera sistemlerinden yararlanarak, iyi bir fabrika içi ve çevresi aydınlatması ile bu konuyu yüzde yüze yakın oranda çözebiliriz. Ayrıca personel giriş çıkışları için kartlı, şifreli sistemler veya yüz tanıma, parmak okutma yöntemini uygulayabiliriz. Öte yandan fabrika çevresinin duvar ve tel çitlerle çevrili olması güvenlik açısından iyi olacaktır.
Veri güvenliği konusu günümüzde fabrika ve işyerlerinin en çok tedbir alması gereken alanların başındadır. Siber saldırılara, çalışanların suistimallerine karşı yazılım ve bilgisayar programlarımızı titiz uygulamalarla korumamız gerekir. Bilgisayar, internet trafiği, server ve şirket içi ağımızı virüs olasılığına karşı antivirüs yazılımları ile koruma altına almalıyız. Firewall güvenlik duvarı oluşturabilir, şifreleme ve yetkilendirme yapabilir, ağımızı tecrübeli bir bilgi işlem yöneticisine emanet edebiliriz.
Elektrik kullanımı da güvenlik önlemi almayı gerektiren diğer bir konudur. Elektrik kesintilerine karşı jeneratör bulundurmak, pano ve kablolamalara dikkat etmek, topraklama ölçümleri yaptırmak, yalıtıma önem vermek, kaçak akım ve manyetik alanlara karşı önlem almak şarttır.
Manyetik alan ve radyasyon güvenliği için trafo ve manyetik alan oluşturabilecek makinaların çevresine kurşun levhalar koymak çözüm olabilir. Elektromanyetik radyasyon seviyesi Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınlamış olduğu limit değerlerin altında olmalıdır.
Fabrika araç ve otolarının güvenliği için kasko ve sigortalarının yapılması, kullanacak sürücülerin yetkin ve belgelerinin tam olmasına dikkat edilmesi, bakım ve muayenelerinin zamanında yaptırılması, lastiklerinin yıpranmadan ve mevsimine göre yenilenmesi, araçta bulunması gereken tüm ekipmanların, yedek lastik, yangın tüpü ve ilk yardım çantasının hazır bulundurulması vazgeçilmez unsurlardır. Araç takip sistemine dahil edip takibini anlık yaparsak çok daha güvenli olacaktır.
Servis ve personel taşımacılığı yapan sürücülerin gerekli tecrübe ve yeterlilikte, SRC, psikoteknik gibi belgelerinin tam olması, araçların yeni modellerden seçilmesi, bakımlarının zamanında yaptırılması personelimiz için güvenli ve konforlu bir yolculuk sağlayacaktır.
Nakliye ve lojistik hususunda mutlaka yurtiçi ve yurtdışı güvenilir firmalarla çalışılması, firmaların taşıdıkları yükler için sigorta yaptırmış olmaları gerekir.
İnsan kaynakları ve işgücü konusu ayrı bir güvenlik sorunudur. İşe alım yapacağımız zaman özgeçmişleri dikkatli incelemeniz, iyi seçim yapmanız, adaylarla dikkatli konuşmanız, adli sicil ve referanslarına önem vermeniz gerekir.
Yangın ve doğal afetlere karşı gerekli önemleri almanız, yangın tesisatını ve söndürme tüplerini periyodik aralıklarla kontrol etmeniz, düzenli olarak personele eğitim vermeniz ve tatbikatlar gerçekleştirmeniz önem arz eder. Binanızdaki olası riskleri belirleyip gerekli tamiratları aksatmadan yapmanız da önemlidir.
Çevre ve atıklar konusunda duyarlı olmanız, atıkları sınıflara ayırıp biriktirmeniz ve yasal yollarla imha edilmeleri ve geri dönüştürülmeleri için güvenilir firmalara teslim etmeniz gerekir. Özellikle tehlikeli ve kimyasal atıklar konusunda daha titiz davranmanız önemlidir.
Gıda Güvenliği için yemek yapılan ve dağıtılan bölümleri denetlemeniz, temiz tutulması konusunda titiz davranmanız, personelin hijyenik eğitimini alması ve portör muayenesinden geçmesi, yenilen yemeklerden numuneler alınıp belirli bir süre saklanması gerekir. İçme ve kullanma suyu analizleri periyodik aralıklarla yaptırılmalıdır.
İş güvenliği konusu en önemli güvenlik konularından biridir. Bu konuyla ilgili olarak;
Görüldüğü gibi güvenlik deyip geçmemek gerekir. Alınmayan, zamanında yapılmayan ve ertelenen her önlem başımıza telafisi güç veya imkansız sorunlar açabilir. Çıkabilecek bir yangın, olası bir iş kazası, bilgisayar sistemine bir siber saldırı bu zamana kadar yaptığınız emeklerin boşa gitmesine sebep olabilir. Şayet stratejik öneme sahip bir üretim yapıyor veya hammadde bulunduruyorsanız durum daha da ciddi demektir.
FUARLAR SATIN ALMA UZMANINA NE KAZANDIRIR?
Fuarlar; üretici, imalatçı, satıcı ve müşterileri bir araya getiren, üretici ve imalatçıların ürünlerini sergiledikleri, kendilerini ve firmalarını tanıttıkları, rakiplerin çalışmalarından haberdar oldukları, müşterilerin de yeni ürünleri ve firmaları gözlemledikleri yerler olarak ön plana çıkmaktadır.
Fuarların katılımcı ve ziyaretçilere faydalarını saymakla bitmez ancak benim dikkatinizi çekmek istediğim nokta satınalma görevini ifa edenlerin fuarlardan kazanımları olacak bu yazımda.
Fuar bir şölendir, mutluluktur, gurur, onur, imaj, prestij, huzur ve sevinçtir, tebessümdür, samimiyettir, tatlı bir telaş ve koşuşturmacadır, gövde gösterisidir, moraldir ve tatlı bir yorgunluktur. Yeni müşteriler, yeni ürünler, yeni ufuklar, teknolojik gelişmelerdir. Dünya’ya açılmak, satış yapmak, el sıkışmak, yeni dostlar edinmek, yol almak, ufkunu geliştirmektir. Dünya’dan haberdar olmak, ürünler geliştirmek, varolan dostlukları ilerletmek, yabancı müşteriler edinmek, kahve eşliğinde kırk yıl hatırı olan koyu sohbetler etmektir. Çekilen fotoğraflarla hatıralar oluşturmak, konferanslara ve seminerlere katılmak, güven duygusunu pekiştirmek, ikili ilişkiler üzerinden yeni sözleşmeler imzalamaktır.
Fuar markanızı tanıtmak, geniş bir hedef kitleye ulaşmak, reklam ve tanıtım faaliyeti yapmak, pazarlama faaliyetlerini genişletmek, promosyonlar dağıtmaktır.
Satın Alma uzmanı, müdürü, yöneticisi veya memurunun görevlerini kısaca hatırlayacak olursak neden fuarları takip etmesinin gerekli olduğunu çok iyi anlarız. Görevler ile fuarların faydalarının birebir örtüştüğünü net bir biçimde görebiliriz.
Değerli işçi, mühendis, mavi yakalı veya beyaz yakalı, çalışan arkadaşım,
Hepimiz ekmeğimizin peşinde genç yaşlarımızdan başlayarak değişik sektörlerde çalışmaktayız. Amacımız, kendimizi ve ailemizi kimseye muhtaç etmeden hayatımızı sürdürmek ve çocuklarımıza iyi bir yaşam ve gelecek sunmak. Günde 8-9 saat çalışarak haftalık 45 saatimizi doldurmaya çalışıyoruz. Öte yandan her gün 1-2 saatimiz de işe gidip gelirken geçiyor. Dinlenmek ve ailemizle vakit geçirmek için hafta sonu 1-2 gün ancak fırsat yakalayabiliyoruz. İşyerimizdeki iş yoğunluğu durumuna göre bazen mesailer yüzünden dinlenmeye bile vaktimiz kalmayabiliyor. Mecburi gıda-giyim gibi ihtiyaçlarımızın dışında elektrik-telefon, su, doğalgaz gibi faturalarıyla boğuşuyoruz.
Bir yandan çalışırken diğer yandan da çalıştığımızın karşılığını da almak için de ayrıca çaba sarf etmemiz gerekiyor. Çoğu işyerinde çalışanların büyük kısmı çalıştıklarının karşılığını tam olarak almadığını düşünüyor. Öte taraftan yine de karşılığını tam olarak almış gibi gayretimize devam ediyoruz. Aldığımız ücreti sonuna kadar hak etmek ve akşam yastığa başımızı koyduğumuzda vicdanımız rahat bir şekilde uyumak istiyoruz. Çoğumuz ailemizden ve babamızdan böyle gördük, eğer işyerinde yeterince verimli olamazsak kendimizi sorumlu ve vicdanen kötü hissediyoruz.
Gelelim hakkımızı alma konusuna; öncelikle biz üzerimize düşen tüm sorumluluğu yerine getirmeliyiz. Bize verilen vazife neyse veya hangi işte çalışıyorsak aldığımız ücreti tenimizin son damlasına kadar hak etmek için gayret göstermeliyiz. Çalıştığımız işyerinin tüm malzemelerini, kullandığımız makine ve gereçleri sahiplenmeli ve işimizi benimsemeliyiz. Hatta karşımıza çıkan sorunları çözecek çözüm önerileri sunmalıyız işverene. Ortaya güzel fikirler atarak verimliliğe katkıda bulunmalıyız. Çalışkanlığımızla ve dürüstlüğümüzle işverene güven vermeliyiz. Kedimizi işimizle ilgili olarak sürekli yenilemeli ve geliştirmeliyiz. Adeta bizi çalıştığımız firmanın ortağı sansınlar. Bütün bunlardan sonra işverenle zam pazarlığına oturduğumuzda işveren bizde zerrece bir eksiklik ve kusur bulamasın. Bizim iş ahlakımız, dürüstlüğümüz ve çalışkanlığımıza laf edemesin.
Aynı şekilde işveren de eğer çalışanından tam verim almak istiyorsa ona hakkını vermede bir an bile tereddüt etmemeli, daha teri kurumadan hakkını teslim etmelidir ki çalışanından iş istemeye hakkı ve yüzü olsun. Eğer maaşını geç veriyorsa, sigortasını tam yatırmıyorsa, mesailerinde kesintiye gidiyorsa, çalışma ortamını uygun ve güvenli hale getirmiyorsa, günde 3 bardak çayı fazla görüyorsa, çalışanın ibadetini yapması için uygun zaman ve mekanı ayarlamıyorsa hangi yüzle ondan verimli olmasını bekleyebilir ki? Çalışanlarının moral ve motivasyonunu artırıcı faaliyetler yapmadan, onların dertlerine ortak olmadan, sosyal destekler vermeden nasıl isteyebilir ki?
Çoğu işyerinde maalesef ücret artışları çalışana sorulmaksızın tepeden inme şeklinde belirleniyor. Çalışan zamlı maaşını aldığında fark ediyor artış oranını. Kimse çalışanı muhatap alıp onunla oturup pazarlık etmiyor. Karşılıklı güven içinde masaya oturup belirlenmiyor maaş artışları. Ertesi gün çalışanların yarısı yukarıya çıkıyor ama nafile, işveren birkaç gün ortalık sakinleyinceye kadar ortalıkta görünmüyor. Ondan sonra işten çıkanlar oluyor, işveren yeniden ikna çalışmalarına başlıyor. Halbuki işveren meramını ortaya koysa, durumunu çalışana anlatsa, kendisi ile ilgili düşüncelerini tüm açıklığıyla dile getirse, çalışan da talebini dile getirse daha iyi olmaz mı?
Çalışanı ve aynı anda tedarikçileri tedirgin eden bir husus ta; işverenin hayat standardındaki yükselişin, gelirindeki tırmanışın veya işlerindeki artışın çalışana veya satıcılara yansıtılmaması. Yani işverenin satıcıya borcunu ödemeksizin veya çalışanının maaşına iyi bir artış yapmaksızın sürekli hayat standardını yükseltmesi. İnanın çalışanlar bunu çok iyi gözlemliyorlar.
FABRİKALARDA HAYAL GÜCÜ
Hayal gücü her meslekte gereklidir ama fabrika çalışanlarında daha çok ihtiyaç vardır bence.
Neden mi?
Fabrika üretim ve imalat yeridir. Yani proje çiziminden montaj ve devreye alma aşamasına kadar tüm süreçlerde büyük bir hayal gücü kullanmak gerekir.
Mesela proje çizen teknik ressam arkadaşımız; projeyi çizerken makine parçalarını nakış gibi işlemeli, 5 adım, 10 adım ötesini hayal ederek yol almalıdır. İlerki aşamalarda karşısına çıkabilecek olasılıkları düşünmeli, tasarlamalı ve çizmelidir. Hatta her aşamada kullanılacak malzeme listesini projenin altına koymalı ki Satın Alma personeli ona göre alım yapabilmeli, montaj elemanı proje üzerinden hangi parçayı nereye montaj edeceğini görebilmeli, kaynakçı hangi parçayı diğerine nerden kaynak yapacağını tahmin edebilmelidir.
Mesela montaj ustamız ve yardımcısı; montaj yaparken hangi parçaları nasıl birbiriyle buluşturacağını, her aşamanın hemen sonrasını düşünebilmeli ve büyük resmi, yani makinenin bitmiş halini hayalinde canlandırabilmelidir. Projeyi eline aldığında hemen sırasıyla nelere ihtiyaç duyulacağını, hangi malzemelere gereksinim olacağını hemen hayal edip ona göre hazırlıklarını yapmalıdır. Eğer bu hayal gücü eksikse montaj işlemi uzun sürecek, belki yapılan hatalardan dolayı birkaç kez tekrarlanan, sökülüp takılan parçalar olabilecektir.
Mesela mühendis arkadaşımız; fan, redüktör ve rulman seçimlerinde, gaz hattı, hidrolik ve pnömatik hatlar ve elektrik tesisatı çizimlerinde, otomasyon ekipmanlarının belirlenmesinde hayal gücü ne kadar gereklidir düşünebiliyor musunuz? Yaptıkları hesaplamalarda, yenilik ve revizyon süreçlerinde hayal gücü zirve yapar.
Mesela yazılımcılar, hani şu mahkemede şahitliği bile kabul edilemeyen arkadaşlar…. O kadar hayalgücüyle doludurlar ki, adeta farklı bir Dünyada yaşarlar. Algoritmalar, döngüler, veya’lar, ve’ler, 0 lar ve 1 ler arasında adeta kaybolurlar. Onları da hoş görmek gerekir. Biraz farklıdırlar bize göre…
Mesela testereci, kesimci, bükümcü, kaynakçı, plazması, boyacı, tornacı, frezeci hepimiz bir ekibiz biz. Hepimiz bir araya gelmeden makine üretilemez, tek tek yol alamasak ta, bir araya geldiğimizde neler yapabildiğimize fabrika sahipleri şahittir. Makinelerimizi kullanan Dünya ülkeleri şahittir.
Değerli fabrika çalışanları hayal gücünü geliştirmek için aşağıdaki uygulamaları yapabilirsiniz.
FABRİKADA HEDEF BELİRLEME
Fabrikalarda başarının anahtarı hedef belirlemedir. Hedefsiz bir şekilde hiçbir yere varamayız. İşyerimizi açtığımız ilk andan itibaren belirlenen hedeflere doğru sağlam ve emin adımlarla ilerleyebilmemiz için aşağıdaki listede bulunan kriterlere uygun hareket etmeli, kontrollü bir şekilde hedeflerimize ulaşmalıyız. Zaman zaman meydana gelen aksamalar, takılıp düşmeler bizi yıldırmamalı ve biz daima hedeflerimize odaklanmalıyız.
KİŞİSEL HEDEFLER
Öncelikle yöneticiler olarak kişisel gelişimimize katkıda bulunacak donanımları edinmeliyiz. Sonrasında ise tecrübe kazandıkça etrafımızdaki idareci ve çalışanlarımızı hedeflerimize uygun şekilde organize etmeliyiz.
KURUMSAL HEDEFLER
Üretim Hedefi
Maliyet Hedefi (İsrafı Önleme ve Geri Kazanım)
Satış ve Pazarlama Hedefi (Pazar Payı)
İhracat Hedefi
İnsan Kaynakları ve İstihdam Hedefi (Liderlik ve Takım Çalışması)
Mali ve Finansal Hedefler (Karlılık & Gider Kalemleri)
Müşteri Memnuniyeti Hedefi
Markalaşma Hedefi (İmaj, Reklam)
Kalite Hedefi
Çevresel Hedefler
Sosyal Sorumluluk Hedefleri
Günlük-Aylık-Yıllık Hedefler
Geleceğe Dair Hedefler (Yatırım ve Büyüme Hedefi & Borsaya Açılma)
Sanal Şantiye
HEDEFE VARMADA ORTAK STRATEJİ ve İLKELER
Plan & Organizasyon & Koordinasyon & Takip
Analiz ve Raporlama
Performans Ölçümü
Etkili İletişim
Eğitim (Uygulamalı)
Hata Yapma Özgürlüğü
Teknoloji (Robotlaşma ve Yapay Zeka)
ARGE & İnovasyon
Dijital Dönüşüm (Akıllı Fabrika)
Vizyon
Verimlilik
Meslek Lisesi & Üniversite & Sanayi Üçgeni
Demokratik Ortam
Sıcak ve Samimi İş Ortamı
Uygun Fiziki Şartlar
Rekabet Yeteneği
Başarılı Lojistik ve Sevkiyat
Olası Aksaklıkları Giderme, Engelleri Aşma (Kriz Yönetimi)
HEDEF KÜÇÜLTME
Bazen de hedef küçültmemiz gerekir. Olası risklere ve rakiplerimize karşı stratejik bazı karar ve uygulamalarımızı olgunlaşıncaya kadar gizlemememiz gerekebilir. Başkalarının sizin hayal ve hedeflerinizi çalmanıza müsaade etmeyiniz.
GÖZ-GEZ-ARPACIK
“Eğer hedefe isabet ettirmek istersen bu üçü aynı hizada olmalı.”
Hedefleri belirleyip hedeflere varmada gerekli olan strateji ve ilkeleri uyguladığımızda göreceğiz ki artık boşa kürek çekmeyeceğiz, her günümüz, ayımız ve yılımız birbirinden farklı ve daha iyiye doğru yol alacak. Gelecek kuşaklara ve çocuklarımıza mükemmel bir işletme devredeceğiz
Bütün bunlar hayal değil arkadaşlar, içlerinden birçoğunu veya tamamını gerçekleştirmiş fabrikalar tanıyorum. Yolun başında olmanız aslında sizin için avantaj. En baştan bazı ilkeler ve hedefler koyarsanız daha hızlı ve güvenli yol alırsınız.
FABRİKALARDA İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ
İnsan kaynakları yönetimi konusunda eğitimim veya tecrübem yok ancak bir İNSAN kaynağı olarak yıllarca çeşitli işyerlerinde ve fabrikalarda çalıştığıma göre söyleyecek birkaç kelimem olsa gerek diye düşünerek bu yazıyı kaleme aldım. Zira insan kaynakları yönetiminin fabrikalarda ve imalat sektöründe farklı noktaları olduğu kanaatindeyim.
Fabrikalarda hem beyaz yaka (mühendis, teknik ressam, muhasebeci, satın alma müdürü gibi) personeli olduğu gibi hem de mavi yaka (kaynakçı, imalatçı, tornacı, kesimci gibi) çalışanlar da bulunur. Bu sebeple İnsan kaynakları bölümünün fabrikalarda personele bakış açısı ve işe alım süreçleri farklılık gösterir.. İmalat sahasındaki mavi yakalı personelin çalışma şartları ve beklentileri, yönetimi ve idaresi, seçimi ve eğitimleri beyaz yakaya göre çok farklıdır.
İnsan kaynakları yöneticisi olarak en baştaki göreviniz bağımsız ve tarafsız olmayı becerebilmektir. Sizden maaşınızı diğer çalışanlar gibi işverenden aldığınız halde çalışan ile işveren arasında köprü vazifesi görmeniz beklenmektedir. İşverenin kanun ve kurallar dışındaki tüm baskılarından çalışanları korumalısınız. Sorumluluklarınız çok fazla olmasına rağmen eğer işveren size gerekli yetkileri vermiyorsa orada çalışmanızın manası yoktur.
Öncelikle her fabrikada bir kurum kültürü oluşturulmalıdır. Belirlenen bütün kurallar tüm personeli kapsayacak ve sürekliliği olacak şekilde belirlenmelidir. Günlük ve kişiye özel alınacak kararlarla işlerin yürütülmesi mümkün değildir.
Öncelikle işe alım süreçlerinde yapılacak işe göre işe alım yapılmalıdır. Kurum kültürünüze ve takım ruhuna uyacak personel seçimi çok önemlidir. Yani elinizdeki kişiye göre iş değil, yapılacak işe göre personel almanız gerekir. Doğru insanı işe alıp işine karışmamalısınız.
İşe alımlarda ve çalışmanın devamında ana motivasyon kaynağı maaşlardır. Devamında mesai ücretleri kriterlerinin çok iyi belirlenmesi gerekmektedir. Bundan sonraki adımda ise sosyal hakların bir düzene oturtulması gelir. Gerek maaş ve gerekse diğer mesai ve sosyal hakların dağılımında mavi ve beyaz yaka ayrımı yapılmamalı, tüm personel eşit haklara sahip olmalıdır. Kişiye özel ayrıcalıklar fabrika ortamındaki çalışma disiplinini kesinlikle bozar.
İşe her aldığınız yeni personele kurum kültürünü doğru bir şekilde aktarmalı, işyerinizde geçerli olan kuralları tümüyle anlatmalısınız. Ona iş sağlığı ve güvenliği eğitimi aldırmadan kesinlikle fabrikaya sokmamalısınız. Fabrikanızdaki organizasyon şemasını ve görev dağılımını ona aktarmalı ve kimlerin hangi yetki ve sorumlulukları olduğunu bildirmelisiniz. Kendisinin sahip olduğu hakları, yetki ve sorumluluklarının sınırlarını iyi çizmelisiniz. Çalışana çeşitli işler yükleyip hiç yetki vermezseniz bu durum sürdürülebilir olmaz. Yeni personel özellikle imalat bölümüne alındıysa iyi bir ustanın yanında belirli bir süre çalıştırılıp adatasyon sürecini iyi atlatması sağlanabilir. Ustanızın vereceği rapora göre daha sonra kendisini en iyi bölüme ve çalışma alanına yönlendirebilirsiniz.
Çalışanlar arasında takım ruhu oluşturmalısınız. Özellikler çekirdek kadronuzu elinizde tutacak tavırlar sergilemelisiniz. Öte yandan çekirdek kadroyu yeni ve çalışkan insanlarla sürekli takviye etmelisiniz. Çalışanların işlerini sanki kendi işleri gibi yapmalarını sağlayacak tedbirleri almalısınız.
Peki bütün bunları nasıl sağlayacaksınız?
Bütün bu çalışmaların ve gayretlerin neticesinde iş çevrelerinde şirketinizle ilgili olumlu hava dalga dalga yayılır, kaliteli insanlar gelip sizi bulur.
İŞ BAŞVURULARINDA NELER İSTENİR?
İş arayışında olan değerli lisans mezunu gençler,
Makine imalat sektöründe işe alımlarda sizden istenilen özellikleri ve sizlerin nasıl hazırlanmanız gerektiğini derlediğim bu yazımın faydalı olacağını ve size yön göstereceğini tahmin ediyorum.
Kariyer planlarınıza ve hayallerinize uygun, sevdiğiniz ve isteğiniz bir işe girmek istediğinizi biliyorum. İş başvurularınızı direkt firmaya CV bırakarak, kariyer sitelerine üye olarak, sosyal platformlar aracılığı ile veya arkadaş çevrenizi harekete geçirerek yaptığınızı tahmin ediyorum.
Ancak yeterliliklerinizin farkına varmak ve kendinizi asgari düzeyde geliştirmek zorundasınız. Üniversiteden mezun olmak size temel eğitimi kazandırsa da daha çok yol almanız gerektiğinin bilincinde olmalısınız. Firmalar genelde tecrübeli, bazı temel bilgisayar programlarını kullanabilen, yabancı dil bilgisi olan eleman ararlar. Yetiştirmek üzere eleman alan çok az yer vardır ve genelde firmalar yetiştirmeyi riskli görürler.
Şunu baştan belirtmem gerekir ki nereden mezun olursanız olun kendi mezun olduğunuz alanla ilgili İdari işler, satınalma ve satış elemanı için başvuru yapabilirsiniz. Firmalar genellikle satınalma ve satış personellerini kendi imalat ve üretim alanlarından mezun kişiler arasından seçerler. Eğer kendinizi bu iki alanda yetenekli görüyorsanız kurslara katılarak temel eğitimini almanızı tavsiye ederim. Bu iki alandaki eğitiminiz başvuru yapacağınız firma sayısını otomatikman artıracaktır. Örneğin bir kimya fabrikası satış ve satınalma elemanını Kimya Mühendisi veya kimyagerler arasından seçmek ister genelde. İdari İşler de ilgi duyan her mezun tarafından üstlenilebilecek bir görevdir.
Şimdi gelelim iş ilanlarındaki firmaların istemiş olduğu özeliklere
Önemli Tüyolar
İş aramanın ve iyi bir işe girmenin temelleri daha okuldayken atılmalıdır. Okula giderken sosyal ve gönüllü aktivitelere katılmak, iyi bir arkadaş çevresi edinmek, branşı ile ilgili toplantı ve seminerlere katılmak, fuarları takip etmek, iyi bir firmada staj yapmak çok önemlidir. Bazı kimseler staj yaptıkları yerde kariyerlerine devam etme şansı yakalayabilirler.
Öte yandan tatillerde mesleğini öğrenmek amaçlı kısa süreli işlerde çalışmak, çok kitap okumak, kendini geliştirmek, mesleği ile ilgili literatürü takip etmek gerekir.
İş başvurusu yaptığınız ve özelikle de mülakata çağrıldığınız firmaları mülakata gitmeden önde mutlaka iyice araştırınız. Başvuru yaptığınız departman hakkında bilgi toplayınız. Kendinizden emin bir görüntü çizmek için bu faydalı olacaktır.
Giyiminize ve görünümünüze dikkat etmeye çalışınız. Çalışırken iş pozisyonunuza göre önemi değişen bu durum iş görüşmelerinde zorunluluktur.
Bazı işyerlerinin mülakat sırasında herhangi bir objenin teknik çizimini veya imalatta bir örnek montaj yapmanızı istediğine de şahit oldum. Bu gibi durumlara da hazırlıklı olmak gerekir. Sakın bilmediğiniz bir konuda uzmanıymış izlenimi vermeyiniz. Daha çok her şeyin üstesinden gelmeye, gelişmeye ve öğrenmeye istekli olduğunuzu gösteriniz.
İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, İlmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır. Hz. Mevlana
Ekstra size fayda sağlayacak beceriler ve özellikler
Referans olabilecek kişilerle iletişim kurmak
Sürücü belgesi sahibi olmak ve aktif araç kullanabilmek
Yurtiçi ve dışı seyahat engeli bulunmamak
Esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilmek
Arşivleme, dosyalama ve raporlama yapabilmek
Malzeme bilgisine sahip olmak
Çeşitli kurslardan sertifikalar almak
Proje okuyabilmek
Bilgisayar başında olduğu gibi sahada da aktif görev alabilmek
Ölçüm aletlerini kullanabilmek
Takım çalışmasına yatkın olmak
Stresini yönetebilmek
Erkek adaylar için askerlik görevini yapmış olmak
İşyerinin servis güzergahlarına yakın ikamet etmek
Temel Olarak Herkesin Alması Faydalı Eğitimler ve Sahip Olması Gereken Sertifikalar
Temel Ön Muhasebe
Satış ve Pazarlama
Satınalma
İş Sağlığı ve Güvenliği
Sürüş Teknikleri
Temel Bilgisayar Eğitimi (Özellikle Excel)
ERP ve SAP Temel Eğitimi
Arkadaşlar, gördüğünüz gibi iş aramak ve bulmak hayli zor. Her iş başvurunuza yüzlerce adayın başvurduğunu, her gittiğiniz mülakattan çıkışta sırada bekleyen arkadaşlarınızı fark etmişsinizdir. O yüzden sizi her zaman bir adım öne çıkaracak hamleleri mutlaka yapmalısınız. Diğer adaylardan kişilik, eğitim ve yetenek konusunda farklılıklarınızı ortaya koyabilmelisiniz. Günümüzde artık sadece üniversiteden mezun olmak yeterli olmamaktadır.
Bazı durumlarda firma sizi seçerken bazan da siz firmayı elemek zorunda kalabilirsiniz. İş arayışınız sırasında kurumsallıktan çok uzak, kanunlarda belirtilen hususların dışında işler isteyen, yasa dışı işler yapmanızı bekleyen, çok ağır şartlar taşıyan sözleşme ve senet imzalatmaya çalışan, ırk, cinsiyet, renk, ulusal veya sosyal köken, etnik köken, din, yaş, maluliyet gibi ayrımcılık gözeten işyerlerini kesinlikle tercih etmeyiniz. Size iyi fırsatlar ve imkanlar sunabilen, demokratik çalışma ortamı sağlayabilen, gelecekte yükselme imkanı bulabileceğiniz işyerlerini tercih etmeye çalışınız.
Yolunuz açık olsun.
FABRİKALARDA KAYNAKÇILIK
Bu yazımda sizlere fabrikalarımızdaki kaynak işlerinden bahsedeceğim. Makine imalatçılarını olmazsa olmaz en önemli işlerinden olan kaynak işinde dikkat edilmesi gereken huşuları irdeleyeceğim. Ancak kaynakçılık mesleği konusunda bilgim eksik olduğu için konunun uzmanlarından kaynak ustası Salim Malkoç’un tecrübeleri ışığında konuyu anlatacağım. Satın Alma Uzmanı olarak kaynak konusunda kendisinden çok şeyler öğrendiğimi belirtmek isterim.
|
Salim Malkoç, çalıştığım süre içinde rast geldiğim en tecrübeli ve bilgili kaynak ustasıdır. Profesör lakaplı ustamız, işini severek yapan ve hakkını vererek çalışan ustalarımızdan. Kendisine mesleği neden tercih ettiğini, kendisini nasıl geliştirdiğini, işin püf noktalarını, karşılaştığı sorunları ve bu mesleği tercih etmek isteyen gençlere tavsiyelerini soracağım. Umarım Salim Malkoç’un verdiği bilgiler fabrikalarımızda çalışan yönetici ve personel için faydalı olur.
ENDÜSTRİYEL FIRIN SEKTÖRÜNDE
MAKİNE TEKNİK RESSAMI NASIL OLMALI?
Fabrikalarda proje ofisleri genelde en gözde ve en önemli bölümlerdir. Çünkü imalat, montaj ve üretim yapan fabrikanın kalbi proje ofisinde atar. Proje ofisi fabrikanın kozmik odasıdır. Üretim projeden çıkacak çizimlerle başlar ve ilerler. Dolayısı ile fabrika yöneticileri projelerini çizecek ve tasarlayacak olan teknik ressam alımlarına özel önem verirler.
Bu yazımda fabrikalarda çalıştığım süre içinde yaptığım gözlemlere dayanarak kendimce iyi bir teknik ressam nasıl olmalı sorusunun cevabını bulmaya çalışacağım. Yapı, üretim, maden, metal, kalıp, çelik konstrüksiyon, bilişim, otomotiv, inşaat gibi değişik sektörlerde görev alan teknik ressamlardan ziyade daha çok endüstriyel fırın sektörünün ihtiyaçları çerçevesinde ele alacağım.
Öncelikle teknik ressam olmak için üniversitelerin makine mühendisliği, makine teknik öğretmenliği ve iki yıllık makine teknikerliği, grafik tasarım, makine ressamlığı gibi bölümlerden mezun olmaları gerekir. Ayrıca kendini iyi yetiştirmiş teknik lise çıkışlı arkadaşlarımızdan ve diğer mühendislik veya alanlardan da teknik ressam çıkabilmektedir. Bu konu tamamen bu alana yönelmek ve mesleğini sevmek, kendini çeşitli kurslar alarak yetiştirmek ve tecrübe kazanmakla ilgilidir.
Teknik ressamlığı tercih edenlerin özellikle Autocad, Autodesk Invertor, Solidworks, Autocad fusion 360 gibi temel programları öğrenmeleri gerekir. Bunların yanı sıra Office programlarını da bilmek önemlidir. Bu programlar okulda öğrenileceği gibi, çeşitli kurslarla pekiştirilebilir ve tecrübe ile uzman haline gelinebilir.
Teknik ressamlığı tercih eden arkadaşlarımızın hayal güçlerinin ve tasarım kabiliyetlerinin gelişmiş ve tasarımı projeye dönüştürme yeteneklerinin zirvede olması gerekir. Öte yandan detaycı bakış açısına sahip olmalıdırlar. Aslında yeni bir şeyler tasarlamak ve onu projelendirmek, beynindekileri bilgisayara ve kağıda dökmek, en nihayetinde yaptığı çizimlerin doğrultusunda ortaya çıkan ürünü görmek insana mutluluk veren bir şeydir. Tabi her meslekte olduğu gibi sorumluluk sahibi teknik ressam arkadaşlarımız mühendislerle koordineli bir şekilde hareket etmek zorundadırlar.
Yukarıda sayılanların yanı sıra teknik ressamlarda bulunması gereken özelliklerden bazıları şunlardır: Mevcut makine üzerinden ölçü alabilme, revizyon işlerini tasarlayabilme, ölçeklendirebilme, kumpas ve mikrometre kullanabilme, malzemeleri tanıma, uluslararası norm ve standart bilgisine vakıf olma, teknik seviyede yabancı dil bilgisi…
Diğer yandan teknik ressamlar bazan çizimin dışına çıkıp projeyi takip etmekle de görevlendirilebilirler. Üretim ve montaj aşamasında işin başına gelerek yapılan işin projeye uygunluğunu kontrol ederler. Kendilerinden projede kullanılacak malzeme listesi hazırlamaları ve ERP programına girmeleri istenebilir. Yani satınalma birimiyle iletişim halinde bulunmaları gerekebilir. Ayrıca sektörleri ile ilgili fuarları ziyaret edip yeni gelişmeleri takip etmeleri, programların yeni sürümlerinin tanıtımlarına katılmaları da son derece iyi olur.
İş görüşmelerinde mülakattan sonra genelde kendilerinden küçük fakat zor bir parçayı belirli bir sürede çizmeleri istenebilir. Kendilerine güven içinde bu konuya hazırlıklı olmalarında fayda vardır.
Teknik ressamlar genelde masa ve bilgisayar başında çalıştıklarından rahat ve ergonomik bir koltuk, geniş bir bilgisayar ekranı (çift ekran tercih ederler), hızlı ve donanımlı bir bilgisayar, geniş bir çalışma masası ve kumpas, cetvel, makas, ince uçlu kalem gibi ekipmanlar isterler. Kolay ve ulaşılabilir bir mesafede plotter yazıcı ve fotokopi makinası da olmalıdır. Bütün bunların yanısıra istedikleri zaman içmek için kahve ve çay makinası, yanında yemeye atıştırmalıklar ve molalarda kafa dağıtmalarını sağlayacak masa tenisi, langırt tarzı oyun ekipmanları da her daim hazır olmalıdır. Sessiz ve havadar bir proje odası onlar için fabrika yönetimince hazırlanmalıdır. Sunumlarını yapabilecekleri projektör veya dev ekran televizyon olursa çok faydalı olur. Teknik ressamlar kaprisli ve nazlı olduklarından işyerince verilen ayakkabı ve iş elbiseleri de modern tarzda ve şık görünümlü olmak zorundadır. Onları aldıkları ücetin yanı sıra geziler, piknikler, sosyal aktiviteler, güzel mekanlarda ve samimi ortamda yenen yemekler motive eder. Doğum günleri, evlilik yıldönümleri, resmi ve özel bayramlar insan kaynaklarınca titizlikle takip edilmeli ve ufak organizasyon ve hediyelerle motive edilmelidirler.
Teknik ressam kadrosu içinde en tecrübeli olan bir kişi proje şefi olarak görevlendirilmelidir. Profe şefi arşiv ve dosyalama işlerini ve günlük çizim görevlendirmelerini yapar. Projelerdeki detaylara ve aciliyet sırasına o karar verir, hedefleri o belirler.. Program seçimlerinde ve eğitim organizasyonlarında söz sahibidir. Proje bölümünün istek ve sorunlarını üst amirlerine o iletir. Fabrikadaki satınalma birimi, ar-ge bölümü ve mühendislerle iletişimi o sağlar. Haftalık proje bölümü toplantılarına başkanlık eder, genel toplantılarda proje bölümünü temsil eder. Ayrıca yeni gelen arkadaşların yetişmeleri konusunda gerekli ortamı hazırlar ve onlara öğretmenlik yapar. Arşiv ve dosyalama işinin organizasyonu da onun görevleri arasındadır. Hem bilgisayar ortamında hem de dosyalar içinde arşivleme ve veri gizliliği proje ofisi için çok önemlidir.
Endüstriyel fırın sektöründe binlerce yetişmiş ve tecrübeli teknik ressamlar mevcuttur. Recep Coşkun, Yusuf Vatan, Mücahid Uyar, Ümit Ertürk, Şerife Taşkıran, İsmail Burak Kar, Esra Aksak Öget, Hilal Atay Büken, Hüseyin Baş, Murat Cingi bunlardan sadece bazıları…. Arzumuz teknik ressamların sayılarının artması, yeni yeteneklerin yetişmesi ve hak ettikleri ücret ve çalışma koşullarına kavuşmaları.
GENÇ ARKADAŞIM !!!
NEDEN GELECEĞİN İÇİN ENDÜSTRİYEL FIRIN SEKTÖRÜNÜ TERCİH ETMELİSİN?
Değerli genç arkadaşım,
Biliyorum geleceğin için kendine en uygun işi arıyorsun. Belki meslek lisesinden, belki de üniversiteden yeni mezun oldun. Veya çekirdekten yetişmiş ustasın, belki de ortaokuldan veya liseden sonra okula gitme imkânın olmadı, iş hayatına atılmak zorunda kaldın, çekirdekten yetişip geleceğin ustası olmak istiyorsun.
Özellikle son yıllarda üretim kapasitelerini ikiye, üçe, ona katlayan demir-çelik ve alüminyum fabrikalarının taleplerine yetişmek için endüstriyel fırın sektörü hiç ara vermeden çalışmaya ve üretmeye devam eden tek sektördür.
Ne gibi iş imkanları mı var bu sektörde?
Teknik ressam, satış mühendisi, makine mühendisi, elektrik-elektronik mühendisi, plc yazılım uzmanı, muhasebe elemanı, endüstri mühendisi, finansman müdürü, bakım ve satış sonrası hizmetler müdürü, üretim planlama sorumlusu, satınalma elemanı, malzeme ve metalurji mühendisi, yönetici asistanı ve sekreter, ithalat ve ihracat müdürü, depo sorumlusu, idari işler müdürü, bilgi işlem sorumlusu, insan kaynakları sorumlusu, kalite kontrol müdürü, reklam-tanıtım ve halkla ilişkiler sorumlusu, iş sağlığı ve güvenliği birimi sorumlusu, sevkiyat sorumlusu gibi açık pozisyonlara başvurabilirsiniz.
Veya imalatta usta, kalfa veya yardımcı eleman olarak çalışabilirsin. İmalat şefi, ustabaşı, kaynakçı, tornacı, frezeci, montajcı, makasçı, presci, CNC plazmacı, testereci, gaz tesisatçısı, hidrolik tesisatçısı, pnömatik tesisatçısı, refrakter ve izolasyon elemanı, elektrikçi, boyacı gibi iş imkanlarından yararlanabilirsiniz.
Peki endüstriyel fırın sektöründe çalışırsan ne kazanırsın, neler öğrenirsin?
Öncelikle sektör canlı bir sektör, işler yoğun ve mesaiye ihtiyaç duyan bir yapısı var. Ödenen ücretler ve sosyal haklar firmadan firmaya değişse de piyasa ortalamaları civarında.
Bir endüstriyel fırın imalatı yapılırken çelikten cıvataya, rulmandan vantilatöre, gazdan pnömatiğe, hidrolikten motora, redüktörden refraktere, kaynaktan fittings malzemelerine, pompadan döküme, elektrikten otomasyona, plastikten bronza, balanstan talaşlı imalata, çizimden üretime, bombeden filtreye, paslanmazdan ısıl işleme, dişliden yaya, kaynak filminden rezistansa, bant sistemlerinden ölçme aletlerine kadar birçok malzemeye ihtiyaç duyulduğu veya işlemlerden geçtiği için, malzeme bilgini geliştirmiş, montajını öğrenmiş ve aynı anda birçok alanda tecrübe sahibi olursunuz.
Öte yandan sektörde 40 civarında firma aktif olarak üretim, satış ve ihracat yaptığından kendinize değerli bir çevre de edinirsiniz. Sektördeki tüm firmalar samimi olarak takım ve ekip ruhu oluşturmak, ücretleri ve sosyal hakları iyileştirmek, doğru işe doğru insanı seçmek için var güçleriyle uğraşıyorlar. Bu yüzden aynı iş yerinde 10-15-20 ve hatta 25 yıldır çalışanları tanıyorum. Mesaileriyle birlikte genel müdürden fazla maaş alanlar var aralarında. Halbuki bu çalışanlar daha önceki iş hayatlarında sık sık iş değiştiren, günübirlik işlerde çalışan kişilerdi. Şimdi ise hepsi vazgeçilmez elemanlar.
Teknolojik alt yapılarını geliştirmeye, makine ve ekipmanlarını yenilemeye gayret gösteriyorlar. Kendim bizzat şahidim ki; hepsinde hedef belirlemiş, dirayetli yöneticiler var. Personelini korumaya, kollamaya, motivasyonu üst seviyede tutmaya özen gösteriyorlar. Ayrıca iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini en üst seviyede alıyorlar. Moral ve motivasyonu artırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Gezi, toplantı, seminer, eğitimler, ödüller, doğum günü etkinlikleri, evlenenlere hediyeler, cenazesi olanlara taziyeler mutlaka gerçekleştiriliyor. Hatta bir çalışanın babasının cenazesine gitmek için fabrikanın tatil edildiğini ve hep beraber cenazeye katıldığımızı unutamıyorum. Çoğunda şirket kültürü oluşmuş durumda.
Özellikle beyaz yaka içinde çok sayıda kadın çalışan ve yöneticiler de mevcut.
İhracat yaptıkları için çoğu personele yurtdışına gönderme imkanları geniş.. Yurtiçi ve yurtdışı şantiye tecrübesini oldukça yoğun şekilde yaşayabilirsiniz. Üstelik size rehberlik edecek çok tecrübeli iş arkadaşlarınız ve ustalarınız olacak. İnanın onlardan çok şey öğreneceksiniz. Üstelik sizin fikirlerinize değer verdiklerini göreceksiniz çünkü hepsi yeniliklere açık kişiler.
Yukarıda yazdığım avantajların yanı sıra endüstriyel fırın sektörüne malzeme tedarik eden firmalara ve hitap ettiği alüminyum, demir-çelik, ısıl işlem, otomotiv gibi sektörlere sağlanan yakınlık ve erişim kolaylığını da ilave edebiliriz.
Hepinizin yolu açık olsun.
Sizlere son tavsiyem hakkını vererek çalışın ve ondan sonra hakkınızı istemekten çekinmeyin.
ORGANİZASYON ŞEMASI
ENDÜSTRİYEL FIRIN SEKTÖRÜ ÖZEL
Bu yazımda Endüstriyel Fırın sektörünün ihtiyaç duyduğu organizasyon şeması hakkında bilgi vereceğim. Bütün imalat sektöründe organizasyonlar benzer olmakla birlikte özellikle endüstriyel fırın üreticileri için özel pozisyonlar olmalı diye düşünüyorum. Aşağıdaki şema ve görevler fabrikanın büyüklüğüne göre değişebilir ama amaç bu listeyi yakalamak olmalı.
Hedefimiz en az personelle istenilen üretim hızını ve verimliliği yakalamak olmakla birlikte kurumsal düşünüp bünyemizde çalışan personele görevinin haricinde çok da değişik görevler vermemek, onların belirli alanlarda uzmanlaşmalarını sağlamak ve onları kendi alanları içinde tutmak olmalı. Hatta eğer mümkünse her personelin yanına yardımcı da vermek suretiyle bir yandan da fabrikamızın geleceğini düşünerek yeni ve genç kadroların da yetişmesini sağlamalıyız.
Çalışanları istihdam ederken lütfen artık özel işlerimizi yaptırmayı bırakalım. Personeli çiftliğimize göndermek, evimizin ihtiyaçları için yönlendirmek, şahsi alışverişimizi yaptırmak gibi görevleri yerine getirtmekten vazgeçelim. Yani fabrikamızda prensipler ve kurallar işlemeli, her personel sadece görev alanı içinde kalan işleri yapmalı.
Fabrikamız hastane mantığıyla çalışabilir. Mesai ve vardiyalar da düşünülerek 7/24 saat işleme esasına göre. Yine yönetimde de hastanelerdeki Başhekim ve Hastane Müdürü mantığıyla hareket edilebilir.
ANA MÜDÜRLÜKLER
EKİPLER:
(Bir kişi de olsa 10 kişi de olsa mutlaka ekiplerin bir başı olmalı, bazı ekipler birleştirilebilir)
Dışarıdan destek alınarak yürütülecek hizmetler:
1-Hukuk
2-Teknik Danışman
3-Mali Müşavir
4-Piyasa Gözetim
5-Risk Yönetimi
6-Denetim
ALÜMİNYUM & DEMİR ÇELİK
ENDÜSTRİYEL FIRINLAR &ISIL İŞLEM & DÖKÜM SEKTÖRÜNDE PERSONEL SIKINTISI
Değerli Sanayicilerimiz ve Kıymetli İşverenlerimiz,
Milyonlarca dolar yatırımlar yaptık, fabrikalar kurduk, tesisleştik, makinalar ve teçhizatlar aldık. Borç aldık, kredi çektik, siparişler aldık, artık imalata ve üretime başlamamız ve projelerimizi zamanında yetiştirmemiz lazım. İşmizi büyüttük, şubeleştik, lüks arabalar kiraladık, rezidanslarda ofisler açtık, vergi ve ihracatta ilk 500 lere girdik veya girme yolundayız. Ancak istihdam gibi bir sorunumuz var ki çok büyük ve işlerimiz ve geleceğimizi planlarken bizi endişeye sevk ediyor.
Peki geçmişte ne hatalar yaptık ta özellikle ara eleman sıkıntısı çekmeye başladık. Bu yazımda genelge orta ve küçük ölçekteki, daha tam olarak kurumsallaşamamış veya kurumsallaşma yolunda bulunan fabrikaların geçmişte istihdamla ilgili ne gibi hatalar yaptığını yazacağım. Devletin politikalarından kaynaklanan ve hükümetlerin hatalı kararlarından bahsetmeyeceğim. Bütün bunlara rağmen bizim yapabileceklerimiz varken yapamadıklarımızdan veya yanlış yaptıklarımızdan bahsedeceğim.
Özellikle gençler artık fabrikalara uğramaz oldu? Neden? Bu duruma nasıl gelindi? Gençler neden fabrikalara ilgisiz kaldılar? Büyüklerinden, babalarından ve çevrelerinde fabrikalarda çalışan insanlardan neler duydular da kendilerine fabrikalarda bir gelecek hayal etmediler? Milyonlarca genç evde işsiz oturmayı fabrikada çalışmaya tercih ettiler?
Çünkü;
Bu yazımda genelde yaptığımız olumsuzları yazıp içinizi karartmış oldum. Ancak çoğu işyerinde uygulamalar bu şekilde. Tabi ki çok güzel bir şekilde işini yürüten ve çalışanlarına değer veren işverenlerimiz de mevcut. Onlarla ilgili düşüncelerimi bir sonraki yazımda değineceğim.
TAVSİYELERİM
*** Her iş kolunun asgari ücreti farklı olmalı. Kuaförle dökümhane sorumlusunun, markette çalışanla kaynakçının, hemşire ile torna ustasının asgari ücretlerini aynı yaparsanız gün gelir fabrikalarda çalışacak eleman bulamazsınız.
*** Çalışan ister kendi isteğiyle ayrılsın, isterse işten kovulsun her halukarda tazminatını alabilmeli.
*** Eğer doktor çalışana rapor vermişse suçlu çalışan değil doktordur. 2 günlük rapor ücretinin hem devlet hem de işveren tarafından verilmemesi haksız bir durum ortaya çıkarıyor.
*** Yıllık ücret artışlarında tecrübeye, verime, performansa bakılmalı. Herkese aynı oranda artış yapılması kabul edilemez.
*** Tüm çalışanlar maaş dışındaki haklardan eşit oranda faydalanmalı.
*** İşverenlerce çalışanların rakip firmaya gitmelerine engel olmaya çalışmanın hatta aynı sektörde bile iş bulmalarını engelleyici çabalarının önüne geçilmeli. Bunun insan haklarına aykırı olduğu vurgulanmalı. Yıllarca kaynak yaparak ekmeğini kazanan birisi artık başka iş yapamaz ki…
KALİTE AYRINTIDA GİZLİDİR
ENDÜSTRİYEL FIRIN İMALATINDA PÜF NOKTALARI
-BOYA-
Endüstriyel fırınlarda işin içinde hem makine imalatı hem de yüksek ısı girdiğinden boya konusu çok hassastır. Endüstriyel boyama, imalatın son, satışın ise ilk basamağını oluşturan, ürünün kalitesini ve piyasa değerini artıran önemli bir alandır.
Boya ustası bulmak ve yetiştirmek zordur. Ustalık ayrı bir kabiliyet, titiz bir çalışma, dikkat ve deneyim gerektirir.
Katkılarından dolayı teşekkür ederim. Ayrıntılı bilgiler linklerden okunabilir.
https://www.kansaialtan.com.tr/konvansiyonel-havali-sprey-uygulamalari
https://kanatboya.com.tr/makina.html
KALİTE AYRINTIDA GİZLİDİR
ENDÜSTRİYEL FIRIN İMALATINDA PÜF NOKTALARI
-ÇELİK KISMI-
Kalite ayrıntıda gizlidir derler ya gerçekten doğrudur. Özellikle makine imalatı yapan firmalarda kalite konusu her zaman ön plandadır. Ancak bir makinenin gerçekten kaliteli olup olmadığını dış görüşüne bakarak anlayamayız. Arka planda o kadar çok detay vardır ki gerçekten kaliteli olup olmadığı yıllar sonra ortaya çıkar. Kalitesiz bir makine aldığınızın farkına vardığınızda iş işten çoktan geçmiş olabilir. Bu yüzden alüminyum profil üreticilerini endüstriyel fırın alımları sırasında dikkatli olmaları konusunda uyarmak ve dikkatlerini çekmek istedim.
İster yerli, isterse yabancı bir firmadan endüstriyel fırın alın mutlaka ama mutlaka imalat aşamaları hakkında bilgi isteyip gerekirse sahada her aşamada kontrol edin. Sözleşmelerde belirli şartları sağlayabilecek kalite standartlarına, markalara ve özelliklere mutlaka yer verin. Alacağınız fırın ve makine sizin istediğiniz mamul veya yarı mamulün üretimini sağlayacak ve uzun yıllar sorunsuz çalışabilecek kalitede makine olmasına dikkat edin. Bakım maliyeti az ve enerji verimliliği yüksek fırınlar almaya gayret gösterin. Yani kısacası ucuz fırın almayın, kaliteyi ucuza alın.
Aldığınız firma, üzerinden yıllar geçse bile teknik destek sağlayabilecek imkan ve kabiliyete sahip olmalı. Makina üzerindeki teknik aksamda kullanılan malzemeler ileriki yıllarda kolayca bulunabilmeli. Bu konuda gerekirse kullandıkça çabuk aşınabilecek ve temel ekipmanların listesini yapıp yedek malzeme olarak deponuzda hazırda tutmalısınız. Makine üzerinde aşırı spesifik ölçü ve özelliklere sahip malzeme kullanılmadığına emin olmalısınız.
Aldığınız fırın veya makinanın kullanım kılavuzu olmalı ve ekipman listesi detaylı şekilde yazılmalı. Teknik personelinize mutlaka kullanma eğitimi verilmeli. Üretici firmanın kalite ve güvenlik belgeleri olmalı. Makine üzerinde her türlü riske karşı güvenlik önlemleri alınmalı, gerekli yerlere uyarıcı işaretleri yerleştirilmeli.
Makinenin kalitesi ÇELİK kısmında başlar.
Endüstriyel fırınlar, içinde yer alan malzemeleri istediğiniz sıcaklığa yükselten ve bu sıcaklıkta istediğiniz süre boyunca tutmayı başaran özel fırınlardır. Bu fırınlar sayesinde katı ve sıvı haldeki her türlü hammadde çok yüksek sıcaklıklarda işlenebilir. Bu fırınlarda içinde yer alan malzeme ısınır ve işlem yapılacağı sıcaklığa kadar gelir. Daha sonra hammaddeyi işlemek için istediğiniz süre boyunca sıcaklığı sabit tutar. Böylece endüstriyel alanda kullanılan her türlü hammadde kolayca işlenebilir. Isı deyince de akla hemen PASLANMAZ ÇELİK kullanımı gelir.
İmalatçılar fırınlarda paslanmaz çeliği 304,316,309,310,321, dublex gibi değişik kalitelerde ve döküm, dolu çubuk, sac, profil, boru, lama, köşebent, kare, cıvata, fittings gibi değişik çeşitlerde kullanırlar. Büyük oranda ithal malzeme kullanılır ve oldukça maliyetlidir. Ancak fırının gerekli yerlerinde gerekli kalite paslanmaz çeliğin maliyetine rağmen kullanılması zorunludur. Sertifikalı ürün kullanılması, gerekirse alınan malzemenin analiz edilmesi gerekir. Belirli bir paslanmaz çelik tipinin seçimi, söz konusu uygulamanın getirdiği şartlara bağlıdır. Birçok durumda en önemli belirleyici etkenler korozyon dayanımı, kararma direnci ve yüksek sıcaklıklardaki oksidasyon dayanımıdır. Bunlara ek olarak seçilen paslanmaz çelik türü mukavemet, tokluk, süneklik ve yorulma dayanımı gibi konularda minimum mekanik özelliklere de sahip olmalıdır.
Paslanmaz çeliğin seçimi önemli olduğu kadar, kesimi, bükümü, kaynağı, işlemesi, yüzey koruması ve temizliği ve montajı da ustalık ve tecrübe ister. İmalat ve işlemede aşağıdaki hususlara dikkat etmek gerekir.
https://www.umitmetal.com.tr/paslanmaz-celiklerde-imalat-ve-islemede-dikkat-edilecek-hususlar/
AMATÖR SATINALMACIDAN GELECEĞİN PROFESYONELLERİNE,
Makine İmalat-Endüstriyel Fırın-Alüminyum-Demir-Çelik
Satınalma mesleği zor ve özveri isteyen bir iştir. Okulu olmayan bu meslekte kendini istekli ve yetenekli hisseden herkes görev alabilir. En önemli kriter saygılı ve güven verici olmaktan geçer. Satınalma firmanın en önemli birimlerinden biridir, bunun farkında olarak çalışmalarını sürdürmek gerekir. İster küçük bir firmada tek satınalmacı olun, isterse büyük bir firmada satınalmacılardan biri veya amirleri olun, amatör ruhunuzu ve heyecanınızı hiç yitirmeyiniz. Unutmayın siz Satın Alma sorumlususunuz, tedarikçilerin sizi satın almasına izin vermeyiniz.
Yıllardır yaptığım bu meslekte edindiğim tecrübeleri genç arkadaşlarla paylaşmak istedim. Satınalma sorumlusu olarak aşağıdaki hususlara dikkat etmeniz sizin gelişiminiz ve tecrübeniz açısından iyi olur kanaatindeyim.
EĞİTİM VE SERTİFİKA
Öncelikle mesleğe başlarken bir kursun, derneğin veya üniversitenin Satınalma kursuna katılıp sertifikasını alınız. Satış ve Pazarlama konusunda da temel bir eğitim alırsanız sizin muhatap olduğunuz tedarikçilerin ruh halini ve psikolojilerini anlamanızı sağlar. Size gerektiğinde kibarca hayır demenizi öğretir. Çünkü satış temsilcileri gerekirse hipnoz yöntemini de kullanarak size ürünlerini satmak isteyeceklerdir. Sağolsun arkadaşların çenesi çok kuvvetlidir.
Sözleşme ve teklif hazırlama eğitimlerine katılmalısınız. Ayrıca firmanız ithalat yoluyla alım yapıyorsa bununla ilgili eğitimleri de alıp kendinizi donanımlı hale getirmelisiniz. İthalat ve gümrük işlemlerinde mevzuata ve yabancı dile hakim olmalısınız. O yüzden yabancı dil seviyenizi yükseltmenizi tavsiye ederim.
BİLGİSAYAR BECERİSİNİ GELİŞTİRME
Mesleğin en başında bilgisayar bilginizi pekiştiriniz. Özellikle Office uygulamaları ve ERP yazılımları eğitimleri alınabilir.
KENDİNİ YETİŞTİRME ve YENİLEME
Meslek hayatınız boyunca sürekli kendinizi geliştirmeli ve yenilemesiniz. Kurslara gitme, internet ortamından araştırmalar yapma, bol bol sektörünüzle ilgili öğretici kitap ve dergiler okuma, tedarikçilerinizden sattıkları ürünlerle ilgili temel bilgiler alma şeklinde olabilir.
SOSYAL ÇEVRE
Mesleğinizi icra ederken satın aldığınız ürünlerle ilgili fuarlara katılmaya çalışınız. Böylelikle yeni tedarikçiler edinir, eskilerle diyaloğu geliştirirsiniz. Ayrıca yeniliklerden ve gelişmelerden haberdar olursunuz.
Tüm tedarikçilerinizi kendi işyerlerinde ziyaret ediniz. Onların çalışma ortamlarını, satış ve üretim ortamlarını inceleyip detaylı bilgi alınız. Unutmayın hangi ürünü nasıl ortamdan aldığınızı görmeniz sizin yararınıza olacaktır.
Tedarikçilerinizin birer insan olduğunu unutmayınız, onların da tebrik edilmeye, aranmaya, hatırlarının sorulmasına, milli ve dini bayramlarda, önemli günlerde ve doğum günlerinde aranmaya ihtiyaçlarının olduğunu unutmayınız. Eğer açılış yapacaklarsa açılışlarına katılmaya çalışınız.
Derneklere ve sosyal medya gruplarına üye olup diğer satınalmacılarla iletişim halinde olunuz. Onların size çok yardımları olacaktır.
SATINALMA AŞAMALARI
Unutmayın sizin işiniz firmaya alırken kazandırmak. En kaliteli ürünü, en kısa zamanda, en uygun fiyata ve vadeli almak için çalışıyorsunuz. Size verilen ücretin ve emeğin karşılığını işverene vermeniz ve firmanıza kazandırmanız gerekir. Parayı verdikten sonra herkes satın alır, siz para vermeden uygun fiyata vadeli veya taksitli alabilmelisiniz. İşveren para vermeden yapılan alımları çok sever.
Her gelen malzeme talebini mutlaka iyi okuyunuz. Ne istendiğini tam olarak anladıktan sonra mutlaka birkaç firmadan teklif alıp en iyi kararı vermelisiniz. Firmaların verdikleri teklifler üzerinde pazarlık ediniz ancak bu pazarlık usulünce olmalı. Tedarikçilerinizin kazanması ve sizin için ayakta kalmaları önemli. Unutmayın zarar etmeden teklifi kabul edilen tedarikçi size ürünü zamanında teslim etmeye ve sizinle ömür boyu çalışmaya hevesli olacaktır. Yoksa bir sonraki sefere başka kapıya gitmek ve her seferinde yeni tedarikçiler aramak zorunda kalırsınız. Gerek talep esnasında gerekse satın alma aşamasında mutlaka sorumluluğu paylaşınız. Şeffaf olunuz ve hesap verebilir pozisyonda kalınız. Unutmayın hata yaptığınızda işvereniniz mutlaka sizin arkanızda duracaktır. Çünkü sizin iyi niyetinize güvenmektedir.
Talepler genelde acil istenecektir. Maalesef satın alma mesleğiniz olmazsa olmazı aciliyettir. Bu yüzden alımlarda çok dikkatli olunuz. Gelen istekleri yazılı alır, aciliyet sırasına koyarsanız hiçbir aksilik yaşamazsınız.
Alternatif tedarikçilerle çalışınız. Her aldığınız ürünü sorabileceğiniz ve alabileceğiniz en az 3-4 tedarikçiniz olmalı. Tedarikçilerden nakliye konusunda yardımcı olmalarını isteyiniz ve genellikle nakliyesini kendi yapan firmaları tercih ediniz.
Mutlaka günlük, saatlik, anlık planlarınız olmalı. Planlı ve programlı hareket etmelisiniz. Geçmişe dönük sağlam bir arşiviniz olmalı. Neyi, nereden, nasıl, ne için, nerden, kaça ve hangi proje amaçlı aldığınızı bilmelisiniz ve sorulduğunda hemen cevap verebilmelisiniz. Aynı şekilde geleceğiniz için de plan yapmalısınız. Neyi, nereden, nasıl, ne için, kaça ve hangi proje amaçlı alacağınızı not etmelisiniz.
Depo ve muhasebe ile irtibatlı çalışmalısınız. Aldığınız her ürünü depocuya, mühendise, ustaya mutlaka kontrol ettirdikten sonra rafa koyunuz veya gerekli birime teslim ediniz.
Sözleşmeye dayanan alımlarda metni iyice okuyunuz. Tüm detayları not alınız. Siz de bazı alımlarınızı sözleşmeye dayalı yapabilirsiniz. Teklif ve sözleşme metni hazırlama konusunda aldığınız eğitim burada işe yarayacaktır.
Firmalar genelde ödeme zamanı geldiğinde genelde muhasebe yerine sizi arayacaklardır. Halbuki siz satın aldıktan sonra sorumluluğunuz bitmiştir. Muhasebenizi aramaları gerekir ama öyle yapmazlar. Siz gelen ödeme hatırlatmalarını not alıp muhasebenize iletiniz. Tedarikçilerinizin ödemelerinin zamanında yapılmasını takip ediniz. Onların da zamanında yapılan ödemelerle ayakta durduklarını unutmayınız.
Çalıştığınız firmada ERP programı kullanılıyorsa bütün bu işleri zaten kontrol atında yürütürsünüz. Ancak ERP programı yoksa kendiniz uygun programlar aracılığı ve bilgisayar bilginizle kendi ERP nizi oluşturunuz. Aldığınız her ürünü kategorize ediniz ve projesine veya kategorisine göre kaydediniz.
ERP programında veya bilgisayardaki arşiviniz haricinde gelen irsaliyeler, teklifler ve yazışmaları mutlaka dosya ve klasörlerde saklayınız. Bilgisayardaki dosyalarınız ve e-postalarınızı düzenli yedek alınız.
Firmadan ayrıldığınızda mutlaka yeni bir elemana işi öğretmiş, tecrübelerinizi aktarmış olunuz. Kişisel değil sistem inşa ediniz ki sizden sonra işler kaldığı yerden devam edebilsin. Arkanızdan hayırla yad edilecek hatıralar bırakınız. İşyerinizdeki diğer arkadaşlarınızla uyum içinde çalışınız. Kimseyi kırmayınız, öfkenizi kontrol altında tutunuz.
PÜF NOKTALARI
Siz müşterisiniz ve daima haklısınız.
Termini uzun olabilecek ürünleri zamanında sipariş ediniz.
Sürekli kullandığınız ürünleri ve sarf malzemelerde stoklu çalışınız. Her zaman yedekte malzeme bulunsun deponuzda. Seri üretim yapan firmada çalışıyorsanız stoklu çalışma daha çok işinize yarayabilir.
Yıl sonlarında veya belirli periyodlarla proje maliyet tabloları, stok durumları, fiyat artış oranları, cirodaki hareketlenmeleri gösteren tablolar ve grafikler hazırlayınız. En çok alım yaptığınız stratejik ürünlerdeki fiyat artışlarını sürekli kontrol ediniz.
Döviz kurlarını sürekli kontrol ediniz. Kurdaki ve fiyatlardaki dalgalanmalardan işvereni haberdar et, alım yapıp yapmaması konusunda uyarınız. Piyasada oluşacak alım fırsatlarını kaçırmayınız.
Hizmet alımlarında fabrika çalışanlarının memnuniyetini baz alınız. Hizmet alımları malzeme alımları gibi değildir, fiyat ikinci plandadır. Servis, araç kiralama, yemek ve güvenlik hizmetleri gibi.
Alım yaparken gidip alınacak malzemeler var ise şirket araçlarını ve sürücüleri verimli kullanınız.
Teknik resim okuma kabiliyetinizi geliştiriniz. Bazen sizden teknik resimdeki çizime göre talaşlı imalat yaptırmanızı isteyebilirler. Bu arada imalat sektöründe tüm ölçülendirmeler milimetre cinsinden yazılır, buna dikkat ediniz.
Seni değil direkt işvereni muhatap alan firma sahipleriyle alımlarını durdurunuz. Seni muhatap alıncaya kadar malzeme alımı yapmayınız. İşverenin sizi belirli firmalara yönlendirmesini kabul etmeyiniz.
Firma sizden idari işleri, iş güvenlik konularını, personel işlerini, otoları takip etmenizi, bilgi işleme destek vermenizi isteyebilir. İşverenler yetenekli kişiyi yakaladı mı ona her türlü sorumluluğu vermeyi severler ancak yetki paylaşmayı istemezler. Bu konuları üstlenmeyiniz, kendi işlerinize yeterince vakit ayıramazsınız.
TEDARİKÇİ PROFİLİ
Tedarikçi portföyünü oluştururken aşağıdaki kriterleri göz önünde bulundurunuz.
TALAŞLI İMALATÇILAR ve FİYATLANDIRMA SORUNU
Özel sektörde ayakta kalmak zordur. Hiçbir şey yerinde durmaz, dinamiktir her şey. İşler açılır, daralır, fiyatlar yükselir düşer, nakit akışı bollaşır, daralır. Sürekli bir koşuşturmaca, personel sikülasyonu da değişkendir. Amaç az kişiyle çok iş yapmaktır. Acaba gelen her işi alsam yetiştirebilir miyim, taşere mi etsem, başkasına mı paslasam diye düşünüp dururuz. İşler çoğaldıkça personel sayısını mı artırsam yoksa mevcut personelin mesaisini mi artırsam ikileminde çok kalırız. Ya işler umulduğu gibi gitmez daralırsa işçi çıkarmak zorunda kalırsam. Çünkü kolay kolay eleman çıkarmak istemez işverenler öyle herkesin zannettiği gibi. Ama en nihayetinde bavulunu alıp gidemez ki çalışan gibi. Gemiyi en son o terk edecektir. Vergi, SGK borçları onun sırtındadır. Çıkan işçilerin ikramiye alacakları vardır. Bunları düşünerek 3 kuruş kazandığında 2 kuruşunu kenara koymak zorundadır.
İşe teklif verilir, ihaleye girilir, iş alınır, avans istenir, işe başlanır, malzeme alınıp montaja başlanır. Malzeme terminlerinde gecikmeler yaşanır, imalatta aksilikler baş gösterir. En tecrübeli personeli ayrılır, hep dik durmak zorundadır işveren. (Siyasetle kolkola adrese teslim ihale kazanan ve işi yarım bıraktığı halde devamını da daha yüksek miktarlara alarak parasına para katan işverenlerden bahsedilmemektedir. Bu ülkenin emekçi işverenleri yazımızın konusudur.)
Gelelim hizmet sektöründe özellikle de talaşlı imalat sektöründe fiyatlandırma sorununa… Malzeme fiyatlarında yaklaşık fiyatlar teklif veriliyor. Sadece stok malzeme olup olmamasına ve vadeye göre, markaya göre değişiyor teklifler. Ancak talaşlı imalat sektöründe fiyatlar çok değişkenlik gösteriyor. Aynı işlemeye 100 TL/adet veren de oluyor 1000 TL/adet veren de. Abartmıyorum maalesef durum bu şekilde.
Talaşlı imalat işini dışarıya veren firma olarak amacımız karşımızdaki firmayı zor durumda bırakmak veya iflas ettirmek değil.. Onun da yaşaması ve işini devam ettirmesi, kar etmesi ve ayakta asıl amacımız. Çünkü uzun yıllar aynı firmayla çalışmayı arzuluyoruz. Ancak bu zamana kadar sürekli çalıştığım firma bulamadım. Ya çok ucuza teklif veriyorlar ama çok geç teslim ediyorlar. Amaçları işi kaçırmamak ama aslında çok yoğun olduklarını söylemiyorlar. Ya da tam tersi işlerinin yoğunluklarından dolayı bizim işimizi yapamayız teşekkür ederiz demek yerine çok aşırı yüksek fiyat vererek işi almak istemediklerini hissettiriyorlar.
Tabii olarak fiyatlandırmada değişik etkenler olabilir. Firmanın büyüklüğü, kirası, giderleri, çalışan kişi sayısı, kurumsal veya küçük atölye olması, aldığı işin sürekliliği ve parça sayısı gibi. Bu arada yabancı göçmen işçi çalıştıran firmalar da var sektörde. Bu fiyatlandırmada önemli etken. Açıkçası diğerleri için haksız rekabet oluşturan bir durum bu. Genellikle talaşlı imalatçılar küçük ve orta ölçekli firmalar.
Halbuki fiyat vermek için maliyetlerin artmasına bağlı olarak değişen esnek bir formülleri olmalı. Malzeme maliyeti + kesici takım maliyeti + malzemenin büyüklüğü ve ağırlığı (işin zorluğu) + makine parkur süresi + işçilik + genel giderlerin payı + kar + risk + beklenti = FİYAT
Makine imalatçıları olarak talaşlı imalatçılardan daha makul ve anlaşılabilir fiyatlar vermeleri. Gönderilen malzeme kaybolmadan ve malzemeye zarar vermeden resme uygun işleme yapılması. İmalat sonrası ısıl işlem varsa çekme ve uzama paylarının hesaplanması.
DİPNOT: Talaşlı imalat firma sahipleri dertli. İş çok ancak usta bulmak sıkıntılı. Usta ücretleri yüksek. Sürekli çalıştıracak usta bulmak zorlaştı. Gençlerin ilgisini bu yöne çekmek lazım. Sanayinin can damarı olan sektöre firma açılışından sgk desteğine, makine ve techizat alımına kadar çeşitli teşvikler ve destekler uygulanabilir.
TEKNİK RESİM OKUMA
Sevgisi teknik ressam, mühendis, ve usta kardeşim…
Teknik resme baktığınızda ne görüyorsunuz? Nelere hazırlıklı olmalısınız? Satınalma birimine neleri zamanında sipariş ettirmelisiniz? Malzeme listesinde yer alması gerekenler nelerdir? Eğer resmi detaylarına ve sonuna kadar dikkatli okumazsanız işi yaparken boşta kalmalarına, malzeme gelecek diye beklemelerine sebebiyet verirsiniz.? Belki de termini uzun sürecek malzemeler var, farkında değilsiniz. Verimli çalışma gerçekleştiremez ve boşa zaman kaybı yaşarsınız. Belki de işi zamanında teslim edemeyerek müşteri memnuniyetsizliğine kadar varacak sonuçlara sebep olursunuz.
Bu konuyu neden mi dile getirdim? Çünkü projeler eksik okunuyor, zamanında ve sırası gelmeden önce malzeme talep edilmiyor. Sonrasında ise çok acil bir şekilde malzemeyi temin etmemiz isteniyor. Çünkü usta tam rulmanı yerine koyacak aşamaya geliyor ortada rulman yok. Ve kimse rulman siparişi ile ilgilenmemiş. Halbuki en baştan resme dikkatlice bakılsaydı biraz hayal gücü ile her şey görülebilirdi. Bir satınalma uzmanı olarak çoğu kez ayı sorunla karşılaşıyorum.
ÖNCE DETAYLI BİR DÜŞÜNME, TESPİT, HAZIRLIK AŞAMASI, SİPARİŞ SIRASI BELİRLEME VE SONRASINDA İŞE KOYULMA
ALET VE SARF MALZEMELER
Muhtelif usta aletleri
Taşlama taşı, kesme taşı ve flap diskler
Kaynak Malzemeleri (gerekli elektrod ve teller, uygun karışım sanayi tüpü)
İş güvenlik ekipmanları
ÇELİK VE PASLANMAZ
NPU, köşebent, profil, lama ve diğer çelik malzemeler
Varsa paslanmaz malzemeler
DÖKÜM
Döküm yapılacak parça varsa döküm işlemleri
CİVATA
Kullanılacak cıvata listesinin ve bağlantı elemanlarının hazırlanması
TALAŞLI İMALAT
Talaşlı imalata verilecek kısımların malzeme temini ve hazırlığı
Talaşlı imalar sarf malzemeleri
İMALAT
Kesim ve büküm yapılacak parçaların hazırlanması
PLASTİK&BRONZ
Varsa plastik ve bronz malzemelerin temin edilmesi
ELEKTRİK&OTOMASYON
Elektrik ve otomasyon malzemelerinin temini (pano ve kablolama, termokupl ve sensör) -(termin ve işçiliği uzun sürebilir), plc yazılımın geliştirilmesi
FİTTİNGS
Varsa fittings malzemelerinin termini
HİDROLİK&PNÖMATİK
Varsa hidrolik ve pnöamtik malzemelerin temini
GAZ
Varsa gaz ekipmanlarının temini (termini usun sürebilir)
ISIL İŞLEM
Isıl işleme ve indüksiyona gidecek malzemelerin hazırlanması
İZOLASYON&REFRAKTER
Varsa izolasyon ve refrakter malzemelerinin temini
MOTOR&REDÜKTÖR
Kullanılacak motor ve redüktörlerin seçimi ve temini (termin uzun sürebilir)
RULMAN
Rulman, yataklı rulman, kayış, kasnak ve diğer malzemelerin temini
BOYA
Renk RAL kodlarına uygun boya ve boyacı sarf malzemeleri hazırlığı
VANTİLATÖR
Bu projede gerek yok, zaten kayış-kasnak tahrikli vantilatör imal ediyoruz.
MAKİNE MONTAJ USTASI
Bir makine montaj ustası nasıl olmalı? Kişisel özellikleri, karakteri, eğitimi, bilgisi, tecrübesi, fiziki görünümü, kıyafeti, elbise ve takım dolabı ve ekstra donanımları açısından masaya yatırmak ve ideali yakalamak istiyorum.
Öncelikle USTA kelimesi bende ÖĞRETMEN kelimesiyle aynı çağrışımı yapıyor. Hem sürekli öğrenen, kendini geliştiren hem de çalışan ve öğreten bir kişi aklıma geliyor.
Sakin ve vakarlı duruşuyla örnek bir çalışan profili çiziyor. Temizliği, düzeni, çevresiyle uyumu, işine odaklanmış, mesleğini seven ve sanatına saygılı bir profil.
Taa çıraklıktan veya okuldan gelen müthiş bir bilgi ve tecrübe birikimi, işi ile ilgili sertifika ve belgelere sahip, ustasından gördüğü edep ve iş ahlakını devam ettirmekte azimli, çırak ve yardımcılarına karşı sevecen ve babaları rolünde.
Bilgiye aç ve hırslı, sürekli kendini yenileyen bir yapıda, giyimiyle, konuşmasıyla ve haliyle örnek, teknoloji ile barışık.
Çelik burunlu ayakkabısından baretine, elbisesinden maskesine, eldiveninden çapak gözlüğüne, kulak tıkacından emniyet kemerine, önlüğünden kolluğuna şık ve temiz bir görünüme sahip.
Çekicinden pensesine, anahtar takımından metresine, torna uçlarından kılavuzlara, pensesinden yan keskisine, cırcır kolundan allen takımına, fırçasından tornavidasına tam tekmil bir takım dolabı sürekli yanında.
Mesleğinin gerektirdiği alet ve makineleri kullanmasını bilen, makineleri özenli kullanan ve bakımlarını zamanında yapan, ölçüm yapabilen, proje okuyabilen, makine parçalarını birleştiren ve test yapabilen bir usta.
Yurtiçi ve yurtdışı şantiyelere giden ve sorunları çözen, mesai kavramına önem veren, yönetici ve ustabaşına karşı sorumluluklarını bilen, işbirliği ve ekip çalışmasına yatkın, detaycı ve titiz bir insan.
İşinin en iyisini yapmaya çalışan, olası terslikleri öngörebilen, üstlerini uyaran, aksaklıklar hakkındaki bildiklerini ve yeni fikirlerini toplantılarda aktaran.
İş sağlığı ve güvenliği konularına hakim, tüm tedbirlerini almış, günlük beslenmesine dikkat eden, hakkını vererek çalışan ve karşılığını alan, hayal gücünü iyi kullanan ve sürekli geliştiren bir karakter.
Ailesine düşkün, vatanını seven, arkadaşlarıyla uyumlu, sosyal çevresinde sayılan ve sevilen, ben bilirim demeyecek kadar da mütevazi bir kişilik.
Yetenekleri ve kişilikleri ortaya çıkarmak yöneticilerimizin elinde. Ama iyi bir idareci bu tip insanları keşfedip sezinleyebilir. Değerli ustalarımızın yanına yetişmeleri için gençleri adapte edebilir.
İsimlerini burada saymadığım tüm ustalarıma saygılarımla….
VERİMLİ FABRİKA
Bu yazımda bir fabrikanın verimli imalat yapabilmesi için yapması gerekenleri hiçbir yerden alıntı yapmadan, sadece kendi tecrübelerim, okumalarım, yaşadıklarım ve gördüklerime dayanarak yazmak istedim.
Verimlilik boşa kürek çekmemektir. Kazancı, karı, satışı, ihracatı, huzuru, güveni artırmaktır. Eldeki imkanlarla en yüksek üretim kapasitesine ulaşmaktır. Verimliliği sağlamak zorundayız çünkü hepimiz binbir emekle kurduğumuz ve bugünlere getirdiğimiz fabrikamızı geleceğe taşıma arzusundayız.
VERİMLİLİĞE ETKİ EDEN FAKTÖRLER
Fabrika Yerleşim Planı ve Düzeni
Fabrika içindeki bölümlerin yerleşimi ve kullanışlılığı, temizlik ve düzeni,
Makine ve teçhizatların fabrika içindeki konumları,
Depo ve stokların düzeni,
Fiziki koşulların yeterliliği, imalat alanı, ısıtma, soğutma, havalandırma, ses, gürültü ve toz durumu,
İnsan Kaynağının Verimli Kullanılması
Ücret ve sosyal hakların iyileştirilmesi,
Fabrika kültürü oluşturulması,
Kalifiye elemanlarla çalışma arzusu,
Fabrikada tecrübeli mühendisler istihdam etme,
Organizasyon planı oluşturup ona göre gerekli ve vasıflı eleman alımı,
İş takibi ve ödüllendirme, moral ve motivasyon çalışmaları,
Doğru kişilerle ve uyumlu personelle üretim ekipleri ve takımları oluşturma,
Verimli çalışmayı takip eden bir personel görevlendirme,
Kendimiz İçin Çalışma
İş yoğunluğu içinde kendimize çalışmayı ihmal ediyoruz. Dağınıklıktan ve düzensizlikten kurtulamıyoruz. Yoğun iş temposu içinde haftada veya ayda bir en azından yarım gün kendimize ayırmalıyız. Böylece israfın ve düzensizliğin önüne geçerken olası arızaları da gidermiş veya geciktirmiş oluruz.
Kendimiz için çalışacağımız yarım günde neler yapabiliriz?
Mali Verimlilik
Proje ve imalat başlangıçlarını ve bitişlerini iyi planlama, plana göre iş akış şeması oluşturup zamanında alımları gerçekleştirme,
Maddi imkanları yerinde kullanma,
Peşin veya vadeli uygun fiyata alım yapma, faiz veya vade farkı yükü altına girmeme,
Gereksiz fazla mesailerin önüne geçme,
Geleceğe yönelik aylık, yıllık bilançolar hazırlama, hedefler belirleme,
Proje ve üretim maliyetlerini doğru tahmin etmek ve öngörmek,
Olası olumsuz durumlara karşı ihtiyat akçesi ayırma,
Sirkülasyonu yoğun olan malzemeleri stoklu çalışma,
Uygun alım fırsatlarını takip etme ve değerlendirme,
Zamanı Verimli Kullanma
İş giriş-çıkış saatlerini sıkı takip etme,
Gereksiz ve zamansız toplantıların önüne geçme, toplantıları verimli kılma,
Yolda geçen zamanları minimize etme,
Şirket araçlarının güzergahlarını ve sevkiyatları doğru planlama,
Mola, yemek ve dinlenme zamanlarını iyi ayarlama,
Proje Verimliliği
“Verimliliğin başlangıç yeri, anahtarı fabrikanın proje bölümüdür. “
Proje çizimleri için uygun tasarım programlarını kullanma, programın tüm detaylarını ilgili personele öğretme,
Üretim sürecini kısaltacak, malzeme alımını azaltacak, verimliliği artıracak arge çalışmaları yapma,
Tecrübeli mühendislerin desteğini proje üzerinde yoğunlaştırma,
Tedarikçilerden teknik destek alma, teknik destek veren tedarikçilerle çalışma,
ERP gibi takip programlarını kullanma,
Düzgün bir arşiv odası oluşturma,
Satış Verimliliği
Çok yönlü kanallarla, nokta atışı ulaşacak şekilde müşteriyle temasa geçme,
(Ziyaretler, e-postalar, sosyal medya, internet, telefon, fuarlar, toplantılar, tanıtım broşürleri aktif olarak müşteriye ulaşmak için kullanılabilir.)
Satış ekibinin iyi motive edilmesi, koordinasyonu ve yönlendirilmesi
İmalatta Verimlilik
Teknolojik yeniliklere ve otomasyona önem verme,
Kullanılan her aletin ve makinenin tüm yönleriyle en doğru şekilde kullanımı için eğitim alınması,(Usta kullandığı aleti veya makineyi ne kadar iyi tanırsa o denli verimli kullanır)
Ustaya her proje ve üretim başlangıcında makinenin veya ürünün son halini kafasında canlandırmasını sağlama, bütünü gösterme,
Enerji Verimliliği
Fabrikanın su, elektrik, doğalgaz tüketimlerini tasarruflu kullanma,
Güneş enerjisi sistemlerinden faydalanma,
Yağmur suyunu depolayıp kullanma,
*****
Verimlilik konusunda en önemli öge hiç kuşkusuz vasıflı personel, özellikle de imalatta çalışan ustalarımızdır. Onların sayısı, niteliği, tecrübesi, bilgi ve becerisi verimliği artıran faktörlerden biridir. Bu yüzden onların eğitimine ve motivasyonuna özel önem vermeliyiz.
Son yıllarda okullarımızda sınıfta kalmanın olmaması, liseden her mezun olan gencin isterse üniversite eğitimine devam edebilme imkanlarının genişlemesi ve gençlerin iş tercihleri dolayısı ile maalesef yeterli sayıda usta yetişmemektedir. Bu konuda meslek liselerimizin ve çıraklık okullarımızın niteliklerinin artırılması ve desteklenmesi büyük önem arz etmektedir.
“Az zamanda çok ve büyük işler yaptık.”. Kemal ATATÜRK
VEFA
Vefa bir insanlık hasletidir. Verdiği sözü tutmak, söze bağlı kalmak, dostluğu ve birlikteliği sürdürmektir. İyilik veya destek gördüğü kişi veya kurumu unutmamak, onu yadetmek ve karşılık vermeye çalışmaktır. Yaşanmışlıkların ve paylaşımların kıymetini bilmek, emanete sahip çıkmaktır.
Vefa tek taraflı olabileceği gibi, karşılıklı olması daha makbuldür. Vefasızlığa karşı vefalı olunmasını beklemek beyhudedir. Konuyu işyerlerinde, fabrikalarda çalışan ve işveren arasındaki ilişkiler açısından ele alırsak değişik durumları göz önünde bulundurmamız gerekir.
Her ne kadar sözleşmeye dayalı ve kanunlar çerçevesinde çalışılsa bile zaman içerisinde çalışan ile çalıştığı kurum ve işvereni arasında dostluk ve bağlılık oluşabilir, duygusal bağ kurulabilir. İşveren çalışanından bağlılık ve sadakat isteyebilir. Ama burada işverenin unutmaması ve yapması gereken hususlar vardır. Vefayı tek taraflı ve her hâlükârda beklemek akıl kârı değildir.
“Ahde vefa ilkesi” gereğince taraflar, yaptıkları bir sözleşmeye, şartlar sonradan değişse dahi uymak zorundadırlar. Ahde vefa ilkesi, sözleşmenin taraflarından birisinin tek taraflı iradesi ile sözleşmenin içeriğini diğer tarafın aleyhine değiştirememesini gerekli kılmaktadır.
İşçinin aldığı ücret miktarının düşürülmesi, ikramiyenin veya sosyal yardımın
kaldırılması, işçinin işyeri organizasyonunda mevcut görevinden daha alt seviyedeki bir göreve atanması, çalışma koşullarının ağırlaştırılması gibi durumlar, iş sözleşmesinin içeriğinin işçi aleyhine değiştirilmesi anlamına gelmektedir. Bu tür değişiklikler, ancak işçinin yazılı onayı ile yapılabilir.
Her türlü anlaşmazlık, yanlış anlama karşısında hem çalışanın hem de işverenin unutmaması gereken şey nedir biliyor musunuz? Hiçbir çalışan yıllarca çalıştığı işyerinden basit ve kolay bir sebeple çıkmak istemez, çalışan başladığı yerde bitirmek ister. Aynı şekilde işveren de işe aldığı çalışanlarla işyeri devam ettiği ve onların sağlığı elverdiği sürece çalışmak ister. O yüzden verilecek kararlar öncesi düşünmek, bir daha düşünmek, karşılıklı müzakere etmek ve dikenleri yoldan kaldırmak gerekir. Yerine başkasını koymak iki taraf için de zor bir süreç olabilir.
Tabi burada olaya birçok yönden bakmak gerekir. Çalışanlar genelde işlerini sevmediklerinden veya az kazandıklarından değil, çoğu patronunu (hesap verdiği kişiyi) sevmediği için iş değiştiriyor. Bu tespit bir araştırma sonucu… O yüzden fabrika sahiplerinin tepeye sevilmeyen bir insan koymamaya özen göstermeleri gerekir.
Her zaman insan kaynakları yöneticisinin önemini savunagelmişimdir. İşveren ve yöneticilerle çalışanlar arasında köprü mutlaka kurulmalıdır. Gemiler yakılmadan önce ve hatta sonrasında bile verilen kararlardan dönülebilir. Yeter ki ihlas ve samimiyetle konunun üzerine gidilebilsin. Yani;
Öte yandan vefa vicdanlar üzerinde baskı unsuru olarak kullanılarak çalışan üzerinde aynı il, aynı sektör ve meslekte çalışmasının önüne engel konulamaz. Çalışanın tecrübesi aynı işini devam ettirdiği sürece öneme haizdir. Yoksa çalışanı belli yaştan sonra meslek değiştirip ustası olduğu işi bırakıp başka işte çırak olarak başlamaya zorlamak abesle iştigaldir. Burada işverenin şapkasını önüne koyup “ben nerede yanlış yaptım, neyi eksik bıraktım” diye kendi iç muhasebesini yapması gerekir. Rakip firmaya geçmenin suç olmadığı hukuk tarafından da teyit edilmiştir.
Sonuç olarak; kapattığınız kapıları aralık bırakınız. Tamamen kilit vurmayınız
geçmişte yaşananlara. Bir gün kimlerle, nerede ve hangi şartlarda bir araya geleceğinizi bilemezsiniz. Eğer karşınıza çıkan Dünya’daki 8 milyar, Türkiye’deki 85 milyon insan arasından sadece birkaç 100 insanla tanışmış ve onlarla yaşıyorsanız vardır bir hikmeti.
VEDA
-Temsili-
Veda zamanı geldi çattı. Artık ayrılık vakti. Dile kolay 10 yıl oldu. Acısıyla tatlısıyla tam 10 yıl. Bunca yıldan sonra ayrılmak ne kadar zor ve acı. Ama ne yaparsın kaderde varsa önüne durulamıyor.
Veda; işyerinden, fabrikadan, iş arkadaşlarından, patronundan, odandan, bilgisayarından, tezgahından, hatta ve hatta takım çantasından.
Geldiğinde bekardın, şimdilerde iki çocuğun var. Daha askere bile gitmemiştin tezgahın başına geçtiğinde. Yemekler, çay saatleri, akşam ve hafta sonu mesaileri, yurtiçi ve yurtdışı şantiyeler, piknikler, geziler, düğünler, doğum günleri derken ne kadar da çabuk geçti değil mi 10 yıl.
Eline ilk tornavidayı aldığın günleri hatırlıyorum. Şimdi ise tecrübeli bir ustasın. Her işi yaptın fabrikada. Yerleri de süpürdün, tezgahı da temizledin, bakım da yaptın, makine montajı da. Yeri geldi kaynak yaptın, yeri geldi zımparaladın. Boya fırçası da aldın eline, taş motorunu da.
Kah yüksekte çalıştın fırının en tepesinde, kah büyük borunun içine girdin. İş kazası da geçirdin ama çok şükür önemli bir şey olmadı.
Sabah sekiz, akşam altı derken yıllar su gibi geçti. Bazen seni testerenin başında gördüm, bazen de makasta.
Hiç saygısızlığını görmedim ama ne arkadaşlarına ne de patronuna. Ağzından kötü söz de çıkmadı. Evine ekmeğini götürme derdinde gördüm hep seni.
Fedakarca çalıştın, mesailere mümkün olduğunca katılmaya çalıştın. Bazen bayram günü geldiğini gördüm fabrikaya.
Kendini iyi yetiştirdin ve geliştirdin. Ustana saygıda kusur etmedin. Belge ve sertifikalarını başarıyla aldın. Ondan öğrendiklerini sen de yeni gelenlere aktardın. Temiz çalıştın, işine titizlikle yaklaştın.
Çelik burunlu ayakkabından baretine, elbisenden maskene, eldiveninden çapak gözlüğüne, kulak tıkacından emniyet kemerine, önlüğünden kolluğuna şık ve temiz bir görünüme sahiptin hep.
Fabrikadaki tüm makinaların kullanımı öğrendin nerdeyse. Ölçüm yapmayı, proje okumayı da çözdün.
Tam bir takım oyuncusuydun. Hiç kimseyle uyumsuzluğunu görmedim. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştın. Hataların oldu ama hepsinden dersler çıkarmayı bildin.
Malzemeleri tanıdın, ne işe yaradığını öğrendin. Çelik, paslanmaz, döküm, pnömatik, hidrolik, fan, gaz tesisatı, refrakter, motor, redüktör, dişli, zincir, rulman v.s. ne varsa bir fırının üzerinde hepsini tanıdın. Kullandığın malzemelere, ekipman ve aletlere sahip çıktın.
Başın dik olsun, sen yeni yerlere yelken açmak için ayrıldın. Karar kendi kararın. Bize “hayırlı olsun” demek düşer. Bizi tanıyorsun, çevrenden senin gibi çalışkan insanları bize yönlendirmeni dileriz. Sen hakkını vererek dosdoğru çalıştın. Kazancını alın terinin son damlasına kadar hak ettin. Şimdi helalleşme zamanı. Hakkını helal et. Gittiğin tüm yollar açık olsun…
Bu zamana kadar yaptığın hizmetlerden ve katkılarından dolayı sana bu plaketi vermeyi yönetim kurulunca uygun gördük.
İŞ DÜNYAMIZIN KANAYAN YARASI
-ÇANTACILAR-
Herkes üretirken, imal ederken, ihraç ederken, satarken, alım yaparken, alın terini akıtırken piyasadaki havayı koklayıp iş kovalayan ve aldıkları işi başkalarına satan kişilere ÇANTACI denir. Bu insanlar yüksek yüksek yerlerden tanıdıklar vasıtası ile kurdukları paravan şirketler üzerinden işleri ve ihaleleri alırlar. Kendileri hiçbir şey üretmeyen bu insanlar oturdukları yerden milyonlar kazanırken asıl işi ekibiyle ihalenin onda biri fiyatına yapan kişiler ise ya zarar ederler ya da nerdeyse hiç kâr edemezler.
Koca koca firmaların ihalelerine girip teklifinizi verirsiniz. En uygun teklifi verdiğiniz halde bakasınız iş başkasına gitmiştir. O firmayı araştırdığınızda ise karşınıza hiç alakasız iş yapan çakma bir firma çıkar. Biraz daha derine indiğinizde ise işi yapan firmanın bambaşka biri olduğunu görürsünüz.
Devleti ve şirketleri sömüren ve zarara uğratan bu kişi ve kurumlar havadan para kazanmanın derdindedirler ve öyle ufak komisyonları da kabul etmezler. Oturdukları yerden kârın nerdeyse yarısını talep ederler.
“Çantacı olarak adlandırılan kişiler aslında iyi giyinen, iyi konuşan, çevresi geniş, son derece kurnaz kişilerdir. Peşine düştükleri herhangi bir iş veya projeye ya kendileri ya da ortada hiçbir zaman olmayan büyük holdingler adına teklif verip bu iş, mal veya projeleri satıcının elinden çok ucuz fiyata kapmaya çalışırlar. Bu esnada ya da ardından yine girmedik delik bırakmayarak alıcı bulur ve ölmüş eşek fiyatına kapattıkları mal, proje veya işleri bu akılsız yatırımcılara büyük paralara kakalarlar. Eğer satışı yapıp, komisyonu alıp aradan sıyrılamazlarsa da bu sefer alıcı ile satıcı arasındaki sözleşmeye komisyoncu, aracı, danışman vb. gibi sıfatlar ile katılıp yüzde 5 ile yüzde 10 arasında oranlar üzerinden hisse alırlar.” https://eksisozluk1923.com/cantaci--971136
Ancak işin en enteresan tarafı devlet kurumları ve yetkililerin bu konuyla ilgili hiçbir tebdir almamaları ve devletin dahi dolandırılmasına ve zarara uğratılmasına göz yummalarıdır. Devlet yetkililerimizin acilen bu kanayan yaraya çözüm bulmaları gerekmektedir. İş dünyası zaten artan vergiler, maliyet artışları, bürokrasi, kalifiye personel bulamama, kredi ve nakit sıkıntılarıyla boğuşurken bir yandan da çantacılar yüzünden kaybettikleri sebebiyle iflas etmekle karşı karşıya kalmaktadır.
Piyasada nerdeyse rüşvet, komisyon ve haraç vermeden iş yapmak imkansız hale gelmiştir. Mafyavari yapılar hızla çoğalmaktadır. Dürüst esnaf ve kobilerin iş yapması ve ayakta kalması zorlaşmıştır.
Sonuç olarak; eğer komisyoncuları, aracıları ve çantacıları aradan çıkarmazsak bir arpa boyu bile yol alamayız. İddia ediyorum bu iş düzeltilsin enflasyon altı ayda düşer. Enflasyon ve fiyat artışlarının gerçek sebebi bunlardır. Tarımdan teknolojiye, çelikten alüminyuma, makine imalatından inşaat sektörüne, turizmden eğitime tüm alanlarda maliyetler onda birlere kadar düşer. Çünkü çantacı komisyonları ürün ve hizmet maliyet kalemleri içinde çok önemli bir yere sahiptir.
Buradan tüm yetkililere sesleniyorum;
ORTAK NOKTALARIMIZ VE İLETİŞİM
Millet olarak, aile, şirket, fabrika, çalışan, öğrenci, okul, asker ocağı, arkadaş, sanatçı, takım, cemaat, dernek, siyasi parti, mahalle, köy, kasaba, ilçe, kent, millet, ırk olarak yaşadığımız çevrede; ailede, okulda, mahallede, kentte, kahvehanede, piknikte, maçta, partide, dernekte, işyerinde, toplumda ve ülkede birlik ve bütünlüğü ortak paydada buluşarak temin edebilir ve koruyabiliriz.
Ama biz ne yapıyoruz? Ortak noktalarımızı keşfetme yerine ayrıldığımız konuları ön plana çıkarıp sürekli bir tartışma, kavga, didişme ve ötekileştirme peşinde koşuyoruz.
Halbuki toplum ve bireyler olarak birçok ortak noktamız var. Bu noktalardan bir veya birkaçı bir araya geldiğinde bizi bir arada tutmaya yeter. Yoksa dört dörtlük ne bir arkadaş, ne bir eş, ne iş ortamı, ne bir aile ve çevre bulamayız ve edinemeyiz.
Bizi bir araya getirecek olan ortak noktalarımız nelerdir? Ten rengimiz, memleketimiz, tuttuğumuz takımlar, yaşadığımız mahalle ve kent, konuştuğumuz dil, sevdiğimiz şarkı ve yemekler, beslediğimiz hayvanlar veya giyim tarzlarımızdan biri veya birkaçı aynı olabilir. Bu sayede konuşacak, anlaşacak, sohbet edebilecek konular bulabilir ve ORTAK PAYDADA buluşabiliriz.
Bu zaviyeden baktığımızda iki kişinin, dini görüşleri, tuttukları takım, savundukları siyasi parti yüzünden tartışmaları ve kavga etmeleri ne kadar anlamsız geliyor değil mi? Halbuki karşımızdaki insanın düşüncelerine saygı duyabilir, tutum ve davranışlarını anlayışla karşılayabiliriz. İlla da beğenmiyorsak onu ikna etme yollarını arayabiliriz.
İkna çalışmaları sırasında kırmızılar pembeye, siyahlar griye dönüşebilir. Olaylara ve kişilere sadece kendi perspektifimizden bakmak inanın kimseye bir şey kazandırmaz. Sürekli birilerini kırarak yol alamayız. Kardeş olmak, aile olmak, akraba olmak, millet olmak bunu gerektirir. Bazen keşke diyorum başka dünyalar da olsaydı. En azından Dünyamızdaki herkes başka dünyalara karşı birlikte hareket etme şansı yakalar, bir ortak nokta daha bulmuş olurduk.
Diğer bir konu da ortak noktaları bulan insanların iletişim kurmayı becerebilmeleri. İletişim karşısındakini dinlemekle başlar. Cevap vermek için değil, öğrenmek için dinlemek… Önyargılardan uzak durup muhatabını olduğu gibi kabul etmek. İyice araştırmadan, dinlemeden ve tanımadan herhangi bir kanıya varmamak. İyi iletişim kuran insanlar mutlu ve üretken olurlar.
Öte yandan ortak noktalarını bulan ve iletişime geçen insanların herhangi bir olumsuz durum karşısında özür dilemesini de bilmeleri lazım. Çoğumuzun çekindiği veya cesaret edemediği özür dileme erdemi aslında hayatımız için ne kadar gereklidir bir bilseniz. Unutmayın özür dilemek sizi küçültmez, saygınlığınızdan bir şey kaybetmezsiniz.
Konumu ve görevi ne olursa olsun herkesin fikirlerine müracaat etmek gerekir. İş ortamında çalışan ile işveren arasındaki ortak noktada buluşma bu şekilde çok yararlı olabilir. Fikirleri sorulan, dinlenen ve uygulamaya sokulan insanlar daha çok motive olurlar. Bence her çalışanın fabrikada bir izi olmalı veya iz bırakmasına müsaade edilmeli. Orijinal fikirleri uygulanan kişilerin isimleri yazılmalı o işin üstüne.
Okullarda çocuklarımıza ve gençlerimize verilmesi gereken en temel eğitim demokratik bakış açısı ve iletişim olmalıdır bence. Çocuklar yalnız olmadıklarını ve yaşamadıklarını anlamalılar. Birlikte yaşamanın gerekleri, kendilerinden farklı görünen, düşünen insanların da olabileceği öğretilmeli. Çevresindeki insanları ve hatta hayvanları bile incitmemeleri gerektiği iyice hafızalarında yer etmeli. Saygı, vicdan ve ahlaka dayalı kültürle yetiştirilmeli. Öğretim ancak bu eğitimden sonra verilirse yararlı ve anlamlı olur.